Bu sürpriz karşısında mutluluğumu dışa vurarak koşar adımlarla ona sarıldım, önemsenmek belkide başkası tarafından görülünce daha bir anlamlı oluyordu.
+ Kuzgun inanamıyorum ne kadar güzel her şey?
- Beğendin mi?
+ Beğenmez olur muyum? Yalnız sen böyle yapmaya devam edersen ben çok şımarırım.
-Olsun, ben ona da razıyım.
Ellerimi tutarak beni masanın diğer ucuna doğru götürüp sandalyeyi çekip oturttu. Kendisi de masanın diğer kısmına geçerek yemek servisi yaptı, uzun bi sessizlikten sonra yüzüme tüm mutluluğun yayılmasıyla bana bakıp.
- Sen hep böyle gül, gülümse daima. Yanımda solumda, sonumda, soluğumda.
+ İyi ki varsın Kuzgun! Mutluluğuma hayatıma girdiğinden beri mutluluk kattın. Sanki hep seni beklemiş gibi içim. Bu öyle bir şey ki sanırım anlatabileceğim bir kelime yok.
- Seni seviyorum.
+ Seni seviyorum.
Daha kelimemi tamamlayamadan Kuzgun'un ısrarlı bir şekilde telefonu çaldı. Artık sinirlenmeye başlamıştım belli etmesem de ne zaman güzel bir şey olsa hep bir arama geliyordu. Kuzgun yanımdan hızlı adımlarla uzaklaşarak telefonla konuşmayı uzun bir süre sürdürdü..
Döndüğünde yanıma yaklaşarak yanağıma bir buse kondurup;
- Canım benim çıkmam lazım acil bir iş geldi, böyle olmasını dilemiyordum ama bunu mutlaka telafi edeceğim, umarım seni mutlu etmişimdir.
+ Ya! Hay aksi. Ne güzel daha yeni oturduk, yemek bile yiyemedin ki..
- Telafi edicem gerçekten çıkmam lazım Derin'im.
+ Peki o zaman anlaştık.
Evden çıktıktan sonra yüzüme oturan küskünlük uzun bir süre kaldı. O kadar hazırlık yaptı işi varsa neden planını daha önce hazırlamadı. Büyük bir of çekerek odama doğru yol alarak ilerledim makyajımı silerek günümün değerlendirmesini yaptım. Masayı olduğu gibi bıraktım toparlamak bile içimden gelmedi yorgunluğumu üzerimden atmak için sıcak yatağıma uzanıp uyuyakaldım.Sabahın erken saatlerinde kapımın durmadan çalmasıyla yataktan hızlıca fırladım, sabah sabah bu da kim ya diye söylenip kapıya doğru yöneldim. Kapıda bir dolu papatya buldum daha notu açmadan Kuzgun'dan olduğunu anlayarak gözlerimi fal taşı gibi açıp papatyalarımı büyük bir coşkuyla kucakladım.
• Aklım fikrim sen, papatyalardan daha güzel olan kadınıma.
Kuzgun'un sürekli bana karşı ilgisi hoşuma gidiyordu sürprizlerle doluydu ama benim ona sürpriz yapacak zamanım bile yoktu, bir zaman bulup onu mutlu etmem gerek diye düşündüm.
Saate doğru gözüm kayarken geç olduğunu farkedip kahvaltımı bile etmeden bir hışımla evden çıktım. Umarım hastalarımı bekletmiyorumdur çünkü onları bekletmek sevmediğim bir şey. Hızlıca kliniğe varıp odama girdim.
" Oh be! Kimse gelmemiş bile daha."
Sakin ve usulca yerimi aldıktan sonra hangi danışanımla tanışacağımı merak ederek randevu defterimi yokladım. Biraz zaman geçtikten sonra kapım çaldı.Hasan çaylak..
- Merhaba ben siz girebilirsiniz demeden girdim ama kapıyı çaldım cevaplamadınız, kimse yok sandım.
+ Öyle mi? Hiç duymadım Hasan Bey, kusura bakmayın. Buyrun hoşgeldiniz.
- Hoş buldum şöyle mi oturayım?
+ Nasıl rahat ederseniz öyle yapabilirsiniz.
- Tamam o zaman şöyle oturucam ben.
+ Nasılsınız Hasan Bey?
- İyiyim siz nasılsınız?
+ Bende iyiyim teşekkür ediyorum, sizi biraz tanıyabilir miyim Hasan Bey?
- Tabii, ben 36 yaşında diş hekimiyim evli değilim daha doğrusu 3 yıl önce boşandık ve ben hala unutamadım. Yaşadığım geçmiş travmasının hala etkisindeyim ve başa çıkamıyorum bu yüzden burdayım. Umarım bana yardımcı olursunuz.
+ Sizi anlıyorum Hasan Bey bu çok normal bir süreç, geçmişte yaşadığımız acılarla başa çıkmak her zaman kolay olmayabilir, o acıyı sıkıca tutup iyi şeyler hak etmediğini düşünür. "Eski karım da beni bıraktı zaten.." "Ben mutlu olmayı hak etmiyorum ki zaten.." diye cümleler var olabilir zihninizde. Bu acıyı yaşamak yerine kendinize hiç peki bunlar bana neler öğretti dediniz mi? Daha iyi bir eş seçmeyi, daha iyi bir eş olabilmeyi öğretti belki de. Geçmişe bakıp dertlenip suçlu aramak veya bulmak geleceğinizi esaret altına almanız demektir, bu psikoloji de yaşamak sizi boğar tabii ki. Her ne olursa olsun acınızdan bile dersinizi alıp geçmişe dönük yaşamaktan vazgeçmeyi öğrenin. Bu acı bu öfke en çok size zarar vericektir kendinizi toplayıp üzerinizde ki kiri atıp kendi içinize dönüp hayattan tekrar nasıl keyif alabilirim diye düşünün. Bu seçimde ya hayatınızın kurbanı ya da hayatınızın kahramanı olursun. Hayat sizin seçim sizin, lütfen bu şekilde düşünerek adım adın.
- Sanırım haklısınız benim ki biraz alışkanlık.
+ Alışkanlıklara alışmak kolay tabii ki ama sıfırdan başlamak her zaman daha güzeldir. Bu sefer daha tecrübeli ve ne yaptığınızı bilerek adım atabilirsiniz.
- Keşke sizin gibi düşünebilsem, ama düşünmeye çalışıcam başarabilir miyim bilmiyorum.
+ Ben size güveniyorum Hasan Bey, siz de kendinize güvenin ve bunu kendinize ispatlayın.
- Teşekkür ediyorum, dediklerinizi uygulayacağım. Çok sağolun çok.
O kadar çok konuşmaya ihtiyacı varmış ki ne kadar çok minnet duyduğunu gözlerinden bile görebiliyordum.
+ Ne demek, siz bir tanesiniz kendi değerinizi unutmayın kendinizi sevin lütfen.
- Tamam Derin Hanım, ben yine gelmek istiyorum bir daha.
+ Tabii ki geliceksiniz zaten, benden hemen kurtulmak yok. Randevunuzu oluşturacaklar siz çıktıktan sonra.
- Tamam o zaman tekrardan sağ olun, sağlıcakla kalın..
+ Siz de kendinize iyi bakın.Odadan çıkarken diğer bir danışanın sabırsızlıkla içeri girmesini bekliyordum. Sırada ki danışan;
Hüseyin söğüt..
+ Merhaba Hüseyin Bey, bende sizi bekliyordum. Buyrun şöyle alayım sizi.
- Merhaba Derin Hanım.
+ Nasılsınız?
- İyiyim siz nasılsınız?
+ İyiyim bende teşekkür ederim. Sizi biraz tanıyabilir miyim Hüseyin Bey?
- Ben 27 yaşında özel bir şirkette patron olarak görevliyim. Sizin adınızı daha önce duymuştum herkes iyi bahsediyor hakkınızda bende gelmek istedim.
+ Ne kadar iyi yapmışsınız Hüseyin Bey.
- Ben çok bağımlı biriyim ama bu sadece insanlara yönelik hayatıma birini aldığım zaman ona bağlanıyorum ve ilişkim bittiği zaman çok yıpranıyorum bu iyi bir şey mi bilmiyorum.
