Atın toynakları toprağı döverke, esen rüzgar ile son baharın serin meltemi kadının siyah saçlarını okşuyordu. Atın üstünde ellerini iki yana açarak gürce uluyan genç kadın açıkça lakabının hakkını veriyordu.
Yüzünde ki kanı hırsla silen Ignis, biten cengin adrenali ile yanan kırmızı yanaklarıyla girmişti çadıra.
Gergince yerinde oturup bekleyen adam belli etmemeye çalışsa dahi sağ kolu olan Dük Ivan çoktan farketmişti. Ne zaman pes edecekti çok merak ediyordu.. Zira çoktan beş yıldır platonik bir şekilde bu kadına..
Kanlı yüze ve parlayan yeşil gözlere bakan Ivan irkilerek dikleşmişti..
Imparator tam beş yıldır bu canavara aşıktı. Hemde platonik olarak..
'Ignis! Çok ölü var mı? Yaralandın mı?'
Adamın asıl sorusu belliydi. Lakin kadın bunu anlamayacak kadar düzdü.. Bu bazen Ianın kendine acımasına sebep oluyordu.
'Hayır! Bu düşmanın kanı!'
Ivan tiksinerek cebinde ki mendili kadına doğru uzatırken, yabani bir hayvana yaklaşıyor gibiydi.
Başını iki yana sallayan kadının uzun boyu, zırhının içinde daha da belli ediyordu. Erkeklerinki kadar kısa saçları yuvarlak yüzünü daha da ortaya çıkarıyordu.
'Bu savaş nişanım!'
Ivan yüzünü ekşiterek kadına bakıyorken Ian öylece kitlenmiş sessiz sessiz kadına bakıyordu.
Sözde savaş raporu bekliyordu..
'Bazen senin kana aşık olduğunu düşünüyorum!'
Ivanın isyanı üzerine sırıtan kadının esmer tenine ters beyaz dişleri vardı.
'Aşk mı?'
Ian hevesle kadına doğru bakmıştı..
Elini havada sallayan kadın etrafa biraz toprak saçmıştı. Savaş sonrası temizlenmek üç saatini alıyordu genelde..
'Tanrı korusun!'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MYLİTTA
Historical Fiction'Sana her şeyi verebilirim.. Canımı, toprağımı ve onurumu.. Lakin özgürlüğüm ebediyen benim olacak.' 'Tanrı, bizlerin işleyeceği her günahı bilirdi. Ve cezalarını hayatımıza serpiştirirdi biz işledikçe... Lakin benim günahlarımın bedelini daha ben i...