-4-

178 16 3
                                    

Multimedia: Can Bozkurt
Ω
Bilincim yerine gelmişti. Artık uyanıktım, sadece gözlerim kapalıydı. Kendime gelmeye başladığımda salondan seslerin geldiğini hissettim ama hala uykulu olduğum için yanlış duymuşumdur diye geçiştirdim. Ancak sesi bir daha duyduğumda korkuyla yerimden sıçradım. Yanlış falan duymamıştım evimde gerçekten birisi vardı.

Sesler mutfaktan geliyordu. Baş ucumdaki mor ve beyaz mermerden yapılmış şamdanı elime aldım ve sessiz bir biçimde yürümeye çalıştım. Ancak bu biraz imkansız gibiydi çünkü yine hızlı, düzensiz ve sesli nefesler almaya başlamıştım. Mutfağımdaki şey sanırım yemek yemeye çalışıyordu ve adeta domuz gibi sesler çıkarıyordu.

Mutfağın kapısının önüne geldiğimde beyaz ahşap kapıya tekme atmadan önce elimdeki şamdanı iyice kavradım. Korkudan midem bulanmaya başlamıştı. Evimde biri vardı! Seri katil olabilir miydi ya da bir hırsız? Sanırım şimdi öğrenecektim. Kapıya ufak bir tekme atıp içeriye baktığımda içeride birinin dolap kapağını açıp içine baktığını gördüm. Uyandığımı farketmemiş olacak ki kaçmaya çalışmıyordu. Nefeslerimin sesi iyice artmıştı, benim orda olduğumu farketmemesi imkansız gibiydi. Nefeslerimin sesini duymuştu. Beyaz buzdolabının kapağı kapandı ve domuzumuz ayağa kalktı.

"Senin ne işin var burda! Hemen çık git evimden! İçeri nasıl girdin sen! Defol!" Diye bağırmaya ve hıçkırmaya başlamıştım. Sesim fazla incelmiş olacak ki bir şeyim var mı diye eğilip bakmaya çalışıyordu. Bense göz yaşlarıma hakim olamıyordum. Ağladığım için kendimi yargılamıyordum. Kim ağlamazdı ki?

"Sakin ol şeftali kafa, sadece okula gideceğini bildiğimden kahvaltını hazırlamak istemiştim" Diyerek masadaki mumlarla süslenmiş kahvaltıyı gösterdi. Yüzünde hiç ifade yoktu ama gözleri parlıyordu. Öylece, bir şey sormadan masaya oturup yemek yememi bekliyordu. Bedenimi dikleştirdim ve sesimi kalınlaştırdım. Sakin olmaya çalışarak "Nasıl girdin buraya!" Dediğimde zerre sakin değildim, sesimi yükseltmiştim.

"Bak şeftali kafa sabahın köründe senin için kalkıyorum, uğraşıp evine giriyorum, sessiz olmaya çalışarak kahvaltı hazırlıyorum ve sen bana bağırıyorsun öylemi? Buraya daha dün taşındın bu yüzden dolabının boş olacağını düşünüp bir komşuluk yaptım ama anlaşılan komşuluk ilişkileri günden güne kötüleşiyor!" Dediğinde gerçekten saçmalıyordu ama vicdan azabı çekmeme sebep olmuştu. İçimde kötü bir his vardı. Aklım bana hak veriyordu ama kalbim onun tarafındaydı.

"B-bak ben özür dilerim ama evime nasıl girdin?" Dememe kalmadan çelik kapının yüksek sesle kapandığını duydum. Onu gerçekten kızdırmıştım.

Cidden benim için kahvaltı hazırlamıştı. Küçük kare masamın üzerine bir kase yeşil, bir kase siyah zeytin koymuştu. Birkaç dilim peynir, bir tane yumurta, birkaç çeşit sos ve birazda kaymak vardı. Mutfağın heryerine küçük yuvarlak mumlar ışık veriyordu ve tezgahın üzerinde ise puding duruyordu. Evime ne zaman gelmişti?! Aslında pudingi kendi evinden getirmiş olabilirdi fakat orta boy tenceremin içinde puding kalıntıları vardı ve benim malzemelerim kullanılmıştı. Bu normal bir komşunun yapacağı bir şey değildi.

Okula geç kalacağımı anladığımda hızlıca hazırlanmaya başladım. Önce kırmızı formamı giyindim. Ancak okulda o formayla dolaşamıyordum. Rahatsız ediciydi. Bu yüzden siyah bir süveter giyindim ve altıma bej rengi okul eteğimle aynı renk olan pantolonu geçirdim. Daha sonra sıradan olan kahverengi saçlarımı taradım. Saçlarım sarı veya siyah değildi, hiç bir özelliği yoktu. Üzerinde küçük bir taş olan küpelerimi taktım ve biraz göz makyajı yapıp dudağıma parlatıcı sürdüm. Okula gidebilirdim.

Okula gelene kadar Olgu aklımdan çıkmıyordu. Bu sabah onu çok üzmüştüm ve bugün buluşmaya geleceğini sanmıyordum. İçten içe buna üzülmüştüm. Can dikkatimi bozduğunda onunla uğraşamayacak kadar yorgun ve düşünceliydim.

"Ne oldu güzelim beni özlemedin mi?" Diyen Can'a baktım. Hiç havamda değildim. Nefesimi dışarı verip "Özledim ama bugün biraz moralim bozuk." Dediğimde Can'a sarılmaya gidiyordum. Sarılmak için kollarımı iki yana açtığımda birden beni belimden tuttu ve yere doğru eğmeye başladı. Biz eğildikçe dudakları daha çok yaklaşıyordu. Onu öpmeyecektim. Yavaşça Can'ı ittim ve bize bakan birkaç kişiyi görmezden gelip doğruldum. "Ne oldu bebeğim, dudaklarımı özlediğini sanıyordum." Dediğinde moralinin yerinde olduğunu farkettim. Can böyleydi her şeyi pek umursamazdı ve ne olursa olsun dalga geçerdi. Ancak bu söyledikleri cidden hoşuma gitmiyordu.

Sanırım sonunda sabredemeyip sordu. "Neden moralin bozuk sevgilim?" Dediğinde nedenini tabiki ona söyleyemezdim. O fazlasıyla kıskançtı ve benim beynim onunla uğraşamayacak kadar yorgundu. "Dün kendi evimi kiraladım, çok yoruldum ve şuan seninle gerçekten uğraşamam Can. Lütfen bana biraz izin ver de kafamı toparlayayım." Dediğimde suratı asılmıştı. Kaba davranmıştım ama bu istemeden olmuştu. "Tamam, işin düşünce yanıma gelirsin." Dediğinde onuda kızdırdığımı anlamıştım. Elimde değildi, aklımdakileri söylemeden duramıyordum. İnsanları kırabiliyordum ama en azından yalan söylemiyordum.

BATAN GÜNEŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin