[düzenlendi]
O günden sonra birbirlerinin değerini daha iyi anlamışlardı. Birbirlerine ne kadar bağlı olduklarını ve ne kadar sevdiklerini.
Sınır tanımadılar. Asla iletişimlerini kesmediler. Jeongguk tavşan kılığında Taehyung'u ziyaret etmeye devam etti. Birbirleri ile olabildiğinde vakit geçirerek sevgilerini birbirlerine aşıladılar çünkü bunlara ikisinin de ihtiyacı vardı. Gerçekten sevilmeye ve değer göremeye. Kalpleri taşarcasına birbirlerini sevgi göstermeye.
Zaten insanları da iyi birer insan yapan şey sevgi değil miydi? Gerçek sevgiyi tanıyan insanların kalbi pırpır atmaz mıydı? Sadece karşısındaki taraf içine bile olsa iyi şeyler yapmaz mıydılar? Yaparlardı. Eğer karşısındaki kişi bunu çok sevecekse ve az da olsa gülümseyecekse her şeyi yapabilirdi insanlar. Jeongguk bile.
Uslanmıştı resmen kendisi. Hafif yaramazlıkları vardı tabiki hâlâ ama bunlar büyük şeyler değildi. Ne artık bir şeylere çalıyor ne insanların hayatlarını zorlaştırıyordu. Hala bir şeytandı, hala insanlarla uğraşıyordu ama bu uğraşmaların büyük ve kötü sonuçları yoktu. Bu, büyük bir değişimdi onun için.
Taehyung da yaramazlaşmıştı birazcık. Hala saflığını koruyordu elbette ama bazen görevlerini aksatıyordu. Onun için verilen emiri, yani Jeongguk ile görüşmemeyi eğlene eğlene çiğniyordu. Aşıktı, tabiki çiğneyecekti.
Jeongguk yine her sabahki gibi Taehyung'un yanına gelmiş ve perdeleri çekerek birlikte vakit geçirmişlerdi. Taehyung, Jeongguk'un kırdığı kalbini onunla bol bol ilgilenerek yavaş yavaş onarmış ve tüm sevgisini ona vermişti. Aynı zamanda Jeongguk da Taehyung ile ilgilenmekten çekinmemiş ve ilk defa kendi hislerini birisine gerçekten hissettirmişti. Taehyung onun için her şeydi, Jeongguk da Taehyung'un her şeyiydi elbette.
Geldiği sabahlardan bir tanesinde tavşan formunu bozduğunda elinde kitap vardı. Siyah, ve üzerinde kırmızı işlemeler olan eski bir kitaptı bu. Sayfaları sararmış, yırtılmış ve birkaçı da kopmuştu.
Jeongguk, Taehyung'un yanına oturduğunda kitabı açmış ve istediği sayfaya gelmişti. Bu bir telepati büyüsüydü.
Cennet ve cehennem arasında telefon görüşmesi yapamazdınız çünkü telefon sinyali sınırları geçemezdi. Bu özellikle melekler ve şeytanlar arasındaki ilişkiyi engellemek için yapılmış bir şeydi. Ama eğer bu büyüyü ikisi de öğrenirse birbirleri ile telefonla konuşuyormuş gibi iletişim halinde olabilirlerdi.
Peki nasıl mı?
Ruh ikizleri birbirlerine olan sevgilerini ve birbirlerinin acılarını hissedebiliyordu. Kalpleri birdi çünkü. Aynı atardı. Bu büyü ise şunu yapardı; A kişisi B kişisine ne demek istiyorsa gözlerini kapatır ve konsantre olurdu. Büyü etkisini göstermeye başladığında söylemek için düşündükleri şeyler kalplerinde mors alfabesinde hangi karşılığa geliyor ise öyle atardı. B kişisi, A kişisinin büyüyü yaptığını kalbinin teklemesi ile hissettiğinde ise kendi kalbine odaklanırdı. Daha demin de dediğim gibi, ruh ikizlerinin kalpleri aynı attığı için B kişisinin de kalbi A kişisinin söylediği şeylerin mors alfabesi karşılığı şeklinde attığında büyü alfabeyi çevirir ve karşı tarafın dediği şey zihninde yankılanırdı.
Ve birbirlerinin ikizi olan iki kişinin arasındaki kuvveti Tanrı bile engelleyemez ve haberi olamazdı.
İkisi de o gün büyüyü öğrenmiş ve yan yanayken bir deneme yapmışlardı. Taehyung'un deneme için söylediği şey ise "Sana aşığım" olmuştu.
İkisi birbirlerine bakıp bakıp erirken Jeongguk dayanamamış ve Taehyung'un yanaklarına ısırıklar bırakmaya başlamıştı. O günden sonra ise hep öyle konuştular yan yana değilken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel and His Bunny | Taekook
FanfictionTaehyung cennetin güzel kokusunu içine çekerken evinin yakınlarındaki parkta gül sulamaktaydı. gözlerine ilişen hafif pembemsi tüylü tavşanı gördüğünde ise kendine engel olamamıştı. Ama tabiki kucağına aldığı tavşanın aslında tavşan kılığına girmiş...