-5-

163 14 2
                                    

Multimedia: Nilay Acar
Ω
Ders zilinin çalmasına yaklaşık on dakika vardı ve ben en yakın arkadaşımla iki gündür konuşamıyordum. Çünkü bir türlü vaktim olmamıştı.

"Bende tam seni düşünüyordum, anlatmam gereken haberlerim var." Dediğimde Nilay'a doğru koşuyordum. Onunla birkaç gün önce buluşmama rağmen çok özlemiştim. "Bende beni unuttuğunu düşünüyordum kahvem." Dediğinde aklıma şeftali kafa gelmişti ve bu aptalca sırıtmama neden olmuştu. Nilay bana saçlarımın renginden dolayı hep kahvem derdi. "Beni umursamıyorsun Dünya!" Dediğinde irkildim. Tabikide ondan korkmamıştım. Birden bağırması hiç hoşuma gitmiyordu ve her seferinde irkilmeme veya bağırmama sebep oluyordu. "Sana anlatıcağım haberleri sıralamaya çalışıyordum Nilay. Hemen bağırıyorsun tatlım." Dediğimde yumuşamıştı. Bir an önce sınıfa çıkmak istiyordum çünkü herkesi çok özlemiştim. "Sınıfa çıkabilir miyiz artık?!" Dediğimde zil çalmıştı bile. Nilayla aynı sınıftaydık ve aynı sırada oturuyorduk. Bu sene ondan ve diğerlerinden ayrı bir okula gitmek çok zor olacaktı.

On beş günlük tatilden sonra arkadaşlarımı özlemiştim. Bazılarıyla tatilde de görüşmüştüm ama yinede herkesi çok özlemiştim. Herkese teker teker sarıldıktan sonra bizimkilerin yanına geçtim. Buse ve sevgilisi Özgür bizim önümüzde oturuyordu. Benle Nilay en arkanın bir önünde, duvar kenarında oturuyorduk. Günay ve Aslı ise bizim yanımızdaki sırada oturuyorlardı. Son olarak Cihan ortada, en arkada oturuyordu. Herkes vereceğim haberi duymak için sıralarını yaklaştırmıştı.

Buse dayanamayıp "Söylesene artık! Gerilim yaratma hoca gelecek!" Dediğinde "Tamam sakin olun söylüyorum." Dedim ve daha fazla bekletmeden "Kendi evime taşındım" Dedim. Herkes şaşırmış yüzlerle bana bakıp soru yağdırmaya başlamıştı. Nilay zaten bildiğinden bana soru sormuyordu. Ona, sınıfa çıkarken söylemiştim. Sordukları sorular beni yorarken hoca içeri girip beni kurtarmıştı.

Buse ve Özgür arkasına dönüp bana soru sormaya çalışıyordu. Dersi dinlemeliydim. Bu sene hayatımın sınavına girecektim. Birkaç dakika sonrada edebileceğim bir sohbet için sınavdaki bir soruyu yanlış yapamazdım. Onları duymamazlıktan geliyordum ama dersi dinlememe engel oluyorlardı. Dikkat çekebilecek birkaç hareket yaptıktan sonra hoca benim olduğum tarafa baktı ve "Dışarı!" Diye bağırdı. Teneffüste bunun bedelini ağır ödeyecektim.

Derse odaklanmaya çalışıyordum ama Olgu bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Gelecek miydi? Umarım geli... Tanrım ne düşünüyordum ben! Ona karşı bir şey mi hissediyordum? Bunu bilmiyordum ama aklımdan çıkmadığı bir gerçekti.

Dersin tek bir cümlesini bile dinlememiştim. Özgürle Buse boşuna çıkmıştı. Tanrım herşeyi elime yüzüme bulaştırmıştım! "Dünya neden yaptın bunu?!" Dediğinde Nilay'a baktım ve "Seninle konuşmam gerek." Dedim. "Sen iyi misin?" Diye sorduğunda kafamı ikiye yana hayır anlamında salladım.

Nilay hızlıca çantasından bir şey çıkarmaya çalışıyordu. Çıkardığı şey kırmızı bir pilot kalemdi. Elime verdi ve "Kır bunu." dedi. Anlamamıştım ve bir planı uygulamadan önce bilmem gerekmiyor muydu? "Neden?" Diye sorduğumda bana susmam için bir işaret yaptı., "Fazla konuşma yoksa dikkat çekeriz." Dedi ve kalemi gösterdi. Ne yaptığını bilmiyordum ama aklında bir plan olduğu belliydi.

Kalemi kırdım ve kırmızı mürekkep elime dağılmaya başladı. Kahretsin! Bunu neden yaptırmıştı? Peki ben niye bunu düşünememiştim? "Nilay! Lanet olsun bunu neden yaptırdın?" Diye fısıldadım. Hala ne yaptığımı söylememişti ve elimdeki boya gittikçe yayılıyordu "Şimdi elindeki kalemin mürekkep akan kısmını burnuna sür" Dedi. Sanırım ne yaptığını anlamıştım. Yani sanırım.

Kalemin mürekkebinin damladığı yeri alıp burun deliklerimin ucuna sürdüm. Tanrım bu kız dahiydi. "Şimdi sakin ol ve elinle burnunu kapa." Dediğinde hemen uyguladım. Ona güveniyordum bu yüzden dediği çoğu şeyi yapabilirdim. "Tamam kalk hadi tuvalete gideceğiz." Bu yaptığımız tehlikeliydi, yakalanabilirdik ve ben hayatımda hiç disiplin suçu işlememiştim. Hocanın yanına giderken tek dileğim yalanımızı anlamamasıydı.

Hiç iyi bir oyuncu değildim. Düzensiz nefeslerim başlamıştı bile, göğüsüm hızlıca yukarı çıkıp iniyordu ve sanırım çuvallayacaktım. Nilay beni dürttüğünde hocanın ayakkabılarına baktığımı farkettim. Yüzüne bakarak yalan söyleyemezdim. Kahretsin! Ben hiç yalan söyleyemezdim. Sonunda tek kelime bile etmediğim için Nilay araya girdi. "Hocam tuvalete gidebilir miyiz? Dünya'nın burnu birden kanamaya başladı." Dediğinde Nilay'ın iyi bir yalancı olduğunu, yalan söylerken hiç aksamadığını farkettim. Hoca elimi açıp kan var mı diye baktığında kalbim sanki durmuş gibiydi, nefeslerimin sesi gittikçe artıyordu. "Tamam kızım gidin." Hocanın bu sözlerinden sonra en son aldığım nefesi vermediğimi farkettim ve kapıdan çıkana kadar da vermedim. Koridordayken Nilay bana aptalmışım gibi bir bakış atmıştı. "Ben yalan söylemem! Hem de insanların gözüne bakarken hiç söyleyemem!" Dedim ve konuyu kapattım.

"Buse ve Özgür neredeler?" Nilay sanki nefret ettiği birine kötü bir şey olmuş gibi sırıtmaya başladı ve "Muhtemelen herkesin derste olmasından faydalanıyorlardır." Dedi. Ağızımı kocaman açtım. Onlar ne halt yiyorlardı?

Tuvalete vardığımızda yüzümün kıpkırmızı boyayla kaplı olduğunu gördüm. Peki döndüğümde bu boyayı nasıl açıklayacaktım. "Siktir!" Diye mırıldandım. Nilay "Anlat bakalım." dediğinde yüzümü yıkamaya son vermiştim. Heyecanlanmıştım ve tuvaletin içinde kimsenin olmamasından faydalanarak dolaşıp duruyordum. "Karşı komşum..." Dedim ve derin bir nefes aldım. Nilay benim aksime tek bir noktada durmuş benim söyleyeceklerimi bekliyordu. "Karşı komşumdan hoşlanıyor olabilirim." Dedim ve Nilay'ın yüzüne baktım. Ardından devam ettim. "Yani kesin bir şey değil, yani emin değilim. Bilmiyorum" Tahmin ettiğim kadar şaşırmamıştı ancak yinede bunu beklemediğine emindim. "Can'ı sevmediğini biliyordum ama kabul bu şaşırttı." Dediğinde gülümsedim. Cümlesinden sonra hızlıca "Canı seviyorum." Dedim. Can benim sevgilimden çok arkadaşımdı. Onu seviyordum ama onu sevgilim olarak görmüyordum. Zaten Canla öpüşme sayım bir elin parmaklarını geçmemiştir. "Peki bu komşunun adı ne?" Sorulara yanıt vermekten nefret eden biriydim. Bu sorular beni yormaya başlamıştı. "Olgu." Diye bağırdım birden. Nilay irkilmişti ve kaşlarını çatmıştı. "Sakin ol kahvem." Dediğinde "Hayır hayır a-ar-arkanda. O-olgu!" Diye aptal aptal kekelemeye başladım. Ne kadarını duymuştu konuşmanın? Elime yüzüme bulaştırmıştım her şeyi. "Adımı bu kadar sevdiğini öğrendiğim iyi oldu şeftali kafa." Dediğinde tek kelimeyle mahvolmuştum. Kızlar tuvaletinin kapısına yaslanmıştı, kaşlarının üstünden bakıyordu ve alnında ince bir çizgi belirmişti. Kabul etmeliydim ki çok seksiydi. Nilay'ın orada olduğunu unutmuştum ama çok geçmeden kendini belli etti. "Tanıştığıma memnun oldum bizde tam si..." Dediğinde Nilay'a doğru koşmaya başladım ancak kızlar tuvaletinin hep ıslak olduğunu unutmuştum ve birden gri mermerlerle bakışmaya başlamıştım. Nilay kahkaha atarken Olgu korkmuş gibiydi. Aceleyle beni kaldırmaya geliyordu. "Gülmeyi kes ve arkadaşına yardım et!" Diye bağırdığında Nilay neye uğradığını şaşırmıştı, bende şaşırmıştım. Koşarak gelip beni kucağına aldığında yüzüne bakmamaya özen gösteriyordum. Nilay ya utanmıştı ya da Olgu'ya sinirlenmişti çünkü hiç konuşmuyordu. Onu çok iyi tanırdım utandığında, kızdığında veya ağlamak üzere olduğunda hiç konuşmazdı. "Lütfen beni artık indirir misin?" Dediğimde yüzüme bakmıştı. Önce yüzümdeki boyayı kan sanmış olacak ki gözlerini büyütmüş, kaşlarını çatmıştı. Sonra biraz inceledikten sonra, birde elini yüzüme sürüp eline baktıktan sonra onun boya olduğunu anlamıştı ve kocaman bir kahkaha atmıştı. Pekala bu okulun görevlileri nerede?!

Beni yere bıraktıktan sonra "Birşeyin var mı? Doktora gidebiliriz istersen." Dediğinde teşekkür edip doktor fikrini beynimden attım. Hastanelerden ve doktorlardan trafik kazası geçirdiğimden beri korkuyordum. Hastane denilen o yerde üç ay komada kalmıştım. Korkmam normaldi. "Sen ne arıyorsun burada?" Diye sorduğumda yüzüne alaycı bir ifade kattı. Hafifçe yana doğru gülümsemişti. "Seni alacağımı söylemiştim." Dediğinde diyecek bir şey bulamamıştım. Nilay "Ben sınıfa gidiyorum." Dediğinde "Tamam." Diye bağırdım. Gerçekten bu okulun görevlileri neredeydi?!

Yüzümdeki boyadan dolayı sınıfa gitmeye cesaret edemiyordum. Bu yüzden tek çarem Nilay'a mesaj atıp, eşyalarımı ona bıraktığımı söyleyip, Olguyla gitmekti. Evet bu plana uyacaktım. "Nereye gidiyoruz?" Diye sorduğumda onunla gelmeyeceğimi düşünmüştü sanırım çünkü şaşırmıştı. Gülümsüyordu ama bu seferki çok farklıydı, çok masumaneydi. Güldüğünde sağ yanağı daha çok kıvrılıyordu. Gülmeyi bile beceremiyordu şapşal.

BATAN GÜNEŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin