--Heryer çok karanlıktı. Uçsuz bucaksız bir ormana düşmüş gibiydim. Baykuş bağırtıları ve yağmur damlalarının toprağa düştüğünde yarattığı sesler sarmıştı etrafı. Ayaklarım çıplaktı ama hiç acı hissetmiyordum. Yürüyordum ve yürüdükçe yine aynı yere tekrar geliyordum.
Ahşaptan bir kulübe vardı. Tahtaları çürümüştü ve çivilerinden kurtulup toprağa düşmek istiyorlardı sanki ısrarla. Ufak bir üflemeyle bile yıkılacak bir halleri vardı. Kulübenin kapısını çaldım.
Yaşlı bir amca açtı kapıyı.
"Ben nerede olduğumu bilmiyorum, burası neresi," diye sordum.
" Toprağın altında can çekişiyor, yardım et ona. Ama elini çabuk tut yoksa pişman olacaksın.."
" Ne toprağı, kimden bahsediyorsunuz anlamıyorum sizi?"
Kapı suratıma kapanmıştı. Sustum ve sesleri duymaya çalıştım. Çığlık sesleri duyuyordum, derinlerden geliyordu. Sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladım.Kalbim yerinden çıkacaktı. Sanki toprağın altındaki çok sevdiğim bir insandı ve onu kurtarmam gerekiyordu. Canım çok acıyordu nedense.
"Kurtar beni ne olur! nefes alamıyorum burada yardım et çok karanlık" diye bir bağırtı duydum.
Ellerimle toprağı deşelemeye başladım. O kadar hızlı hareket ediyordum ki aklım çıkacaktı sanki. "Lütfen biri yardım etsin bana bu toprağı nasıl kazabilirdim ki! Allah'ım yardım et bana!"diye bağırıyordum. Ama ne gelen vardı ne giden.
Yağmurun ıslaklığiyla camurlaşan toprakta ellerim kayboluyordu. Tırnaklarımla kaziyordum, sanki bana verilen tüm gücü kullanıyordum. Birşeyler yapmam lazımdı. Tırnaklarımın arasına dolmuş toprak taneleri gitgide canımı acıtmaya başlamıştı. Sesler kesilmişti ama hâlâ bir umudum vardı. Deli gibi bağırıyor ve ağlıyordum. Cigerlerim yerinden cikarcasina sökülüyordu içimde.
O esnada elime birşeyler gelmeye başlamıştı. Bu bir insan eliydi! Aman Allah'ım kim gömmüştü bu bedeni toprağın altına! Ne işi vardı burada. Yavaş yavaş bedenine ulaştım ve hızlıca çıkardım oradan. Karşımda trende yanıma gelen küçük kız vardı. İnanamıyordum. Ellerim titriyordu. Ama hiç islanmamis ve tek bir toprak tanesi bile yoktu vücudunda. Karşımda öylece duruyor ve ağlıyordu..
" Korkma geldim. İyi misin ne oldu sana bunu kim yaptı?" dedim.. --
~Gözümü açtığımda kaldığım otelin yatağındaydim. Titreyerek etrafa baktım. Kimse yoktu ki. Sanırım delirmeme ramak kalmıştı. Yerimden doğruldum ve ayağa kalktım. Küçük erzak dolabından su alıp geri yatağıma döndüm. Deli gibi susamıştım. Sanki günlerdir su icmiyordum. Kana kana içtim.. Biraz olsun rahatlamıştım artık.
O küçük kızı düşünmeye başladım. Böyle bir rüya neden görmüştüm? Bu kız benim hayatımda neyi ifade ediyordu, bana nasıl bir mesaj vermeye çalışıyordu.. iyi miydi acaba şuan? Yoksa trende yanıma geldiğinde tekrar gitmesine engel mi olmalıydım. Belki de başı dertteydi.
Bu dusuncelerin hiçbir şey ifade etmediğini düşündüm sonra. Sonuçta şu şartlarda o kızı bulmam imkansızdı. Kim bilir nerdeydi ne yapıyordu şuan. Yavaşça telefonuma uzanıp saate baktım. Sabah 7:36 olmuştu saat. Vücudumda inanılmaz bir ağrı ve yorgunluk hissi vardı ama artık uyuyamazdım. Zaten iş görüşmem vardı. En iyisi kalkıp bir kahve içmekti.
Bir yandan ayilmaya çalışırken bir yandan kahvemi yudumluyordum. Bir an önce vaktin geçmesini bekliyordum iş görüşmesi için.
Saat 9'a yaklaşıyordu artık. Etrafı toparlayıp hazırlanmaya başladım. Kot pantolonumun üstüne resmiyetten uzak ama bir o kadarda şık bulduğum beyaz dökümlü ve göğüs detaylı gömleğimi giymiştim. Çok nadir giydiğim siyah stilettolarımı giyip bir kaç kolye ve inci küpelerimle kombinimi tamamlamıştım. Çok uzun zaman olmuştu ince detayları önemsemeyeli. Gelişigüzel giyiniyordum son zamanlarda ama bu sabahki görüşme benim için önemliydi. Üstüme gri uzun kabanımı giyip dalgalı saçlarımı biraz daha kabartıp çantamı alıp çıktım odadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUN
General FictionHangimiz yaşamıştık istediğimiz gibi? Bir yanda yürümeye mecbur kaldığımız yollar, bir yanda ise hayallerimiz vardı. Çıkmaz sokaklardan geriye dönerken ruhumuza üfleyen pişmanlık ves vesesi sarmıştı her yeri.. Yol ayrımları en zoruydu. Bizi biz yap...