EYLÜL
Sonbahar kendini amansız bir kışa bırakırken, kara bulutlar şimdiden bu kışın ne kadar zorlu geçeceğini gösterir nitelikteydi.
Üşüyen ellerimi birbirine sürterek hızlı bir şekilde ilerlemeye devam ettim. Hava çok soğuktu ve üzerimdeki ince mont maalesef bu soğuk rüzgarın içime işlemesini engellemiyordu.
Kafeye gelince hızlı bir şekilde içeri attım kendimi. Vücuduma işleyen soğuk adeta titretiyordu bedenimi.
Hızlı bir şekilde ilerledim. Personel odasına girince hemen bana ait olan dolaba ilerledim. Mesaimin başlamasına on dakikadan az vardı acele etmem gerekiyordu.
Üzerimi değiştirdikten sonra çıktım personel odasından. Hala ısınmamıştım ve ellerimdeki damarlar kendini belli ediyordu.
Mesaimin başlamasıyla beraber sipariş almaya başladım. Çalıştığım kafe hem bulunduğu konum nedeniyle hem de iç dizaynı sayesinde bir çok müşteri çekiyordu. Yaklaşık dört yıldır yani yetimhaneden çıktığımdan beri burada çalışıyordum. Kafenin sahibi ise kırklı yaşların sonunda bir kadındı.
Sipariş almak için gittiğim masada mutlu bir aile görünce iç çekesim geldi. Aklıma çocukluğum geldi. Yetimhanenin soğuk duvarları arasında yankılanan sesler geldi. Karşımda gülerek oturan küçük kızın aksine bizim genellikle suratımız asık olurdu. Yanında ailesi olan çocuklara her zaman özenirdik.
Okulda az dalga geçmezlerdi. Sanıldığının aksine küçük çocuklar büyüklere göre daha acımasız oluyorlardı. Sahi ailelerinin de pek onlardan farkı yoktu. Sırf bizim ailemiz yok diye çocuklarıyla oynamamızı istemezler oyun oynamak bir yana dursun çocuklarıyla göz göze gelmemizi bile istemezlerdi.
Aklımdaki düşünceleri derin bir nefes alarak def ettim ve masanın siparişlerini alıp hızla mutfağa doğru ilerledim.
Gün boyu böyle devam etti çalışma düzenim. Çıkış saatinde hızla üstümü değiştirim çıktım kafeden. Otobüs durağına doğru ilerledim ve beklemeye başladım. Hava iyice soğumuştu. Vücudum tir tir titriyordu. Otobüs gelince hızlı bir şekilde bindim. Elerimin ağzıma götürdüm ve sıcak nefesimi üfleyerek ısıtmaya çalıştım ellerimi ama çok zordu.
İneceğim yere geldiğim zaman ayağa kalktım ve beklemeye başladım. Otobüs durunca indim ve hızlı hızlı yürümeye başladım. Beş altı sokak geçtikten sonra evimin olduğu gecekondularla dolu mahalleye geldim.
Biraz daha ilerledikten sonra küçük evime gelmiştim. Hızlı bir şekilde cebimdeki anahtarı çıkararak titreyen ellerimle zorla açtım kapıyı. İçeri girdim ve hızlı bir şekilde kapattım kapıyı. Tüm bedenim titriyordu.
Üzerimdekileri çıkarmadan hemen sobayı yakmaya gittim. Işıkları açtım ve sobaya doğru ilerledim. İyi ki evden çıkmadan sobayı hazırlamıştım. Hemen yakıp iyice tutuşmasını bekledim. Yandıktan sonra bir kaç dakika daha yanında bekledim. Evin içi yavaş yavaş ısınmaya başlayınca derin bir nefes çektim içime. Isınmanın en iyi yolu sıcak bir duş almaktı anlaşılan.
Odama girdim ve eşyalarımı hazırlayıp banyoya doğru ilerledim. Sıcak su bedenime değdiği anda vücudumun ürperdiğini hissettim. Çok iyi gelmişti bu duş.
Hızlı bir şekilde duşumu alıp çıktım banyodan. Evin içi iyice ısınmıştı. Derin bir nefes alarak sobanın yanında olan koltuğa oturdum. Bacaklarımı karnıma doğru çekerek karşımda bulunan küçük televizyonuma baktım. Hiç bir şey izleyecek halim yoktu. Çok yorgundum ve gözlerim kapanıyordu.
Sabah erken kalmam gerekiyordu. Bir haftalık Kasım tatilinin ardından okulun ilk günüydü, dersim vardı ve dersten sonrada çalışmam gereken bir işim vardı. Mimarlık dördüncü sınıf öğrencisiydim. Bu sene son senemdi sonunda okul bitiyordu. İşte mutlu olmamı sağlayan bazı şeylerden birisi bu düşünceydi.
Yavaşça kalktım koltuktan ve odama doğru ilerledim. Küçük ve eski olan yatağıma doğru adımladım. Kalın yorganı kaldırıp içine girdim ve iyice sarıldım yorgana. Derin bir nefes alarak kapattım gözlerimi. Uyumadan önce tek istediğim her gece rüyalarıma peyda olan kabusların kendilerini huzurlu rüyalara bırakmalarıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gündüz Çiçeği
Random-Tanıtım- Cennet bir kokuya sığmış bana kendini sunuyorken nasıl uzak duracaktım ondan? Karanlık bir aydınlıktı bu. Değişik bir haz inanılmaz bir tutku ve imkansız bir aşk. Kokusu çiçekleri küstürecek kadar güzel, gülüşü güneşi kıskandıracak kadar i...