Burda kalışımın 3. Günüydü ve ben hiç bir şeyi yerine oturtamıyordum. Aklına bile gelmeyen ailemin durumu neydi. Beni merak etmişmiydiler? Çok saçmaydı herşey. Filmlerde ,kitaplarda gördüğüm hayatın tamda ortasına düşmüştüm. Bana verilen odadan çıkmamıştım. Kapının önüne koyulan yemekleri tennezul edip ellemiyordum. Kapının önüne adını bilmediğim bir kaç kişi gelip iyi olup olmadığımı sorup tekrar yanlız bırakıyorlardı.
Nasıl bir hale düşmüştüm. Aynadan kendime baktım. Vücumda hiç bir değişiklik yoktu. Gözlerimin rengine baktım hala yeşildi.
Kapı aniden açıldı. Bu nasıl bir terbiyesizlikti. Onun evi olabilirdi ama benim bulunduğum odaya bu şekilde giremezdi.
" Ne yapıyorsun sen ya insan kapıyı çalar." Yarım gülüş atıp;
"Adı üstünde insan ama ben insan değilim."
"Sen kendini komik mi sanıyorsun cidden." Gözlerimi devirip yatağa oturdum.
" Hadi." Diyerek gözlerini kapıyı yönelti.
"Ne." Ters çıktım. Ve gözlerini devirdi. Her şeye sinirleniyordu.
" Yemek yeme vakti geldi. Yürü dedim sana. Beni ikiletme."
Ayağa kalkıp yanına ilerledim. Parmağımı göğsüne bastırıp.
" Alfaymış kurtmuş neyin nesi umrumda değil. Ama sen ilk kadınlar ile nasıl konuşulur onu öğren ve ondan sonra benimle konuş. "
Daha fazla sinirlenmiş olucakki gözlerini devirdi.
O sırada yanımıza 40lı yaşlarında çok güzel bir kadın geldi.
" Şey,merhaba, bu eşyaları giy istersen üzerindekiler kanlı. " Diyerek gülümsedi.
" Bir de herkes seni aşağıda yemekte bekliyor. Tanışmak istemez misin.
Hafifçe gülümseyip kapıda duran şahsa dönerek,
" Çekil giyineceğim." Omzumla çarpıp kenara iktirdim. Kapıyı hızlıca kapattım.
Çiçekli bir elbise vermişti. Pembe desenleri ve üzerine baskılanmış çiçekler elbiseyi harika kılıyordu. Üzerimdekileri çıkartıp elbiseyi giydim. Bedenime tam oturmuştu. Bedenimi nerden biliyordu ki tamda bana göre vermişti?
Aynanın karşısına geçip bileğimdeki tokayı kumral saçlarımı topladım.
Gözlerim ağlamaktan şişmiş ve yeşili iyice koyulmaşmıştı. Kapıya yönelip merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Ve biraz sonra önüme koskocaman bir yemek masası ve kocaman bir aile ile karşı karşıya geldim. Galiba hiç bir zaman ailem ile aynı masada yemek yemediğim için farklı gelmişti bana. Herkesin gözü bendeydi bu beni fazlası ile rahatsız etmişti.
Gözlerimi kaçırıp bana ayrılan sandalyeye oturdum. Utancımdan ölmek üzereydim.
Yaşı epeyce büyük bir adam konuşmaya başladı.
" Öncelikle ismini öğrenebilir miyiz? İsmini bilmeden hitap edemeyiz değil mi?" Diyerek samimi bir şekilde güldü.
"Ş-şey adım dolunay."
" Memnun oldum dolunay benim adımda Olcay. "
Sormaya çekiniyordum fakat herkesi tanımam gerekiyordu.
" Burdaki herkes oğlunuz mu ? " Soruyu sorar sormaz herkes bir kahkaha attı. Resmen rezil olmuştum.
" Hayır. Bildiğin gibi biz Kurt'uz ve her alfanın bir sürüsü olur. Yıllar önce ben alfaydım fakat yaşlandık artık nesil değiştirme zamanı. Onlar benim öz oğlum değil ama gerçek oğlumdan bir farkları da yok. Ben efe ve Semiha biz kurkanız, fakat diğer gördüklerin senin gibi." Diyerek lafı bana yönelti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Ay
Werewolf"Ve ismin kadar berrak, ama dolunay kadar acımasızsın." Dedi bana. Ve ben o an ismimin beraklığında kaybolup, ama dolunayın acımasızlığında yerle bir olmak istiyordum.