+ Bağımlılık iyi bir şey değil bağlılık iyi bir şey Hüseyin Bey. Bu iki sözcük birbirinden aslında çok farklıdır. İlişkide birini sevmek için zaten bağlılık hissetmemiz lazım. İki kişinin sevgi bağıyla bağlılık hissetmesi birbirinden eşit ve dengeli beklentilerinin olması çok önemlidir zaten. Bağımlılık devreye girdiği zaman kafanızda sürekli kuruntu ve şüphe kemirir o olmadığı zaman "yaşayamam, yapamam" diyorsanız onun yarattığı hayatı yaşıyorsunuz demektir. Bağımlılık be takıntılar ilişkileri çok çabuk bozan şeylerdir, bağımlı olduğunuzda kendinizde vazgeçerseniz. Aşırı fedakarlık oluşur, özgürlüğünüzden vazgeçersiniz, tavizler çok çoğalır. Böylelikle kaybetme korkusu da oluşur. Karşı taraf bunu farkettiği zaman karşısındaki kişinin bu zaafından faydalanarak onu yönetir.
Bundan kurtulmak için şunları deneyin; Daha çok sosyalleşin, aktivitelerinizden kopmayın.
Kendi değerinizi koruyun, istemediğiniz bir davranışla karşı karşıya kalırsanız tepkinizi koyun ve sınır çizmekten korkmayın.
Bağımlılık en çok da kendinizi sevmemekten oluşur lütfen kendinizi sevin, ben bunu şurada karşımda oturan her danışanıma söylüyorum, kendinizi sevin. Kendi değerinizin farkında olun. Öncelik sizsiniz. Her şey sizin elinizde bunu doğru yönetin.
- Çok haklısınız Derin Hanım. Ben yalnız kalmaktan gerçekten de çok korkuyorum ama kimse beni kaybetmekten korkmuyor çünkü var olabileceğimi ilişkilerimde hep hissettirdim. Onlar da hep öyle söylüyorlardı ama ben inanmıyordum.
+ Demek ki eylemler dilden daha çok önemliymiş Hüseyin Bey.
- Çok haklısınız Derin Hanım, yine ne zaman gelebileceğim. Bu sohbet bana ışık oldu, dediklerinizi beynime not ettim.
+ Size güveniyorum Hüseyin Bey bunu başarıcaksınız. Sizi tekrar haftaya bekliyor olacağım.
- Tamam Derin Hanım. Çok sağolun çok.Kapıya doğru yönelirken çıktığında arkama yaslanıp mutluluğumun sakinliğiyle kafamı dinlemek istedim. İnsanlara bu kadar iyi gelmek beni mutlu ediyordu, insanları çok seviyordum. Onları hep savunmasız küçük hallerini düşünüp öyle bakıyordum çünkü kim isterdi kötü olmak? Kim isterdi kalp kırmak? Yaşantılar ne çok hayatımıza dokunuyor bizi kendimizden götürüyordu. Birinin küçük dert diye gördüğünü diğeri dağ görüp aşamıyordu bile..
Herkesin mutlu olması için güzel dileklerde bulunurken işimin bittiğini anlayıp yorgun olsamda Kuzgun'a sürpriz yapmak geldi içimden.
Klinikten çıkarak havanın güzelliğini farkederek, telefonumu elime alıp Kuzgun'u aradım..
+ Nerdesiniz Kuzgun Bey.
- Arkanızdayım Hanımefendi.
+ Ne?
Koşar adımlarla ilerleyip hemen sarıldım sonra pişkin suratla yüzüne bakıp;
+ Ya sana sürpriz yapıcaktım! Yine sen yaptın işte.
- Tamam ben gidiyorum o zaman sen sürpriz yap haberim yokmuş gibi.
+ Bak ya bir de dalga geçiyor!
- Tamam tamam. Ne yapalım?
+ Bilmem, şurada oturup bir şeyler yiyelim mi ben acıktım.
- Hadi gel.
Restorana doğru ilerleyip tam içeriye doğru adım atarken birden arkadan aşina olduğum bir ses yankılandı.
" Kuzgun!" "Derin!"
Kafamızı çevirip baktığımızda Gizem'le göz göze geldiğimizi farkettim. Sinirden kan dolaşımım hızlanırken hızlı adımlarla yanımıza yaklaştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin
Fiction généraleHepimiz birilerinin zihin odalarındayız. Işığımız belki açık, belki kapalı. Belki ortadayız, aklının merkezinde. Belki yokuz, denizindeyiz. Derininde!