5. Bölüm; Dudak Parlatıcı

70 50 11
                                    

Saat 6 sularına yakındı az zamanım kalmıştı bir yandan not aklımı kurcalarken diğer taraftan keyifle hazırlanmaya yönelmiştim. Geriye sadece makyajım kalmıştı, onu da abartısız olacak şekilde tamamlayıp telefonumun çalmasını bekledim. Aşk gerçekten bitmiyormuş sadece kendi köşelerinde devamlı yer değiştiriyormuş. Kuzgun'un beni bulması bana ulaşabilme çabası o kadar mutluluk kapladı ki içime, birbirini bulmak önemli ama asıl mühim olan birbirini neden bulduğunu bilmekmiş, Onsuzluk meğer hiç onsuz değilmiş.

Tebessüm ederek onun için hissettiklerimi zihnimin içinde bir kavanoza saklarmış gibi sımsıkı kapağını kapatıp sakladım. Telefonumu elime alıp Kuzgun'a mesaj attım.
+ Yine bekletiyorsunuz beni beyefendi.
Bir kaç dakika geçtikten sonra Kuzgun'dan mesaj geldi.
- Geldim bile bekliyorum seni aşağıda.
+ Tamam, Geliyorum.
Hızlı adımlarla merdivenden inerek sokağın başında Kuzgun'un oluşu gözlerime çarpıyor. Beni görünce gözlerinden şaşkınlığını gizleyemediğini beni süzdüğünü farkettim. Hiç kendimi bozmayarak ona doğru yaklaştım.
- Derin? Sen? sen ne kadar güzel olmuşsun.
+ Teşekkür ederim, o gözlerinin güzeliğindendir.
- Gözlerim büyülendi.
Gülümseyerek arabasının kapısını açtığı ön koltuğa doğru yönelerek oturdum. Söylememiştim ama Kuzgun'un giydiği siyah takım ona o kadar çok yakışmıştı ki, içimde övgüyle övdüm onu.
- Seni çok güzel bir yere götürücem Derin.
+ Merak ettim şimdi neresiymiş orası, bildiğim bir yer mi?
- Sürpriz olsun bence.
+ Tamam nasıl istersen.
Kaçamak bakışlarla ara ara beni gözlemlediğini anlıyordum, birden dudaklarını yanaklarıma değdirerek beni öptü. Dünyada hiçbir şey, benim dünyamda her şey değişti.

O kadar heyecanlandım ki sadece tebessüm ettim. Hiçbir şey söyleyemedim, bana dönerek..
- İçimden geldi, istediğin kadar kızabilirsin. Sesin benim için en sevdiğim şarkı.
+ Kızmadım.
diyerek gülümsedim bir kez daha, gideceğimiz yere varmışız gibi durdu arabayı, etrafıma doğru bakarken sadece kumsal görüyordum.
+ Yolu şaşırdın galiba?
- Hayır geldik.
+ Burası mı?
+ Evet hadi inelim.
Arabadan inerken topuklu ayakkabı elime alarak yürümeye koyuldum, burada hiçbir şey yoktu. Oysa bana yemek yiyeceğimizi söyledi. Ben içimden söylenirken birden uzaktan gelen ışık kendine doğru beni çekiyordu tam göremesem de oraya doğru yürüyorduk.
- Derin çok yavaşsın güzelim, kucaklayayım seni istersen?
+ Dalga geçmesene Kuzgun ya!
- Hadi hadi biraz daha seri.
+ Tamam.
Birden şaşkına dönüp avucumu ağzıma götürerek
"İnanmıyorum" dedim. O kadar güzel bir hazırlık yapmıştı ki tek tek, ince ince, özene özene.. şaşkınlığım devam ederken Kuzgun'a dönerek;
+ Bunları sen mi hazırladın?
- Evet, beğenmedin mi yoksa?
+ Bayıldım! Bu benim için o kadar değerli ki, bunu beni düşünerek hazırlaman, bana yönelik olması ve en önemlisi benim için olması.. inan ne diyeceğimi bilmiyorum. Beni çok mutlu ettin. Çok teşekkür ederim.
Birden kollarımı açabildiğim kadar açarcasına ona sarıldım, bu sarılma kollardan çok kalbimin sarılmasaydı, yeniden sevgimin canlanıyor olmasıydı. Ona duyduğum sevgi yolculuktan sonra insanın evine ulaşması gibiydi, sevgim o kadar uzun bir yol katetmişti ki evime ulaşmış gibi rahat, güvende ve hiç kaybolmayacak gibiydi.

- Hadi o zaman Derin Hanım oturalım, yemeklerimizi soğutmayalım.
+ Tamam olur.
En ince ayrıntısına kadar öyle güzel öyle hoş hazırlanmıştı ki her şey, yüzümde papatyalar açıyordu.
- Yemek yedikten sonra dans eder misiniz benimle Hanımefendi?
+ Tabiki Beyefendi, büyük bir şerefle.
Birbirimize bakıp o kadar uzun uzadıya tebessüm ediyorduk ki, birden yüzümde burukluk oluştu bunu da anlamış olmalı ki;
- Bir sorun mu var?
+ Aslında konuşmak istiyordum bir yandan seninle biliyorsun her şeyin aniden gelişmesi aklımda soru işaretleri yarattı.
- Konuşalım tabi tüm sorularını cevaplandırayım.
+ Beni neden bulmak istedin, ya da şöyle sorayım uzun zaman sonra neden birden benim için bu çaba?
- Bunları merak etmen senin en büyük hakkın, lakin beni dinledikten sonra bana hak vereceğini biliyorum. Küçük yaşlarımızdayken benim sana karşı bir ilgim vardı bu normal bir hoşlantı ya da herhangi bir sevgi de olabilir, onu tam olarak adlandıramam. Daha sonra sana karşı açılmaya karar vermişken Gizem'i hatırlarsın belki o beni durdurdu. Senin başkasına karşı ilgin olduğunu başkasına çok aşık olduğunu söyledi. Bende böylelikle senden uzak durdum.
- Ne? Sen ciddi misin?
+ Evet. Gerçekten böyle oldu, ama gerçekten böyle değilmiş gibi tepki verdin?
- Bunu neden yaptığını şimdi anlıyorum. Hayır, ben seni seviyordum. Ve şu an çok mutluyum. Geçmişin izlerini artık atmak istiyorum, kader bizi şimdi bu zamanda yan yana getirdi. Kafamı neden ne için kafasıyla yormak istemiyorum. Gizem de sana yalan söylemiş galiba onun da sana karşı ilgisi vardı.
- Farkındayım, çok sonradan anladım bunu. O yüzden seni bulmak istedim. Heryeri inceledim sordum soruşturdum. En derine kadar indim ve Derin'ime kavuştum. Sana karşı içimde bilmediğim bir sevgi hasret özlem var.
+ Seni seviyorum.
- Seni! ve seni sevmeyi seviyorum.
+ O zaman dans!
Ellerini ellerime kenetleyip, gözlerini gözlerime diktikten sonra her ince ayrıntısına kadar özlediğim adamı bir kez daha yakından inceliyordum. Bu anı yaşamak için çok şey dilemiştim ve şimdi gerçek ile baş başaydım, mutluluğum her hücremde hissediliyordu. Müzik bittikten sonra yarın sabah işe gideceğimi bildirip kalkalım diye ısrar ettim, onun ise daha kalkmaya niyeti yoktu.
+ Hadi ama saat geç oldu zaten kalkalım artık.
- Tamam tamam kalkalım, direnmen hoşuma gidiyor.
+ Demek öyle! Şimdi görürsün sen..
Suyu alıp yüzüne doğru fırlattığımda;
- Yapma ama bak yakalarsam kötü olur Derin.
+ Tamam yapmıyorum.
Birbirimize kenetlenerek arabaya doğru yol aldık, telefonu çaldığı için yanımdan biraz uzaklaştı o arada üşüdüğüm için bende arabaya binip onu beklemeye koyuldum. Onu uzaktan biraz daha izleyerek tebessüm etmeye devam ettim, çok önemli bir şey olmalı ki dakikalar birbirini kovaladığı halde gelmedi bende camı açarak;
+ Kuzgun? Canım hadi kimle konuşuyorsun bu kadar.
- Geldim güzelim.
Gergin adımlarla arabaya doğru yönelerek direksiyonun başına geçti..
+ Bir şey mi oldu?
- Evet, bu gece ofiste sabahlamamız gerekiyormuş yetiştirmemiz gereken bir dava dosyası varmış.
+ Anladım. İstersen ben buradan bir taksiye binip eve geçeyim sen burdan direk geçersin ofise.
- Saçmalama lütfen, olur mu öyle şey? Ben bırakırım seni.
+ Tamam o zaman gidelim hemen.
-Aynen öyle.
Modunun düşmesiyle biraz gerginlik oluşmuştu galiba bir şeye karşı öfke duyduğu zaman susmayı tercih ediyordu. En iyisi saygı duyup susmam olucaktı. Eve doğru yaklaşmışken birden sessizliğin içine dalıp;
- Bugün çok güzeldi Derin ve mutluyum, senin sayende.
+ Bende çok mutluyum. Her şey için çok teşekkür ederim. İyi ki beni buldun, iyi ki direndin. İyi ki varsın.
- İyi ki güzelim. Her şey için iyi ki!
Evin önüne doğru gelirken yanında hiç ayrılmak istemiyormuş gibi bir his ile karşı karşıya kaldım. Zaten artık istediğim zaman onu görebileceğim, sarılabileceğim hatta ne zaman istersem sesini duyabileceğim. Bu kadarı bana kâfiydi bile.
+ Kendini çok yorma olur mu? İyi geceler. Kendine çok dikkat et üşütme kalın giyin hava soğuk.
- Ayy benide düşünürmüşte..
+ Ya Kuzgun dalga geçme sıkı giyin hasta olucaksın tamam mı?
+ Tamam canım, dikkat edeceğim söz. İyi geceler tatlı rüyalar sana.
+ iyi geceler.
Arabadan ayrılmadan önce gözlerime takılan şeyin ne olduğunu çözmek istermişçesine bakakaldım. Gördüğüm bir dudak parlatıcısıydı, vücudumun tüm hücrelerinde hissettiğim bu titremeyi durdurarak arabadan hızlıca indim...

DerinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin