Bölüm 6

18 5 0
                                    

Otele giriş yaparken sanki yeri ayaklarımın altından çekiyorlardı. Yaşadığım şok ile birlikte vücudum hâlâ titriyor ve uyuşuyordu. Kendimi zar zor odama atmıştım. Yorgun bir savaşçı gibiydim. Mağlubiyet mi almıştım yoksa galibiyet mi bilmiyordum.Onu gördüğümden beri kalbim boğazımda atmaya başlamıştı sanki. Yıllarca kendimi mi kandırmıştım unuttum sildim attım diye diye?

Sanki uçsuz bucaksız bir çölde dünyanın yolunu yürümüş, günlerce susuz kalmış gibiydim.Uzun zaman sonra giydiğim topuklu ayakkabıları çıkarıp bir köşeye fırlattım. Kendimi duşa attım. Suyun altında damlalara karışmış gözyaşlarımı gizlemeye çalışıyordum hâlâ. Tüm acılarımın, anılarımın suyla beraber akıp gitmesini istiyordum. Makyajımın suya gri bir şekilde karışmasını izledim bir süre.

~

Gözümü açtığımda üstümde bornozum vardı. Duştan çıkar çıkmaz kendimi yatağa atıp uyuyakalmistim. Bugün gördüklerimin bir halüsinasyon, bir rüya olmasını isterdim ama beynimi bir kez daha yokladım. Malesef herşey hiç olmayacak kadar gerçek ve yorucuydu. Uyuşmuş ellerimin çözülmesini beklerken kafamın içine saplanan agriyla, dilimin uyuşukluğunun geçmesini bekledim ve çantamdan ilaçlarıma uzandım. O esnada telefonum çaldı. Arayan Buseydi. Üstelik görüntülü arıyordu. Açıp açmamak konusunda bir süre direndim ama Buseyi çok iyi tanıyordum. Acana kadar arar dururdu.

"Heyy kızım nerdesin ya, bir sürü mesaj attım bir tanesine bile bakmadın???"

"Off unutmuşum ya çok yorucu bir gündü, gerçekten?"

"Neyse, bu seferlik seni affediyorum, bil bakalım yanımda kim var.. gelsene be buraya"

"Yine kim var yanında Allah aşkına Buse? Ne olursun yeni bir sürpriz olmasin, bugün kotami doldurdum" diyerek güldüm. Karsimdaki Serkan'dı.

"Efsun naber? Uzatmadan söyleyeceğim biz İstanbul'a senin yanına geliyoruz"

"Şaka yapıyorsun? Ne ara döndünüz İngiltere'den?"

" Dün geldik, şimdi ankaradayiz bu gece kalıp yarın tamamen geliyoruz, yeni ev arkadaşlarına merhaba de"

"Siz varya mukemmelsiniz. Çok özledim.. sizi gormeye ihtiyacım var"

"Sen.. iyi misin Efsun? Birşey olmuş gibi? Sancılarin mi başladı?"

"Hayır ya endiselenme, dedim ya çok yoruldum bugün. İş görüşmem vardı"

"Yoksa o şerefsiz mi buldu seni? Yaşatmayacağım o köpeği. Senin kılına zarar verirse,"

" Şii sakin ol yok öyle birşey vallahi bak, yarın gelin konuşuruz herşeyi ben gayet iyiyim. Şimdi kapatmam lazım üstümü başımı değiştireyim bi"

" Öpüyoruz seni, biz gelene kadar dikkat et kendine, eğer birşey olursa ne yapman gerektiğini biliyorsun Efsun'um "

"Bende sizi öpüyorum yarın haberleşiriz*

Arayanlar benim liseden beri en yakın arkadaşlarımdı aynı zamanda üniversiteyi de aynı şehirde okumuştuk. Tek çocuktum ben ama onlar sayesinde kardeşliği öğrenmiştim. Bu şehirde kaybolmadan, yanıma dostlarim geliyordu. Sonunda biraz olsun rahatlamıştım. Bir yandan kendim için ev araştırmam gerekiyordu, daha doğrusu üçümüz için..

Elimde tuttuğum ilaçlarımı içtikten sonra bornozumdan sıyrılıp üstüme rahat birşeyler giydim ve hemen televizyon kumandasına uzandım. Haberleri takip eder ve her seferinde kızacak birşeyler bulurdum insanlarımıza. Ama şuan hicbirseyi kaldıracak kafam yoktu ve direk radyo kanallarına atladım. Hafif bir müzikle yatağima tekrar uzandim. Sahiden telefon denen cihazı unutmuştum artık. Bir telefonumun olduğunu hatırlayıp gelen mesajlara bakmak istedim.

Kerim Bey'den 3 yeni mesaj*

"Efsun, nasıl oldun?"

"Kusura bakma, yorucu bir günün ardından seni merak ettim sadece"

" Müsait olduğunda bana döner misin"

...

Bu adam neden benimle bu kadar ilgileniyordu? Şimdi diyeceksiniz çünkü senden hoşlanıyor diye. Evet bende böyle hissediyorum ama bunun gerçek olmasını istemiyorum. Belki de sadece arkadaşçadır.. klişe bir yalan döngüsüydü bu döngü. Bir kadın, karşısındaki erkeğin ondan hoşlandığını hissediyorsa, hoslaniyordur. Bu hiç şaşmaz. Biz kadınlar önce yüreğimizde hisseder daha sonra aklımızın süzgecinden geçiririz. Yani o şeyin yanlış veya mantıksız olması ikinci planda kalır.

Mesajına "Daha iyiyim teşekkür ederim Kerim Bey" diyerek yanıt verdim.

Fazla donuk davraniyordum farkindaydim ama şuan hayatıma kiyidan köşeden dahi olsa bir erkek istemiyordum. Aslında gelecek planlarımda da yoktu. Duzenimi kurduktan sonra kimsesiz bir çocuk sahiplenmek ve onunla yoldaş olmak istiyordum. Çocuğumun asla olmayacağını biliyordum çünkü. Geçirdiğim şiddetli kaza bana çok pahalıya mâl olmuştu. Zamanında bu canımı yakmış olsa da, kabullenmiştim. Zaten dünyada binlerce çocuk vardı, ailesi olmayan. Bakıma ilgiye aç binlerce çocuk.

Şöyle bir düşünüyorumda, beş yıl once üniversiteden mezun olmuş ve evlilik planları kuran biri olarak hayallerim bambaşkaydı. Kariyer sahibi olmayı, bir aile kurmayı ve tüm bunları canımdan çok sevdiğim dediğim adam ile beraber yapmayı istiyordum. Annemin ve babamın torunlarına kıyafetler ve oyuncaklar aldığını hayal ederdik. Annemle birlikte.. saf ve sade hayallerim vardı yani o zamanlar. Sade ama huzurlu bir hayat istiyordum. Ezberleri bozmadan, kariyer planlarıma atıldıktan sonra bir aile kurmak gibi. Halbu ki başıma gelecek herşeyden habersizdim.

En çok neyi öğrendim biliyor musunuz, planlar kurmadan yaşamanın insana daha az hayal kırıklığı ve daha az acı sağladığını. Beklentilerin sahidende üzdüğünü öğrendim.Kendimden çok bir başkasını sevmenin ne kadar aptalca olduğunu öğrendim. Evet sevmek çok ama çok kıymetliydi. Ama bir o kadarda meziyetliydi sevmek işi. Hickimseyi kendimizden çok sevmemeliydik. Zamanla kendimizi unutup sadece onun için yaşamanın aslında ruhumuzda geri donulmez izler bıraktığını gördüm. İnsan yaşarken bunu fark edemiyordu ama zamanla anlıyordu aslında. Bazı insanlar kendiliğinden doğal akışıyla anlar birşeyleri, hayatının merkezine koyduğun insanın seni istemsiz bir şekilde ele geçirdiğini ilişkiyi yaşayarak öğrenirsin. Veya benim gibi akilalmaz bir bicimde..

EFSUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin