Junmyeon sabah üzerinde bir ağırlıkla uyandı. Göğsünde uyuyan bir Yixing bulmak beklediği en son şeydi. Yaşadığı şaşkınlığı anlatacak kelime yoktu.
Hareket etmeye onu uyandırıp bu anı bozmaya korkuyordu. Gözlerini yumup başını biraz aşağıya eğdi ve saçlarının kokusunu içine çekti. Özlediği koku burnuna dolarken gözlerine de yaşlar doldu. Bir süre uyuyan sevdiğini izledi. Yixing huzursuzca yerinde kıpırdandı. Uyanmak üzereydi ve Junmyeon bu anın bitmesini hiç istemiyordu. Ama yapabileceği hiçbir şey yoktu.
Yixing gözlerini açtığında bir an nerede olduğunu anlamakta zorlandı. Sonra nerede kimle yattığını fark edince hızla geri çekildi. Gözleri kocaman açılmış ona bakan Junmyeon'la karşılaştı. Önemsiz bir şeymiş gibi açıkladı.
"Tek bir battaniye vardı. Üşüyünce buraya yatmıştım. Ne ara bu hale geldik bilmiyorum."
Yixing içinden arkadaşlarına küfrederken gerginlikle ayağa kalktı. Junmyeon da ondan sonra ayağa kalktı. Şimdi ikisi de ayaktaydı ve karşılıklı durmuş birbirlerine bakıyorlardı.
Junmyeon kalbi güm güm atarken tüm cesaretini toplayıp derin bir nefes aldı. "Ben artık kavga etmek istemiyorum Yixing." Biraz bekledi. Yixing'in bir tepki vermediğini görünce devam etti. "İzin verirsen konuşmak istiyorum."
Yixing bir süre sessizce ona baktı. Sonra başını salladı.
"Ben o gün yaptığım şeyi neden yaptığımı sana açıklayamam. Kendime bile açıklayamıyorum. Ama çok pişmanım. O kadar pişmanım ki anlatamam." Konuşurken sesi titriyordu. Devam etmeden önce başını eğdi. Yixing'in yüzüne bakamıyordu.
"Ben korkak bir pisliğim. Senin elini tutacak cesaretim yoktu. Sonuçlarına da katlanamadım. Sen beni terk edince aklımı kaybettim. Benimle konuşmuyordun. Birine söylersin diye panikledim. Hazır değildim Yixing. Üzerimde bir etiketle dolaşmaya, insanların iğrenen bakışlarına, duyacağımız tüm o kötü sözlere. Ailelerimizi düşündüm. Bizi kabul etmeyeceklerine emindim. Yaşamak için onların imkanlarına muhtaçtık. Öylece tüm bunlardan vazgeçemezdim. Haksız mıydım?"
"Haksızdın Jun. Gerçekten aramızda olanları birine anlatacağımı düşündün mü? Bunca yıl ve beni hiç tanımamışsın. Çok yazık!"
"Pek mantıklı düşünmüyordum." Sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Yixing sakince devam etti.
"Ayrıca ne sanıyordun ki beni tehdit edince sana geri döneceğimi mi? Diyelim ki döndüm sonra ne olacaktı? Dünya mucizevi bir şekilde değişmeyecek Jun. Her zaman bize iğrenerek bakan insanlar olacaktı ve asla tam anlamıyla kabul edilmeyecektik. Sen de bununla baş edemeyecektin. Bu nedenle senden ayrıldım. Birlikte bir geleceğimiz yoktu. En azından dostluğumuz zarar görmesin istedim."
Yixing haklıydı ve Junmyeon daha fazla dayanamadı. Gözlerine dolan yaşları daha fazla tutamadı. Yixing Junmyeon'un ağladığını fark edince devam etmedi. Sessizce dökülen gözyaşlarını görünce ona kıyamadı. Yanına gelip gözyaşlarını sildi. "Ağlama Jun."
Çocukken bile kolay kolay ağladığını görmediği Junmyeon karşısında sarsıla sarsıla ağlıyordu. Üstelik bu ilk de değildi. Geçen gece bahçede ağladığında da görmüştü. "Ben de artık kavga etmek istemiyorum." Şimdi konuşurken Yixing'in de sesi titriyordu.
"Düşmanlığımız artık sadece bize değil sevdiklerimize de zarar veriyor. Bitirmenin zamanı geldi Jun. Sana hak vermiyorum ama seni anlıyorum. Korktuğun için seni daha fazla suçlamayacağım. Bu nedenle yaptıkların için seni affediyorum."
Junmyeon duyduklarına inanamaz gözlerle Yixing'e baktı. Gerçekten affetmiş miydi? Yixing soran gözlerini görünce başını salladı.
"Artık bitti. Ama sadece arkadaşız. Daha fazlası olmayacak. Ne diyorsun?" Ona elini uzattı. Junmyeon elin sıkarken kabul etti. "Sadece arkadaşız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK VE NEFRET (SULAY)
FanfictionYixing ve Junmyeon birlikte büyümüşlerdi. Sadece birkaç ay arayla doğmuş ve bir daha hiç ayrılmamışlardı. Birbirlerinin hayatının her anında vardılar. Birbirlerinin hem en büyük gücü, hem de en büyük zaafı olmuşlardı. Okulda herkes onlardan çekinir...