0.8

361 46 140
                                    

Bugün Tom'un doktor kontrolü vardı. O muhteşem gecenin üzerinden üç gün geçmişti. Daniel, hâlâ utanıyordu fakat bunu kumral olana fark ettirmemekte iyiydi. Yada o öyle sanıyordu, ya.

Belli etmemek için ne kadar çabalarsa çabalasın Tom onun hala utandığını ve rahatsız olduğunun farkındaydı. Şakalar yaparak olayı çok da fazla ciddiye alamaması için çabalıyordu ama nafileydi. Ne yaparsa yapsınlar, ne olursa olsun o günü ikiside unutamayacaktı.

Kumral saçlı olanın o günden sonra ağrıları artmıştı ama Dan'e söylemeyi tercih etmemişti. Zaten ona bakıyordu, üstüne üstlük bariz bir şekilde onun kendisiyle yapmak istemeyeceği bir şey yapmışlardı. Şimdi birde ağrılarıyla onu daha da fazla rahatsız etmek istemiyordu.

Hastaneye vardıklarında hızlıca doktorun odasına doğru yol aldılar. Kapıyı tıklayıp içeriye girdiler. Doktor bey onlara sıcak bir gülümseme gönderip karşılıklı olan sandalyelere oturmaları için eliyle referans yaptı.

Tom'a daha iyi olup olmadığını, kullandığı ilaçların bir yan etkisi olup olmadığını sorduktan sonra onu muayene etmek için odanın köşesinde bulunan hasta yatağına aldı. Orada dikişlerine ve yaralarına baktı. Doktorun yüzü bir anda ciddileşmişti. Sanki kötü bir şeyin olduğuna dair daha önceden haber veriyordu. 

Doktor bey, Tom'un muayenesini bitirdikten sonra yeniden kendi koltuğuna geri oturdu. Tom'un da oturmasını bekledikten sonra konuşmak için boğazını hafifçe temizledi.

"Bay Felton, normalde dikişleriniz şimdiye kadar yavaş yavaş daha iyi olmaya başlardı. Fakat görüyorum ki iyileşmeyi geçin dikişlerinizde yaralar oluşmaya başlamış. Hemşirelerimiz tarafından yeniden oralara bir müdahelede bulunmaları gerekiyor. Ne yaptığınızı bilmiyorum ama eğer biraz daha zorlarsanız dikişleriniz patlayabilir. O yüzden şuandan itibaren hareketlerinizi daha da kısıtlamınızı, gerekmedikçe ayakta veya hareket halinde bulunmamanızı tavsiye ediyorum. Bu da demektir ki Bay Radcliffe'in size bir süre daha evinde misafir etmesini gerektiriyor. Ya da bir başkası da olabilir. Ve son olarak geçtiğimiz günler boyunca ağrılarınız var mıydı? Varsa neden olduğunu düşünüyorsunuz?"

Dan hafiften kızartmıştı. Aklına o geceden sonra uyandıkları sabah geldi. Yani gece ne yaşadıklarını hala her ikisi de hatırlamıyordu ama sabahı çok net bir şekilde akıllarındaydı.

Tom'u da bir ateş basıvermişti. Daniel'a sürekli olarak iyiyim diyerek onu geçiştirmiş, ağrılarını da göz ardı etmişti. Şimdi gerçeği öğrenecek ve net bir şekilde azar yiyecekti.

"Ehm, Daniel'ın a-ayağı burkulunca onun yürümesi için ona yardım ediyordum. O sıralar fazla hareket etmiş ve ağırlık taşımış olabilirim. Ve evet haklısınız, son dört gündür ağrılarım var. İlaçlarımı düzenli kullanıyorum fakat ağrı kesici hiç almadım. Normalde alırdım da sizin beni almamam konusunda uyardığınız için içmedim. Biraz sıkıntı çektim ama çok da kötü değildi."

Tom, Dan'e bakmak için kafasını kaldırdığında ona hem şaşkınlıkla hem de öfkeyle bakan gözlerle karşılaşmıştı.

"Tom! Bana hiç bir sorununun olmadığını söylemiştin. Neden ağrılarının olduğundan bana hiç bahsetmedin? Ben ne için varım?!"

