Okulun önüne geldiğimizde heyecanımı belli etmeye çalışsam da her halimden belli oluyordu. 10 erkeğin arasında 1 kız ne kadar havalı olduğunu düşünmeden edemiyordum. Belki de eski okulumda ne kız ne de erkek arkadaşım olmadığı için garip geliyordu. Okulun adı 'doğa'ydı. Ne alaka diye düşünürken efe kolumdan çekip yanına geçirdi.
" Şimdi beni iyi dinle. Bak bu kırmızı kıyafetlerden uzak duruyorsun. " Diyerek kırmızılı kızı gösterdi.
" Neden."
" Onlar kurt değil vampir."
"Yani vampirlerle arkadaş olamıyor muyuz?" Diyerek soru yöneltim.
" Onlar bizim düşmanımız."
" Düşmanınız ile aynı okulda okumakta neyin nesi?" Diyerek yüzümü buruşturdum.
" Çok soru sorma dediklerimi yap. Sen daha dönüşmedin ve insan kokuyorsun. Seni bir çırpıda av olarak kullanırlar. Yerdeki çizgilere bak." Diyerek mavi ve kırmızı çizgileri gösterdi.
"Mavi bizim , kırmızı onların. Diğer bölgeye geçme. Şimdi seni sınıfına birakıcam ve biz yanına gelmedikçe asla sınıftan adımını atmıycaksın."
" Ben çocuk değilim. Kendi başıma her şeyi halledebilirim. İstediğim zaman dışarı çıkar istediğimde girerim." Diyerek önümde duran denizin yanına ilerledim. Denizde ;
" Bak geldik dolunay burası senin sınıfın. Biz bir üst kattayız 12/F mavi kırmızıya aman diyim girme. Zaten bir şey olmaz. Biz sık sık geliriz." Diyerek güldü. Bende karşılık olarak gülüp sınıftan içeri girdim. Ve sınıf o kadar doluydu ki heyecandan geri çıktım. Ama çıkamadım efenin bedenine çarpmam ve yere düşücekken bedenimden kavraması bir oldu.
" Neyin var?" Soruyu yöneltip dengemi sağladı.
"Şey çok kalabalık."
Mert yanıma gelerek;
" Bir şey olmaz kuzum." Diyerek yanağımı sıktı.
Yavaşça arkamı dönüp boş olan sıraya oturdum. Sürünün hepsi içeri girip göz dağı verirmişcesine bir göz geçirdi. Ve o sırada sınıfa sarışın orta boylu fiziği kızlara bile offf dedirtecek kız girdi. Ve efenin boynuna atladı.
"Aşkımm. Nerdeydin, bütün okulda seni aradım. " Diyerek öptü yanağından. O sırada efenin gözleri beni buldu. Kafamı başka yöne çevirip ilgilenmiyormuş efekti yapıştırdım. Hem umrumda olucak bir şey değildi fakat garip hisetmiştim. O sırada tan ile göz göze geldik. Ah hayır seni unuttum. Çarpık çarpık gülüp kapıdan çıktı. Diğerleri de.
Ve koskoca sınıfta yanlız kalmıştım sanki. Tanımadığım bir sürü yüz bir sürü farklı karakter. O sırada saçları beyazlamış boyu bendende kısa bir hoca girdi içeri. Gözlükleri ayrı hava katıyordu adama. Hayır gülmek istemiyordum.
Düşüncelerimden arınıp ayağa kalktım. Oysa herkes kalkacak sanarken sadece ben ayaklanmıştım.
"Noldu evladım ,bir sorun mu var."
"Y-yok hocam." Diyerek yerime oturdum.
"Hocam?"Diyerek soru yönelti.
"Profesör" diyiceksin. Aptal çocuklar her şeyi öğretip bir bunda eksi bırakmışlardı." Sen yeni olmalısın. Olcay beyin kayıt yaptırdığı."
"Evet ho- yani profesör." Diyerek 32 diş gülümsedim.
"Güzel, adın ne bakalım."
"Dolunay." İsmimi söylediğim anda herkes sanki analarına küfür etmişim gibi baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Ay
Werewolf"Ve ismin kadar berrak, ama dolunay kadar acımasızsın." Dedi bana. Ve ben o an ismimin beraklığında kaybolup, ama dolunayın acımasızlığında yerle bir olmak istiyordum.