Çağla...
Annemin ağzından çıkacak kelimeleri nefesimi tutarak bekledim. "Babanız çok istekli olmasada kabul ettirdim. Şartları var hemde bir sürü. Baban sana güvendiği için kabul etti ona göre davran " dedi. Annem konuşmasını bitirmeden Nilüfer ile birlikte ona sıkıca sarılp yanaklarından sıkıca öptük. Nilüfer yarın için benden daha heyecanlıydı.
"Abla senin yarın için ne çok süslü olman lazım nede çok özensiz. Her şey bende merak etme sen " dedi heyecanla gülümseyerek. Annem ikimize bakarak gülerken başını iki yana salladı. "Sevincinizi çok abartmayın babanızın gözüne batmasın " diyerek odadan çıktı.
Şimdide zaman geçmek bilmiyor gibiydi. Ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu. Ama neyseki konunun uzmanı Nilüfer'im vardı.
İçimde tarifsiz bir heyecanla yatağıma yattım. İlk defa sevgilim olacaktı ve doğal olarak heyecanlıydım. Her ne kadar istemesede babam, annem onu ikna etmişti. Tabi babam bir yığın kural koymuştu. Ama yinede mutluydum. En azından kestirip atmasına izin vermemişti annem. Altlı, üstlü yatığımız ranzanın üst kısmında yatan deli kardeşim bana doğru başını uzatarak, "Abla!!! " dedi heyecanla. Tabi şu an korku filmi gibi saçları aşağı sarkıyor. Bunu bir başkasına yapacak olursa muhakkak dili tutulur ama neyseki ben alışkınım. "Hıım? " diye bir mırıltı ile karşılık verdim. "Çok heyecanlıyım. Artık birlikte takılırız. Ama ondan önce Anıl ile Serhat'ı tanıştırmamız lazım. Bu arada hemen uyu, uyumazsan gözlerin şişer çirkin görünürsün sonra " diyerek yerine yattı. Gülerek, "Nülü uyuyamıyorum heyecandan " diye itiraf ettim.
"Ay abla bende uyuyamıyorum " dedi kırık kıkır gülerken. " Koyun say koyun senin uyuman lazım "
Gözlerimi kapatarak firarda olan uykuya zorladım kendimi.
"Abla uyansana! Abla ya hadi! Bugün büyük gün böyle uyunur mu? " diye tepemde durmadan konuşan Nülüfer'e zoraki açtığım gözlerle baktım.
"Ohooo! Bu daha şimdiden böyle yapıyorsa kesin su koyuverecek. Şimdi görürsün sen " derken kendimi Nilüfer'in acımasız gıdıklamaları arasında buldum.
"Tamam... tamam kalkıyorum. Yeter tamam. Nilü lütfen tamam " diye yalvararak kurtulmuşken odanın kapısı açıldı. İçeri giren annem, "Hadi kahvaltı hazır. Babanızla sizi bekliyoruz iki saatir. Biraz çabuk olun " dedi ve çıkıp tekrar kapıyı kapattı. Gece uyuyamadığım için sabahta doğal olarak uyanamamıştım. Nilüfer zorla beni sıcak ve yumuşak yatağımdan ayırırken huysuzca ayaklarımı yerden sürerek banyoya gittim.
Kahvaltı annemin olmazsa olmazı kati kuralıydı. Bize hazırladığı kahvaltı tabağı bitmeden mümkün değil sofradan kalmamıza izin vermiyordu. Bir parça çocuk muamelesi görüyorduk bu konuda. Yirmi bir yaşıma girmiş olman onun için çok bir şey değiştirmiyordu ne yazık ki. Neyse ki Nilüfer kadar şikayetçi değildim bu durumdan.
Annemin tıka basa bizi doyurmasının ardından Nilüfer kolları sıvamıştı. Dolapta ne kadar kıyafet varsa tek tek denettirip beğenmezken en son eline aldığı gül kurusu renkli elbiseye bakarak, "Bu! Tamam! Çabuk sen bunu giy ben de makyaj için malzemeleri çıkarayım " dedi hızlı hareket ederek. Nilüfer'e itiraz etmek mümkün muydu? Üzerimdeki beyaz elbiseye bakarak, "Ama Nilü buda güzel " dedim.
"Olmaz! Beyaz çok göz alıcı. Hem, sen beyaz elbise beyaz içinde ruh gibi duruyorsun. Sonra çocuk arkasına bakmadan kaçar hevesimiz kursağımızda kalmasın " son cümlesi ile gülerken ben de beraberinde güldüm. Benden iki yaş küçük olmasına rağmen benden çok şey biliyordu bu konularda. Nilüfer elbiseyi elime tutulurken, "Çok bilmiş! " diyerek elinden elbise aldım. Dediğini yapmaktan başka seçenek bırakmazken bana hızlıca üzerimdeki kıyafeti değiştirdim. Nilüfer'in özenle yaptığı saç ve makyajın ardından hazırdım.
"Nilü ben nasıl yapacağımı hiç bilmiyorum " dedim derin derin nefesler alarak. " Öncelikle sakin olacaksın. Sakın saçma sapan davranma. Bırak her şeyi akışına gitsin " dedi. Aynı zamanda kolumdan tutmuş beni kapıya doğru yürütüyordu. "Ay Nilü vazgeçsek mi? " diye geri fren yaparken Nilüfer dış kapıyı açarak beni kapının önüne koydu. Elimde değildi. Çok heyecanlıydım aklıma başka bir şey gelmiyordu.
"Ablacığım! " dedi ateş saçan bakışları ile. Ben dayanamayıp dudağımı kemirmeye başlarken o aynı bakışlarla konuşmaya devam etti. "Sakin oluyorsun ve bitiyor. Tamam mı? Şimdi derin bir nefes al. Aferin! Çok naz yapma, ama her şeye de atlama. O güzel gülümsemen hep yüzünde dursun akışına bırak gitsin " dedi hızlı hızlı nasihat verirken.
" Tamam anneciğim " dedim gözlerimi devirerek. O da hiç bozmadan, "Aferin kızım! Şimdi güle güle " Nilüfer'in kapıyı yüzüme kapatmasından sonra derin bir nefes alarak apartmandan çıktım. Nilüfer beni kapıya koymazsa mümkün değil ben evden çıkamazdım. Biraz cesaretimi toplamak için yürümeye karar verdim. İç sesimle girdiğim çekişmeli tartışma sessiz sessiz devam ederken cadde boyunca yürümeye başladım.
" Ben neden Nilüfer'in aklına uyuyorum ki. Dene nedir ya? İnsan ya sever ya sevmez bunun bir ortası var mı ki? Anıl çok iyi bir insan ama of ne bileyim işte "
Dalgın yürüyüşüm Anıl'ı görmemle son bulurken iç sesimle olan hararetli tartışmaya ara vererek derin bir nefes daha alıp kendi kendime "Deneyelim bakalım nasıl olacak " diye konuştum. Ona doğru yürürken bacaklarım titriyordu. Anıl'da dayandığı bankla etrafa dalgın ve umutsuzca bakarken beni görmesiyle ayağa kalkarak yanıma geldi hızlı adımlarla. Yüzünden okuyabildiğim o da benim kadar heycanlıydı. Sanki bir parçada reddedilmekten korkuyor gibi gözüküyordu. Ne de olsa defalarca düşünmeden onu reddetmiştim. Kararımı ona nasıl anlatacağımı, kelimelere nasıl dökeceğimi gerçekten bilmiyorum şu an. Sesim sanki başka bir aleme kaçmış gibiydi resmen. Kelimeler boğazımda düğümlenmiş çıkmamaya yemin etmiş gibiyiken yutkunmaktan ileri gidemedim. Heyecanlı ve düşüncelerim ile boğuşurken Anıl'ın hayal kırıklığını kaldıramayacağını belli eden sesi aramızdaki sessizliği bozudu.
" Bu kadar güzel gelmişken lütfen benden gitme " Başımı kaldırıp Anıl'ın yüzüne baktım. Yüzünde öyle bir ifade vardı ki canımı acıtmıştı. Aramızdaki mesafeyi kapatarak tam karşısında durdum.
"Bu sefer kalmaya geldim " dedim ağzımdan zor çıkan kelimelere. Ben bile inanamamıştım bunları söyleyebildiğime. Yüzünde genişcesine bir gülümseme yer edinirken, " Gerçekten mi? " diye sordu emin olmak için.
"Gerçekten! " diyerek cevap verdim. Yüzündeki gülümsemeyi bir kahkaha perçinlerken gözlerindeki mutluluk adeta ışık saçıyordu. Ne olduğunu anlamadan Anıl'ın belime sarılıp beni etrafında döndürmesi ile attığım küçük çığlık ve düşme korkusu ile boynuna sımsıkı sarıldım.
" Seni seviyorum! Seni çok seviyorum! Seni kelimelerle ifade edemeyecek kadar çok seviyorum! " Anıl'ın haykırarak söylediklerine ve yaptığına sadece gülerken nihayet ayaklarım yere deymişti. Gözlerimiz buluştuğunda büyük bir mutlulukla yüzümü avuçları arasına aldı. "Hayatıma hoş geldin " dedi. Yanaklarım kızarırken içten dudağımı ısırdım. Her an kalp krizi geçirebilirim.
"Ne yapacağımı bilmiyorum. Ben hiçbir zaman kabul etmeyeceksin sanırdım. Çağla buradasın inanamıyorum " dedi bir kere daha. Elimi sıkıca tutarak gülümserken, "Koş! " dedi. Anlamayarak bakarken, "Ne? " diye sormamla beni peşinden koşturmaya başladı.
"Güven bana! Koş " dedi sevinçle. Ne olacağını beni nereye götüreceğini bilmezken peşinden koştum gülerek. Akışına bırakıyorum bakalım ne getirecek, ne çıkaracak karşıma...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIMA
AdventureNOTER TASTİKLİDİR!!! Çalınması veya kopyalanması durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Tüm hakları bana ait olup saklıdır. Yusuf Meriçoğlu, Efe Karabeyi ve Yiğit Ataman kesişen yolları birlikte çizildi uzun bir karanlığa. Yusuf, öfke kontrolü o...