Alarmın sinir bozucu sesiyle bir anda gözlerimi açtım. Daha doğrusu açmak zorunda kaldım. Saat 7:30. Yağmurun ardından güneş açmış, yerlerinse kurumaya yüz tutmuş bir hâli vardı. Pencereyi açıp tertemiz havayı içime derince çektikten sonra hazırlanmaya koyuldum. Bugün çok fazla işim vardı, bugün o şirkette ki ilk iş gunum olacaktı, sonrasında bir kaç ev bakmaya gidip bizimkileri karşılayacaktim. Yanıma Buse ile Serkan'in gelecek olması beni biraz olsun rahatlatiyordu. Bugün kendimi daha iyi hissederek uyanmıştım. Hemen dolaptan üstüme bir kaç elbise seçtim. Beyaz diz üstü dökümlü uzun kollu elbisemin üstüne kahverengi belinde kemer detayli deri ceketimle altına uzun kahverengi topuklu cizmelerimi giydim. Evden apar topar çıktım henüz kahvaltı bile yapamamistim. Sabahları canım birşey istemezdi hiç, ama ilaclarimi icmek için yemek zorunda kalıyordum.
İki üç gündür taksiye biniyordum ve biraz dikkat etmem gerekiyordu. Yeni ise başlamıştım ve elime geçen bir para yoktu henüz. Biriktirdiğim bir kaç kuruşu ev için harcayacaktım. bu yüzden toplu taşıma araçlarıyla iş yerine gitmeye karar verdim.
Ah İstanbul! Fazla kalabaliksin, biraz neşeli biraz hüzünlüsün. Ama daha çok endişeli!
Sonunda şirkete gelebilmiştim. Yeniden Çağlar'ı görmek istemiyordum. Bunu kaldırmak çok zordu. Canım çekiliyordu onu görünce, kana kana içmek istiyordum aşkın şerbetini. Çok sevmiştim onu, yüreğim ona aitti. Yüreğimden cikaramamistim uzun zamandır. Çok istedim ama olmadı. Yüreğimi söküp attım, yine olmadı. Çünkü yüreğimden sızıp bedenime işlemiş, hücrelerime işlemişti sanki ona duyduğum sevda..
Yüreğimle aklım arasında gelip giden bu düşüncelere bir an son verip içeri kendinden emin bir şekilde girebilmek için biraz duraksayip kendimi toparladım. Yaşadıklarımı, zor günlerimi kimseye belli etmemem gerekiyordu. Kimsenin yardimina ihtiyacim olmadığı gibi birilerinin bana aciyarak bakmasini istemiyordum. Ne Çağlar'ın ne de bir başkasının. O yüzden Çağlar ile karşı karşıya geldiğimde öfkemi belli etmemeye karar verdim. Bu konuda hiç olmadığım kadar nettim. Hadi bakalım Efsun..
"Günaydın Efsun Hanım, hoşgeldiniz"
"Günaydın Dilek, Kerim Bey odasında mi?"
"En son terasta sabah kahvesini içiyordu Efsun Hanım isterseniz bir oraya bakın"
"Tamamdır sağol Dilek, kolay gelsin"
~
"Günaydın Kerim Bey"
"AA Efsun, hoş hoşgeldin"
"Anladığım kadarıyla ayılmaya çalışıyorsunuz" diyerek gülümsedim.
"Evet biraz basım ağrıyor, bugün yoğun bir program var, hemen başlamamız lazım sana da bir kahve söyleyelim, ya da kahvaltı yaptın mı?"
"Kahvaltı için 1 saatim var, kahve çok iyi olur, sade içiyorum"
"Nasıl yani? Kahvaltı için saatlerin mi var? Anlamadim."
" Alışkanlık sadece " diyerek durumu toparlamaya çalıştım. Kullandığım bir ilaç olduğunu dahi kimsenin bilmesini istemiyordum. İnsanlara kendimi ve bana dair hicbirseyi açmak, paylaşmak istemiyordum. Kimseyi özel alanıma sokmak niyetlisi değildim.
Anlamsız bakışlarla bana dalıp gidiyor ve konuşurken kekeliyordu. Ya da bana öyle gelmişti. İnşallah kekelemiyordur. Çünkü erkek bir kadının karşısında kekeleyip bakakaliyorsa büyük ihtimalle hoşlanıyordur.
Kahve getiren hanımefendiye yani Elif ablaya;
"Çağlar geldi mi? Gördünüz mü?"
"Hayır Kerim bey, Çağlar beyi hiç göremedim henüz buralarda"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUN
General FictionHangimiz yaşamıştık istediğimiz gibi? Bir yanda yürümeye mecbur kaldığımız yollar, bir yanda ise hayallerimiz vardı. Çıkmaz sokaklardan geriye dönerken ruhumuza üfleyen pişmanlık ves vesesi sarmıştı her yeri.. Yol ayrımları en zoruydu. Bizi biz yap...