[düzenlendi]
Güzel geçen gün maalesef güzel sonlanamamıştı. ikisi de güle eğlene ahirete geri dönmüş ve cennetle cehennemi ayıran bölgede bir süre kendilerine aşkla bakmışlardı. Yüzlerinden gülümseme eksik olmuyor ve içleri içlerine sığmıyordu. Hatta Taehyung olduğu yerde heyecanlı heyecanlı kıpırdanıyordu bile. İkisi de birbirlerine transa girmiş gibi aşık aşık baktıkları en az on beş dakikalık bakşma bozulmuştu Taehyung gözlerini kaçırınca. Yanaklarından pembelikler ve dudaklarından da güzel gülüşü eksik olmuyordu. Gülümseyen dudakları Jeongguk'un yanağını bulduğunda Jeongguk'un sırıtması donmuş ve gözleri hafife büyümüştü kalbi hızlanırken. Bu kadar küçük temaslar bile onları heyecanlandırıyor ve kalplerini pırpır eritiyordu.
"Şu anlık bununla idare et, hmm?" dudaklarından doğru kelimeler dökülürken hala yanağının üzerindeydi kalınlıkları. Kollarını boyununa sıkıca dolanırken Jeongguk'un kolları ise Taehyung'un incecik beline dolanmıştı. Birbirlerinin kokularını solurken ayakları yerden kesiliyor ve evrende tek oluyorlardı. Onlar dışında hiçbir şey yoktu şu anda. Yıldızlar arasında süzülüyorlardı.
Elbette ne kadar güzel bir an olsa bile ayrılmak zorundaydılar. Gönülleri buna el vermese bile kollarını ikisi de çekmiş ve hafifçe gülümsemişlerdi. "Ee artık seni güller arasında göremeyecek miyim?" Jeongguk tek elini beline koyarken yüzünden çapkın ifade ve sırıtış eksik olmamıştı. Taehyung ise onun bu ukala ve çapkın hallerine bayılıyordu. Çok çekici buluyordu onu.
Yüzüne güzel ve samimi bir gülüş otururken ayaklarına bakmaya başlamıştı içinde bulunan hafif çekingenlik hissi ile. "Yani şey eğer çok istiyorsan sabahları da geliyorum. Yani illa akşam gelmene gerek yok." hafif kısık ve şirin ses tonu ile söyledikleriyle yüzüne kocaman bir gülümseme oturmuştu Jeongguk'un yüzüne. Kendisi bir bebekti ve onu ısırması gereken konular vardı.
"Gel bakayım buraya sen." diyerek Taehyung'un yanaklarını tutmuş ve kendisine hızlıca çekerek yanaklarına şirin şirin ısırıklar bırakmaya başlamıştı. Bunu yaptığı içine ise kendisi ile gurur duydu çünkü etrafa bırakılan kıkırdamalar çok tatlıydı. "Ya, dursana~" Taehyung'un mızmızlanarak söyledikleri ile gülümsemiş ve salmıştı onu.
İkisi de birbirlerine gülümseyerek bakarken sessizliği bozan Taehyung olmuştu. Yüzünde oluşan buruşuk ifade ile Jeongguk'a bakmış ve dudaklarından kelimeler dökülmüştü. "Artık gitmem gerekiyor ama." mızıklanarak söyledikleri ile Jeongguk meleğinin yanağından bir makas almıştı. "Bu tavşan seni her sabah ziyaret edecek. Merak etme yani bir yere gitmiyorum." ukala ukala söylediği şeyler ile Taehyung Jeongguk'un omzuna hafifçe vurmuştu "benimle uğraşma" dercesine.
Sonrasında son bir kez Taehyung Jeongguk'un yanağından öpmüş ve cennetin kapısına ilerlemişti. Beyaz kapıdan içeriye girmeden önce Jeongguk'a dönmüş ve son bir kez ona gülümseyerek kapıdan içeriye girmişti.
Jeongguk ise o girdikten sonra bir süre daha orada kalmış ve kendi kendine gülümseyerek arkasında kalan koyu kırmızı kapıya ilerlemişti.
İkisi de evlerine döndüklerinde içlerini huzursuzluk kaplamıştı. Neden mi? Çünkü melekler Taehyung'a, şeytanlar ise Jeongguk'a iğrenir iğrenir bakıyorlardı. Daha doğrusu Jeongguk'a biraz daha gururla bakıyorlardı.
Ne mi olmuştu? Herkes ikisinin arasında bir şeye olduğunu anlamıştı. Tanrı ile Şeytan sinirden köpürüyorlardı. Melekler Taehyung'un nasıl bir şeytana hisler beslediğini merak edip iğrenirken bazı şeytanlar Jeongguk'un zevksizliğinden bahsediyor bazıları ise onu kullandığını ve kirletip kendisine hizmetçi yapacağını düşünüp gurur duyuyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel and His Bunny | Taekook
FanfictionTaehyung cennetin güzel kokusunu içine çekerken evinin yakınlarındaki parkta gül sulamaktaydı. gözlerine ilişen hafif pembemsi tüylü tavşanı gördüğünde ise kendine engel olamamıştı. Ama tabiki kucağına aldığı tavşanın aslında tavşan kılığına girmiş...