8- Lokantada Yalnız.

88 16 17
                                    

Harry, tulumun içinde yavaşça dönerek mırıldandı. Elini sağ tarafına, Louis'nin yatması gereken tarafa doğru uzattı ve onun yüzüne dokunmaya çalıştı ama eli katlanıp kenera konmuş tulumdan başka hiçbir şeye temas etmemişti. Dokunduğu şeyin Louis'nin pürüzsüz cildi olmadığını fark edince- evet, dün gece Louis'yi incelerken bunu fark etmişti- gözlerini yavaşça açtı ve Louis'nin bir köşede toplucana duran eşyalarını gördü. Eşyaları burada olduğuna göre gitmiş olamazdı. Zaten nedenini de bilmiyordu ama Louis'ye güveniyordu. Tanışalı daha iki gün olmuştu belki fakat Louis yalan söylemiyordu. Harry'nin fark etmesi çok zor olmamıştı. O, olduğu gibi biriydi.
Yattığı yerden doğruldu ve çapaklı gözlerini ovuşturduktan sonra genişçe esnedi ve gerindi. Ağzındaki korkunç kokuyu hissedince kendinden biraz iğrendi ve hemen sırt çantasındaki diş fırçasına sarılmak istedi. Ayağının ucuna koyduğu çantasına uzanıp diş fırçasıyla macunu çıkardı ve tulumun içinden çıkıp çadırın fermuarını açtı. Spor ayakkabılarını çadırın önüne atıp hızlıca giyerken Louis'nin de çadırın yanındaki ağaç kütüğüne oturmuş, ateşin üstünde ellerini ısıtmaya çalıştığını gördü. "Günaydın," dedi hırıltılı sesiyle.

Louis, yeni uyanan Harry'ye baktı. Gözleri hafif şişti ama kıvırcık saçları dağınıkken çok sevimli gözüküyordu. Bu kadar güzel olması onun kendini tuhaf hissetmesine sebep oluyordu. Utandı ve gözlerini kaçırdı.

"Günaydın," dedi sessizce.

"Su var mı?" Elindeki diş fırçasıyla macunu havaya kaldırdı. "Dişlerimi fırçalayacağım."

Louis, başını salladı ve ayağa kalktı. Motorun koltuğunu açıp altından bir şişe su çıkardı ve Harry'nin yanına doğru ilerledi. Harry'nin fırçasına biraz su döktü. Harry hızlı bir şekilde kafasını sallayarak dişlerini fırçalamaya başladı. Pembe diş fırçası Louis'nin dikkatini çekmişti. Kendisinin diş fırçası değildi ama yanında taşıdığı çakmağı hatırladı. O da pembeydi. Kendini tutamayarak tebessüm etti. Harry, nadir olacağını düşündüğü bu anı yakalamıştı. Görünce o da gülümsedi ve ağzı köpüklerle doluyken peltek bir şekilde konuştu.

"Neye gülüyorsun?" Elleriyle ağzını kapatmaya çalıştı ve çirkin gözüktüğünü düşündüğü için kendini saklamaya çalıştı.

Louis, bu soruyla yerinden sıçrayacakmış gibi oldu. Gözlerini yerdeki çamurlu yapraklara dikti ve hafifçe omzunu silkti. "Hiç," dedi.

Harry, gülümserken gözlerini devirdi ve su şişesini Louis'nin elinden aldı. Ağzına götürüp bir güzel ağzını çalkaladıktan sonra kenara doğru tükürdü. Biraz eline döküp dudaklarının kenarındaki köpüğü de sildi. Son bir kez suyla beraber gargara yaptıktan sonra su şişesinin kapağı da Louis'nin avucunu açıp aldı. Kapağını kapatırken gözünün önüne düşen perçemin ardından onun mavi gözlerine baktı.

"Biz sevgiliyiz. Bana söyleyebilirsin." Kapağını kapattığı şişeyi tekrar ona uzattı ve elini omzuna koyarak yanağına doğru uzandı. Hafifçe yanağından öptükten sonra çenesini onun omzuna yerleştirdi.

"Sesin çok güzeldi. Akşam öptüğün için teşekkür ederim." Bunu dedikten sonra Louis'den uzaklaştı ve kütüğe oturdu. Louis ise Harry'yi öptüğü sıra onun uyanık olmasının şokunu yaşıyordu. Aptal, aptal! Nasıl böyle bir harekette bulunurdu?! Utancından yerin dibine girecekmiş gibi hissetti ve zor bela kendini toparladı.

"Ö-özür dilerim," diye kekeledi. Harry bunun üstüne kıkırdadı ama cevap vermedi. Kaşlarıyla ateşi işaret etti.

"Biraz soğuk, ha?"

Louis başını salladı. Harry'ye doğru ilerlerken cevap verdi. "Neyse ki bahar geliyor."

LOUIS || LS [DISCONTINUED]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin