Görüşmeler tekrar başlarken Ignisin eli sargılıydı.. Özel yapım camlar İmpratorluğun kuruluş öyküsünü anlatırken, renkli işlemelere vuran güneş ışığı tam olarak İmprator tahtının arkasında ki dev haç işaretine vuruyordu. Oradan da direk olarak İmparatorun altın işlemeli tahtını parlatıyordu..
Ve böylece hatırlıyordu herkes.. İmparatorun Tanrıdan sonra ki tek hükmedici olduğunu hatırlatıyordu herkese... Bu metafor şeklini oldukça seven Ignis sadece izliyordu Ianı..
Gerçekten de çok iyi yol katetmişti. Adam yaş olarak ondan büyük olsa dahi ilk kez tanıştıkları zaman ki düşüne şekli küçük bir çocukla aynı idi. Sadece intikam düşünen, intikamdan sonrasını asla hesaba katmayan bir çocuk gibiydi. NAsıl ki bir çocuk sadece o an ki eğlenceyi düşünüp ortada koştururdu ve sonrasında terleyip hasta olurdu.. İşte öyle idi adamda..
Adama acıyordu Ignis..
Kadının dudaklarında acı bir tebessüm peydahlanırken kalbinde garip bir his vardı..
Zira kadın bir şeyin farkındaydı..
Adam intikamı için güç elde etmek istemişti. Güç elde etmek içinde özgürlüğünü kurban etmişti..
Bu yüzden hep en cesurları olan Ianmış gibi görürdü Ignis. Zira kadın düşünemiyordu ki özgürlüğünü bir kenara atsın.. Kale duvarları arasında sıkışıp kalmak, her an zehir var mı diye başkalarının kaşık sürmediği yemeğe dokunamamak, her an iki kişinin seni izlemesi.. Yatak odanda dahi mahremin olmadan sırf tahtı bırakmak için bir çocuk istemek. Ve bu uğurda evlenmek.. Agh..
Kadının tüyleri diken diken olurken ürpermişti.
'Uzun süredir ona bakıyorsun.. Emin misin iyi olduğuna?'
Clark tartan bakışlarıyla onu süzerken Ignis omuz silkmişti. Kralı yakından korumaya gerek kalmamıştı zira iki aday dışında herkes gitmişti. Yine de bir şey olursa diye direk çaprazda ki kolonun dibinde olan biteni izliyordu ikiside..
Ian boğazında ki yumruyu yutkunarak yok etmek isterken bunun beyhude olduğunu da biliyordu..
Kadın yine o gülümseme ile bakıyordu! Ona acıyan ve bir çocuğa duyulan- hayır kendisi gibi bir piçe karşı duyduğu sempati ile bakıyordu.
Adam yıllardır bu bakışları hissediyordu.. Lakin bu konuda bir şey diyemiyordu.. Zira Ignisin biraz olsun ilgisine nail olacaksa buna da razıydı.
Boğazını temizleyen Ivan yüzünden önünde ki konuklara dönen adam leydye bakmıştı.. Ignisi andıran yeşil gözleri vardı..
'Ignis.. Akşam içmek ister misin?'
Clarkın bu teklifine şaşırmamak elde değildi.. Zşra Clark birini içmeye davet ediyorsa cidden bir sorun var demekti..
Kadın anlamayarak adama bakmaya devam ederken önünden gelen cılız sesle birlikte bakışlarını öne çevirmişti. Koca mavi gözleriyle ona bakan küçük bir genç kız vardı önünde. Teni porselen misali beyaz ve pürüzsüz, gözleri hafif çekik ve gür kiprikliydi. Saçları güneşin en güzel orakları olarak düşerken omuzlarından aşağıya, ince beli kırılacak gibiydi.. Boyu en fazla bir altmış olsa gerekti. Dolgun dudakları aralık, kırmzıı yanakları ise öpülmek için varolmuş gibiydi.
'Sör Ignis..'
'Oh..'
Eğilerek selam veren genç kadın hemen sonrasında yere düşen yelpazeyi yerden alıp kadına vermişti.
'Buyrun Leydim.'
'Teşekkür ederim..'
'Bir şereftir..'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MYLİTTA
Fiksi Sejarah'Sana her şeyi verebilirim.. Canımı, toprağımı ve onurumu.. Lakin özgürlüğüm ebediyen benim olacak.' 'Tanrı, bizlerin işleyeceği her günahı bilirdi. Ve cezalarını hayatımıza serpiştirirdi biz işledikçe... Lakin benim günahlarımın bedelini daha ben i...