Bir ses, bir kan..."Çok güzel..." dedi sarışın kız. Evet, gerçekten çok güzeldi. "Öyledir." diye mırıldandım sakince. "İçeriye girecek miyiz?" diye sordu heyecanlı bir başka ses. "Elbette!" diye bağırdı en arkadan Berk. O da en az misafir öğrenciler kadar heyecanlıydı.
"İçeri giriyoruz." dedi Toprak gür ve tok bir sesle. Oldukça karizmatik şekilde ilerliyordu. Sarışın kızın birşeyler fısıldadığını duydum. Toprak'ın arkasına geçip gormesini mi engelleseydim acaba? Evet...
Ya da hayır. Kimim ki ben? Kimim yani? Neyse, kimin umrunda.İçeriye girmiştik. Hemen bitmesi için dua ediyordum. Ediyordum çünkü, çok kalabalıktık. Gereğinden fazla kalabalık. Ve aynı zamanda sinir bozucu bir kalabalık...
"Kameraların flaşlarını kapatalım misafirler." dedi Toprak oldukça mesafeli bir tonla. Bu mesafe beni rahatlatmadı değil. Herneyse...
İlk yerimizin olması beni çok üzüyordu. Çünkü gün daha yeni başliyordu. Sonra ikinci yer, üçüncü yer, dördüncü yer hatta zaman kalırsa beşinci ve altıncı yer."Çıkışa geldik! Şimdi nereye gideceğiz?" dedi yine sarışın olan. Sarı yelloz diyebiliriz bence, değil mi?
"Önce çıkalım isterseniz." dedi Mert sakince. Hızlı adımlarla dışarıya çıktım. Misafirler, Berk ve Mert arkamızdan geliyorlardı."Her gezimiz bittikten sonra 5 dakika mola vereceğiz gözümüzun önünden ayrılmayınız, acil herhangi bir durum olursa Aslı, Toprak, Berk ve ben buralarda olacağız."
Misafirler baş sallayıp telefonlarını açtılar. Birşeyler atıştıranlar, sohbet edenler, Toprak'ı dikizleyenler-hatta beni de dikizliyorlardı-, fotoğraf çekenler, telefonlarıyla uğraşanlar felan.
"Birilerinin sinirleri fena bozulmuş herhalde." dedi Berk alaycı bir yuz ifadesiyle bana bakıyordu."Ne alaka canım."
"Çok alaka canım."
Ve pis bir sırıtış eklendi Berk'in sözüne. Gözlerimi devirip önüme döndüm.
"Sana değil, bana diyordu..." diye mırıldandı bir ses. Bu Toprak'tı. Ne? Ona mı demişlerdi? Ve ben üzerime mi alınmıştım? Yok, bu resmen kabullenmekti. Bu resmen "Ben Toprak'ı kıskaniyorum!" demekti.
"Aa öyle mi? Bende Topkapı'yı kıskandığımı nerden anladılar diyordum!" dedim bir hışımla.Sırıttı,
"Emin miyiz?"Hayır ya, hayır. Anlama! Lütfen anlama. Lütfen hiçbir şey anlama.
"Eminim."
Sessizlik.
Of anladı kesin. Off."Haydi toplanın, toplanın!" diye bağırmaya başladı Berk. Beş dakikamız dolmuştu bile. İyi ki de dolmuştu; çünkü ben konuştukça batıyordum.
(1 saat sonra)
Ormanlık bir alanda arkamızda koyun sürüsü gibi gözüken öğrenciler ile yürüyorduk. Birden bir ses işittik.
Silah sesi...
"Yere yatın!"
Herkes yere yatmıştı. Ben o anlık şokla ayaktaydım.
"Aslı! Eği-"
Ve bir el ateş edildi.
Karnımda çok ağır bir acı hissettim o an. Vurulmuştum.
"Aslı!" diye bağırdı Toprak ben yere yapışırken.
Bir el daha silah sesi. O an Toprak'ta benim yanıma yığıldı. Öğrencilerin bağırma seslerine silah sesleri eşlik ediyordu. Bunca gürültüye rağmen ben sadece Toprak'ı duyuyordum.
"Dayan güzelim."
"Öleceğiz..."
"Hayır, ölmeyeceğiz..."
Konuşma yetimi kaybetmek üzereydim. Elim, Toprak'ın eline değiyordu.
"Biliyor musun... seni seviyorum..." dedim. Son gücümü kullanıyormuş un gibi hissediyordum.
"Biliyor musun? Bende seni çok seviyorum sevgilim..."
Buruk bir gülümseme belirdi yüzümde.
Etraf karanlıklaşıyordu. Göz kapaklarım ağırlaşıyordu.
Artık bir şey görmüyordum. Sadece içimde ki derin acıyı hissedebiliyordum.
"Ambulansı arayın!"
"Ambulans!"(Yazarın anlatımıyla)
"Mert! Nabızlarını ölç! Ambulans yolda." dedi Berk. Mert, Toprak'ın nabzını kontrol ederken Berk öğrencilerle ilgileniyordu.
Mert umutsuzlukla Aslı'in nabzını kontrol etti. Bir kaç saniye sonra Berk'e döndü.
"Berk..."
"Efendim!" diye bağırdı Berk öğrencileri avutmaya çalışırken.
"Ölmüşler..."
Berk durdu...
Toprak ve Aslı'ya baktı, kanlara, kapalı gözlerine...
"Hayır..."(1 Yıl sonra)
(Mezarlık)
"Birbirlerini seviyorlardı..." dedi Berk elindeki çiçeklerin yarısını Aslı'nın diğer yarısını da Toprak'ın mezarına koydu.
"Onları özlüyorum." dedi Mert gözyaşları eşliğinde.
Berk, Mert'e döndü,
"Bende..."Hayat sürprizler yapmayı sever. Yaşam kötüdür, evren kötüdür ve evrenin en kötü sürprizi hayattır. Hayat doğra, büyür ve kötülük duygusu ile sarıp sarmalanır. İşte bu yüzden kötü olan her şey bulaşıcıdır, işte bu yüzden iyiler hep kaybeder.
İyi olan her şey için cehennemdir hayat... Her iyiliğin ardında bir kötülüğün olmasının nedeni de bu. Birini mutlu ederken daima birini üzersin. İşte bu hayatın oyunudur.Ve siz Aslı ve Toprak,
Sizler Romeo ve Juliet'siniz. Sizler Balık ve Martı'nın imkansız aşkısınız. Sizler aşkın en saf ve en gerçek halisiniz.
Sizi seviyorum, sizi seviyoruz..."Hatırlarım izini tozlarda..."
(Adamlar-Benden Bana)
(Üstte ki final şarkımızı dinlemeyi unutmayın)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cinayet
Novela Juvenil19 yaşında genç bir kız ailesinin işinden dolayı başka bir şehre taşınmak zorunda kalır.Ama Aslı o okulda yaşayacaklarından habersizdir.Gerek ağlayarak,gerek gülerek bizlere yaşamı daha doğrusu hayatın toz pembe olamayacağını göstermektedir.Her hika...