Chapter 2

2.8K 365 179
                                    

[düzenlendi]  

      Jeongguk'un o gün gördüğü melek kendisini derinden sarsmıştı. İlk defa birine kaşı cinsel çekim duymakdansa duygusal bir çekim duyuyordu. Onu düzüp bir kenara atmaktansa kolları arasına almak ve öpücüklere boğmak istiyordu. Bu his ise ona oldukça yabancıydı ve korkmasını sağlıyordu.

      Kendine gel dedi uzun bir süre boyunca. Kendine gel sen bu değilsin.

      O gün eve döndüğünde Hoseok'un onu o halde görmesi içine bir kuşku düşürmüştü. O her zamanki alaycı bakışları ya da kendine güvenen yürüyüşü yoktu. Birkaç kere ne olduğunu sormuş fakat cevap alamamıştı. O akşama ayarladığı kız geldiğine ise onu kovmuş ve bir sonraki akşamlara ayarladığı tüm kızalara gelmemelerini söyleyerek engellemişti. Bir sonraki gün ise kendisini yine tavşan kılığına girip o meleği görmemek konusunda ikna edememişti.

      Sanki kendisi değildi onun ayaklarına giden. Sanki kendisi değildi onu evinde gidene kadar izleyen. Ve bu koca bir hafta boyunca devam etmişti. Her akşam o güzel meleği izleyerek iç çekmişti.

      Bugün ise yine cennetin sınırlarından içeriye sızdığı akşamlardan biriydi. Normalden daha erken gelmiş ve onu en iyi bir şekilde göreceği çalılıkların arkasına saklanmıştı. Ay yine her zamanki yerindeydi ve en ortadaki gülü aydınlatıyordu.

      Kendisinin bir meleğe kapılması yetmezmiş gibi melek sıradan biriydi. Meleklerin prens ya da prensesi değildi. Gerçi... prenses Aleo'dan daha güzeldi, bunu prensesin kendisi bile inkar edemezdi. 

      Diğer melekleri nazaran esmer ve pürüzsüz bir teni vardı. Bedeninde ve yüzünü ev edinmiş yer yer benler normalde başkalarında kusur gibi dursa da melekte kusursuzluğu tanımlayan yıldızlar gibiydi adeta. Sarı saçları, teninin esmer olmasına rağmen o kadar güzel bir uyum oluşturuyordu ki Twilight ve arkadaşları bile kıskanırdı onun uyumununu. Hafifçe kalın ve kızarık dudakları, güzellik standartlarına uymayacak şekilde bir gözünün çift, diğer gözünün ise tek kapak olması... Melek, güzellik standartlarına uymuyordu, evet. Çünkü kendisi farklı bir güzellik standartı yazıyor, oluşturuyordu. 

      Kimse inkar edemezdi ki o bu evren ve sonsuzluğun başına gelen en güzel şeydi.

      Jeongguk duyduğu adım sesleri ve burnuna ulaşan koku ile olduğu yerde birazcık daha sakanabileceği bir pozisyon almış ve gelen bedene bakmıştı parıldayan gözlerle. Melek yine tüm güzelliğiyle etrafındaki her bitkiyi, böceği, hayvanı; kısacası her canlıyı kendine hayran bırakacak bir narinlikle yürüyordu.

      Yüzündeki, çiçeklere bakarken oluşan şefkatli bakış onu sanki mümkünmüş gibi daha güzel yaparken Jeongguk'un gözlerinden neredeyse kalpler fışkırmaya başlamıştı. Melek her akşam yaptığı gibi elindeki sulama ibriği ile gelmiş ve en ortada bulunan gülü sulamaya başlamıştı. Gülün dikenlerini umursamadan onu seviyor ve güzel şeyler fısıldıyordu. Bir bitkinin hayatında görüp görebileceği tüm sevgiyi her akşam veriyor ve daha güzel büyümesine etki ediyordu. Jeongguk ise kalbindeki hızlanmalar ile onu izliyor ve neredeyse kendinden geçiyordu. Meleğe o kadar tapıyordu ki tüm şeytan halkı ondan nefret edebilirdi.

      Melek, çiçeği güzelce sulayıp sevdikten sonra onun dikkatini çalıların arasındaki beden çekmişti. Gördüğü pembemsi tavşan ile geceye evrenin ve sonsuzluğun en güzel güümsemesini bırakmış ve ona doğru ilerlemeye başlamıştı. Jeongguk ise transtan çıkıp kendisinin buraya geldiğini görünce paniklemiş ve gerilemişti hemencecik. Bunu fark eden melek ise olduğu yerde durmuş ve dizleri üzerine çökerek bacakları üzerinde oturmuştu.

Angel and His Bunny | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin