[düzenlendi]
Jeongguk kolları arasında bulunan bedene şaşkınlıkla bakıyor ve gözlerini meleğin üzerinden alamıyordu. Taehyung ise şeytanın gözlerine derince bakıyordu.
"Sorun nedir?" diye fısıldadığı kelimeler Jeongguk'u gülümsetmişti. Sesi, eskisi gibi güçlü ve derin çıkıyordu. Bu durum onu mutlu etmiş ve kalbini pırpır ettirmişti.
Taehyung yüzünde hissettiği minik öpücüklerle kıkırdamaya başlamış ve kollarını sıkıca kucağında durduğu bedene sarmıştı. Fazlasıyla mutlu hissediyordu, sevgilisiyle evlenmişti ve artık hiçbir konuda endişelenmek istemiyordu.
Jeongguk, onu yere bıkarmış ve kollarını beline sıkıca sarmıştı. "Birbirimize istediğimiz kadar dokunabiliriz artık, bir engelimiz yok."
Taehyung duyduğu cümlelerle hafifçe kızarmış ve kalbi bir kuşun kalbi kadar hızlı atmaya başlamıştı. Yanaklarındaki kızarıklığı getiren utanç duygusu, kollarının karşısındaki beden boyununa sarılmasına neden olmuş ve yüzünü gizlemişti.
Jeongguk ise dayanamadı bu manzaraya onu yiyip bitirmek istiyordu. Ama şimdi değil. Sadece bir iki saat. Sadece bir iki saat daha dayanmalıydı.
Kollarını meleğin belinden çekmiş ve yüzünü elleri arasına alarak gözlerinin birbirlerini bulmasını sağlamıştı. Dudakları alnına tüy gibi değerken ise konuştu:
"Hadi, evine git ve güzelce giyin, tamam mı? Oranın saatine göre akşam dokuz olduğunda sana şimdi yazacağım adreste buluşalım."
Jeongguk ağzından dökülen kelimelerden sonra cebinden bir kağıt ile kalem çıkarmış ve ezberindeki adresi hızlıca kağıdı yazarak Taehyung'a uzatmıştı.
Eline uzatılan kağıdı cebine koyan Taehyung, başını kaldırmış ve eşine bakmıştı gülümseyerek. "Tam zamanında geleceğim." diyerek yanağından öpmüş ve kendi saçlarını gözünün önünden çekmişti. "Hadi şimdi evine hızlıca git ve babana görünme. Yoksa gelemeyeceksin." derken kollarını boyununa dolamış ve dudaklarına minik bir öpücük bırakmıştı.
Jeongguk'un kolları eşinin beline dolanırken burnunu yanağına sürtmüştü kokusunu içine çekerken.
Ah işte o özlediği çikolatalı çilekli pankek kokusu.
Alnındaki dudaklarla gülümseyen Taehyung ilk önceki kollarını çözmüş, sonra da eşinin kolları arasından sıyrılmıştı. "Aklını başından alacağım." diye mırıldanmış ve sinsice gülümseyerek eskisinden daha güçlü kanatları ile birlikte eşinden uzaklaşmış, cennetin kapılarından içeriye girmişti.
Eşinin arkasından şapşal bir gülümsemeyle bakan Jeongguk ise kendine geldiğinde cehennemin kapılarından içeriye girmişti.
Evine geldiğinde bir süre etrafına bakındı Jeongguk. Babasından bir ses duymadığında ise hızlıca odasına girmiş ve ne olur ne olmaz diyerek kapıyı arkasından kapatmıştı.
Odasına girdiğinde kalbindeki hızlanmayı bir kenara atmış ve dolabını karıştırmıştı bir süre. Meleğine iyi görünmek istiyordu. Sonunda mutlu olmayı hak etmişlerdi. Bugün, kalpleri ve ruhları birleştiği gibi sonunda bedenleri de birleşecekti. Tamamen birbirlerinin olacaklardı.
Dolabından koyu gri bir gömlek, siyah bir ceket, siyah ve kaslı bacaklarını sıkıca saracak bir pantolon çıkarmıştı. Ama bir şey eksikti.
Gözüne çarpan fularımsı papyon, Jeongguk'un yüzüne bir sırıtış yerleştirmiş ve onu almıştı.
İşte şimdi giyecekleri tamamlanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel and His Bunny | Taekook
FanfictionTaehyung cennetin güzel kokusunu içine çekerken evinin yakınlarındaki parkta gül sulamaktaydı. gözlerine ilişen hafif pembemsi tüylü tavşanı gördüğünde ise kendine engel olamamıştı. Ama tabiki kucağına aldığı tavşanın aslında tavşan kılığına girmiş...