Bu sefer bir yere kaçmak gibi bir niyetim de yoktu zaten, Kuzgun hiç bir şey demeden karşımda ki sandalyeye oturup direk lafa koyuldu.
- Beni neden engelledin? Buna ne gerek vardı? İstemiyorsan söyleyebilirdin.
+ Hayır sadece bunu sana ifade etmiştim, bunları neden yaptığını bilmiyorum bile? Kafamı kurcalayan çok soru var.
- Bana bir şeyi ifade etmedin Derin. Bunları seninle konuşmak biraz olsun gönlünü hoş tutabilmek için yaptım. Konuşmak istediğimi söyledim, kafanı kurcalayan tüm sorularını cevaplamaya hazırım.
+ Bana neden o zaman danışan olarak geldin, bak beni buralarda da yakalayabiliyormuşsun ve uzun zamandır birbirimizi görmüyoruz, birden bir yerden çıkıp bunları yapman kafam da soru işaretleri bıraktı.
- Hayır birden olmadı ben seni uzun zamandır takip ediyordum. Sadece karşına nasıl çıkabileceğim konusun da bir fikrim yoktu onu da sana danışan olarak gelip değerlendirmek istedim. Senin nasıl bir insan olduğunu biliyorum beraber büyüdük biz, yıllar sonra seni merak ettim görüşmek konuşmak istedim.
+ Anlıyorum Kuzgun..
o sırada Zeynep'in bize doğru yaklaştığını anladım ki gözlerimle ona gelme der gibi işaretler gönderdim, anlamış olmalı ki başka masaya doğru yeltendi.
- Neye bakıyorsun öyle?
+ Bir şeye bakmıyorum dalgınım biraz, senin burada ne işin var?
- Arada buraya uğradığını görüyordum burdasın diye gelmek istedim, beni engellediğin için! diyip gülümsedi..
+ Demek beni takip ediyorsun?
- Hoşuna gitmiş gibi görünüyor?
+ Sanırım.
- Ben kalkayım o zaman engelimi kaldır lütfen rica ediyorum. Arkadaşını da çağır buraya tek kalmasın.
Dedikten sonra alaycı bir gülüş attı, içim dolu kahkaha ve yüzümde gülümsememle;
+ Ne kadar uyanıksın.
- Öyleyimdir.
Dedikten sonra karşımdan kalkıp kafeden çıkıp arabasına bindi. Heyecanım hala içimde devam ediyorken Zeynep diğer masadan kalkıp hemen yanıma gelip beni sarstı..
- Derin? Kuzgun bu muydu? Bu nasıl bir tarz sahibi? yakışıklılık? Ne dedi? Nerden biliyor burada olduğunu? Tesadüf mü görmüş seni?
Zeynep sorularını bana doğru yöneltirken ben henüz kendimi toparlayamadım. Bir yanım aşırı heyecan diğer yanım aşırı mutluydu, kendime itiraf etmem gerekenlerden biri ise şuydu; özlemiştim. Ve özlemek hiç bitmiyormuş hatta yıllar geçse bile, daha doğrusu özlemek zaten hiç bitmezdi sadece kendi köşelerinde yer değiştirirdi.+ Zeynep çok heyecanlıyım ne olacağına dair bir fikrim yok, bunu düşünmekte istemiyorum zaten. Benimle konuştu onu engellediğim için engelimi kaldır dedi.
- Kaldırsana hemen o zaman.
+ Kaldırıcam ama biraz beklesin ya..
diyerek ikimizde kahkaha tufanına tutulduk, o sıra Zeynepin telefonu çaldı, telefonun diğer ucunda kim var bilmiyordum Zeynep hemen toparlanıp gitmesi gerektiğini söyledi. Beraber kalkıp vedalaştıktan sonra evimin yolunu tuttum.Yürürken zihnimde dolaşan düşüncelere odaklandım. Ne garip insan aşk dediği şeyle tanıştığı ilk güne gidip, gezindiği zaman hala orada yarım kalan bir yanını görebiliyormuş. Aşka dair hatırladığım tek kırıntılar karşılıksız olmasıydı. Ailemden sevgi görmeyen biri olarak bu boşluğu hep kendim doldurdum, kimse de aramadım kendim kendime hep yettim.
Evimin kapısına yaklaştıktan sonra kilidimi çantamdan çıkarıp içeriye girdim. Hiçbir şey yapmadan telefonumu elime alıp Kuzgun'un engelini kaldırdım. Acaba ilk ne yazacaktı? Ne konuşacaktık? Heyecanımın verdiği mutlulukla kendime güzel bir yemek yapmaya koyuldum, bir yandan elim hep telefonuma doğru ilişiyordu. Gözlerimi telefondan ayırmıyordum. Akşam karanlığı çökmeye başlamıştı bile ama hala bir mesaj yoktu..
Birden durup neden bu kadar acele ettiğimi düşündüm..
Birini sevmek her zaman birdenbire olmamalıydı, zamana yayılmalı. Günlere. Haftalara. Cümlelere taşmalıydı. Kelimelerde dans ederek koşturmalıydı oradan oraya. Her şeyin yavaşsız olup acelesiz olması daha iyiydi. Yavaşlık güzelleştirirdi. Sevgiyi, değerli kılmayı, önemsenmeyi.Düşüncelerime hep önem verdim. Çünkü her zaman bana ışık tutan bir iç sesim olduğunu biliyordum, orada mantık ve duygularım beni olduğum kişi kılıyordu. Gözlerimi karanlığa doğru kapatırken birden telefonuma bildirim sesi düştü hızlıca telefonuma uzanarak mesajı açmaya çalışırken Zeynep'in mesaj attığını gördüm, bir an suratımın düşmesiyle telefonumun o an çalması aynı anda gelişti bilmediğim bir numara hemen açtım;
+ Efendim?
- Alo, Derin ben Kuzgun kaldırmışsın engelimi?
+ Evet, sen çok ısrar edince bende kaldırayım bari dedim.
Alaycı bir gülüşle cevapladıktan sonra o da ukala gülüşüyle konuşmaya devam ediyordu..
- He, öyle diyorsun yani. Sen ne dersen öyledir güzelim.
Güzelim demesiyle içimde ki mutluluğu dışarı vurarak..
+ Güzelim mi dedin sen?
- Evet, güzelsin ve bu benim tarafımdan.
Biraz sessizlik oluştuktan sonra
- Derin yarın işin yoksa görüşelim mi? Yemek yeriz belki uygunsan eğer.
+ Olur görüşelim, izin günümdeyim zaten.
- Tamam o zaman tekrardan haberleşiriz. Görüşürüz, Tatlı rüyalar.
+ Görüşürüz Kuzgun.
Telefonu hiç kapatmak istemiyordum ama her şeyin bir sonu mutlaka vardı. Konuşmamızdan sonra telefonumdan Zeynep'i arayarak konuşmaya başladım. Kuzgun ile görüşeceğimizi ancak yarın alışverişe çıkmam gerektiğini söyledim ve benimle gelmesi için ısrar da bulundum. Zeynep bana hayır diyemeyen biriydi bunu anladığım zaman konuyu kapatırdım ve ısrar da bulunmazdım, ama bu sefer o benden daha heyecanlıydı ve alışveriş konusunda beni yalnız bırakmayacağını söyledi.Sabahın aydınlık ışığı odamın içerisinden gözüme doğru çarparken gözlerim aniden aralandı saat daha çok erkendi ne zaman bir şey için yoğun bi duygu hissetsem sabahın erken saatlerinde enerji dolu uyanırdım. Sabah koşumu yapmak için dolabıma doğru yol aldım, eşofmanlarımı üzerime geçirdikten sonra sahilin yolunu tuttum koşmak her anlamda bana iyi geliyordu, güzel bir kahvaltı yapmak için çok sevdiğim bir mekanım vardı haftada bir kere oraya uğrardım kahvaltı etmek için. Kahvaltımı yaparken bir yandan gözüm sürekli olarak telefonumdaydı, aşk denilen şey meğer ne garipmiş bu duyguyu biliyordum çoğu insanın bana gelip değindiği derdi demek buymuş genellikle kadın danışanlarım karşı cinsten ilgi görmedikleri zaman yoğun öfke duygusu yaşıyorlardı sanırım bu duyguya ben bile engel olamamıştım. Bir Psikolog olarak duygularımı yönetiyor olabilmem onları engelleyebilirim anlamına gelmezdi. Her duygu yaşanması gereken olağan duygulardır, onları suyun içinde boğmak göz ardı etmek sadece insanın kendini yok saymasıyla alakalıydı. Bizi var eden şey ise duygularımızdı. Kahvaltımı ettikten sonra Zeynep ile haberleşip alışveriş merkezine doğru ilerledim. Aklımda hiç bir kombin yoktu bu konuda en çok Zeynep'e güveniyordum.
Alışveriş merkezine girdikten sonra koşarak Zeynep ile kucaklaştım tek duygularımı paylaştığım insan oydu. Beni ben olduğum için seviyor ve kabulleniyordu, bu o kadar önemliydi ki benim için..
- Derin kuzum bu ne hız böyle? Planlaşmalar, akşam yemekleri falan?
+ Ya Zeynep! Ne yapayım Kuzgun teklif edince kabul ettim kötü mü etmişim?
- Hayır tabiki de! Saçmalama lütfen çok sevindim senin adına..
+ Bende mutluyum ama ne giyeceğime dair hiç bir fikrim yok, bana yardımcı ol lütfen Zeynep.
- Ben sen gelmeden bir kaç elbise ayıkladım, mutlaka denemelisin hadi gel geçelim.
+ Çok abartılı olsun istemiyorum sade ve şık olması yeterli.
- Hadi hadi söylenme dene bunları kabinde.
+ Deneyelim bakalım o zaman.
Kabine girip üzerime giydiğim kırmızı renk elbise ile kendimi hiç rahat hissetmiyordum ve bunu Zeynepe'e göstermeden direk çıkardım, mini bi etek giyip üzerine bluzumu giydikten sonra kabinden çıkıp ayna önüne geçerek kendimi inceledikten sonra bunun da bana oturmadığını farkettim..
Yaklaşık bir saat geçtikten sonra son olarak üzerime tam oturan ve kendimi rahat hissettiğim mat siyah renkli elbisemle kabinden çıkarak Zeynep'in karşısına doğru hızlı adımlarla yürürken aradığımı buldum der gibi söylendim onun da beğenmesi ile elbiseyi alıp alışverişimi tamamlamış oldum..
- Ya Derin çok güzel olucaksın acaba Kuzgun seni ilk gördüğünde nasıl bir tepki verir, çok merak ettim. Beni haberdar et sonra bak yoksa meraktan çatlarım biliyorsun.
+ Tabiki de sonra değerlendirme yaparız hatta beraber.
- Ha şöyle.
Zeynep ile vedalaştıktan bi kaç dakika sonra bir taksi durdurup hemen evimin yolunu tuttum, eve vardıktan sonra kapımda bir not buldum..
"Akşam 8 de hazır olmanı umuyorum, beni bekletme. Sen beni çok bekledin, beni de seni beklettiğim kadar bekletme."
Şaşkınlıkla durup kaldım, ona karşı olan çocuklukta ki sevgimi nereden biliyordu? Bu heyecan ve mutluluğun verdiği duygu bu nottan sonra iki katına yükseltmişti..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin
General FictionHepimiz birilerinin zihin odalarındayız. Işığımız belki açık, belki kapalı. Belki ortadayız, aklının merkezinde. Belki yokuz, denizindeyiz. Derininde!