"Ben hava almaya çıkıyorum,"
Geniş salonumuzun kar beyazı koltuğunda oturan babamın sert yüzüne bakarak seslendim. Merdivenlerden indiğimi duyamayacak kadar dalgındı. Saat sabah 05.32 idi. Benim bu saatte dışarı çıkmam, onun bu saatte içki içmesi kadar saçmaydı.
Hırkamın uçlarını avuç içlerime toplayıp gergin bakışlarla onu izlerken kızarık gözleri beni buldu. Hissiz bakışlarına alışmıştım. "Ne yaparsan yap." diye mırıldandı kadehin dibindeki son damlaları içerken.
Bir yandan sorun çıkarmadan gitmeme izin verdiği için içim rahatlamıştı, bir yandan ise; bana karşı bu kadar umursamaz olması hâlâ içimde bir yerleri acıtıyordu. Babam kadehi sertçe koltuklarımız kadar beyaz olan masaya koyarken sarhoş olmasının verdiği etkiyle sendeleyerek ayağa kalktı.
O kadar yamuk yürüyordu ki şu an düşse, tanrı şahidim olsun patlayana kadar ona gülerdim.
Sakarca önümden geçip merdivenlere yöneldi. "Ayyaş," diye mırıldandım kendime engel olamayarak.
"Seni duyabiliyorum."
Merdivenlerden çıkarken arkasını dönüp bana bakmaya çalıştı. Gözleri bayık bakıyordu. Gözlerimi bariz bir şekilde devirip kapıya yürüdüm.
Sabah yüzüme yediğim tokatın izleri hâlâ oradaydı. Pekâlâ kapatabilirdim ama Yoongi'nin karşısına utanmadan böyle çıkmak istemiştim. Bahçe kapısını açarken şarjı bitmek üzere olan telefonumdan Yoongi'ye evimin adresini mesaj atmıştım.
Çabuk gelse iyi olurdu.
Bir an olduğum yerde durup endişeyle dudaklarımı ısırdım. Parası var mıydı? Neden akıl edememiştim ki! Ben onun yanına gitmeliydim. Tekrar mesaj atıp gelmemesini, benim gelebileceğimi söyleyecektim fakat Jungkook'un aramasıyla dikkatim dağıldı.
Daha sonra pişman olacağımı bilerek aramayı sessize aldım. Şu anda konuşmak istediğim tek kişi Yoongi'ydi.
Endişelerimden arınmış bir şekilde düz yolda ilerledim. Evimizin etrafında bizim evlerimize benzer evler vardı. Varlıklı ailelerin oturacağı tarzda bir siteydi. Güvenlik kapısından geçmen, eğer içeride tanıdığın birisi yok ise mümkün değildi. Bu iş için güvenliğe tonla para ödüyorlardı.
"Sıçtığımın gösteriş meraklıları."
Güvenliğin önünden geçerken cümlemi yüksek sesle söylemiş olduğumu güvenlik bana şaşkınca bakınca fark etmiştim. Utanarak bakışlarımı sık ağaçların olduğu ve gitmekten hoşlandığım yere çevirdim.
"Bay Park, iyi akşamlar. Babanızın haberi var mı?" dedi güvenlik sıkılgan bir sesle. Yetişkin birisine bu soruyu sormaktan rahatsızlık duyduğu belliydi.
"Evet, var." deyip kafamı eğdim. Güvenlikte bana nazikçe gülümseyip geçmem için izin verdi.
Sitenin aşağısında ormanı yansıtan bir alan vardı. ve bu ormanın içinde etrafı taze çimlerle çevrili yapay bir göl vardı. Burayı severdim. Sitedeki ortak havuzlara nazaran daha gösterişsiz olduğu için neredeyse kimse buraya gelmezdi.
Sırtımı ağaçlardan birine yaslayıp kalbim ağzımda atarken Yoongi'yi beklmeye başladım.
Ne yapacaktık?
Her şey mesajlaşırken daha kolaydı. Defalarca yakınlaşmıştık çünkü dans yakın temasla yapılırdı. Ama bu farklıydı. Birbirimizden hoşlandığımızı itiraf etmiştik.
Araba farları izlediğim yolu aydınlatırken olduğum yerde doğruldum. Heyecanlanmıştım.
"Saçmalama Jimin! Sanki adamı ilk defa göreceksin,"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lamentar : yoonmin
Hayran Kurgu↝texting, düz yazı, tamanlandı! katıldıkları yetenek yarışmasında min yoongi, hiç haz etmediği park jimin'in, babasının parasıyla birinci olacağını düşünüyor.