"Ben sadece sana daha rahatsızlık vermek istememiştim, hani şey... o-o, ah! Anlarsın ya..."

Daniel, elini Tom'un elinin üzerine koyup orayı hafifçe sıktı. Tom, onun bu hareketiyle eğdiği başını kaldırıp ona masum masum gözlerle bakmaya başladı. Dan, onun gözlerine baktıkça yumuşadığını hissediyordu.

"Bak, Tom. Sen bana yük falan değilsin, tamam mı? Bunu ben kabul ettim, tüm sorumluluklarıyla. Hem seninle birlikte vakit geçirmekten hoşlanıyorum da. Lütfen, senin sağlığın daha önemli; diğer her şeyden. Bundan sonra benimle her şeyi paylaş, olur mu? Lütfen..." Sesi sonlara doğru hafifçe kısılmıştı.

Tom rahatlamış bir şekilde gülümsedi. "Teşekkür ederim. Söz veriyorum, bundan sonra olan şeyleri seninle paylaşacağım."

Daniel da ona gülümseme gönderip  başını hafifçe sallamıştı. Sonrasında her ikisi de doktora doğru döndü. Onun konuşmasını bekliyorlardı.

Doktor bey, onların aralarındaki çekimi fark etmişti. Aslında birbirlerine ne kadar da iyi gelirlerdi. İçinden Tanrı'ya duasını etti; Bu iki güzel adamın kaderlerinin birleşmesini ve mutlu olmalarını...

"Bay Felton, yaptığınız hareketler yaralarınız için çok ciddi durumlara yol açabilirdi. Bundan sonra daha dikkatli olmalısınız. Dikişleriniz için bir adet krem yazacağım, onu da düzenli kullanmanızı öneriyorum. Yaralarınıza iyi gelir. Hem ağrılarınızı da azaltır. Şimdi şu reçeteyi alınız ve Bayan Katie sizin dikişlerinizle ilgilenmesi için müdahele odasına götürsün."

"Tabii, teşekkür ederim."

"Ne demek, rica ederim."

Tom ve Dan, reçeteyi aldıktan sonra Bayan Katie eşliğinde müdahele odasına geldiler. Orada Tom'un dikişleriyle uğraşılırken Dan ise telefonunu alıp Emma'yı aradı. İkinci çalışında açmıştı.

"Hey, selam Daniel! Nasılsın?"

"Ah, şey selam... Ben-ben sanırım iyiyim."

"Hey ne oldu? Sesin biraz kötü geliyor."

"Uhm, aslında seninle bir şey konuşmak için aramıştım, Emma. Şey, bugün buluşabilme ihtimalimiz var mı? Konu Tom ile ilgili de."

"Bugün müsaitim, olur buluşalım."

"Bana yer ve zaman fark etmez. Kafana göre belirle sen."

"Peki, o zaman... Geçen gün gittiğimiz yere gidelim, saat... İki saat sonrası uygun mu?"

"Olur, evet uygun. Tamam, o zaman iki saat sonra görüşürüz."

"Evet, iki saat sonra görüşürüz. Ha bu arada kendine dikkat etmeyi unutma, Dan. Konu ne bilmiyorum ama biraz rahatlamaya ihtiyacın var. Tamam mı?"

"Ah, iyi ki varsın. Sen olmasan ne yapardım bilmiyorum. Sağ ol."

"Ne demek, canım. Hadi, bay bay!"

"Bay bay!"

Dan, aramayı kapatıp telefonunu cebine koyarken arkasına dönmüştü. Karşısında ona masmavi gözleriyle bakan bir Tom vardı. Sanki hüzünlü gibiydi. Nedenini pek anlamadığı için sorgulamayı da pek tercih etmemişti. Büyük bir ihtimalle dikişleri felan acıyordur da ondan yüzü böyledir diye düşündü.

Ama düşündüğü gibi değildi. Tom, işi bitince odadan çıkmış ve Daniel'ın yanına doğru adımlarını atmıştı ki onu durduran bir şey oldu. Biriyle konuşuyordu ve onunla buluşmak mı istiyordu? Sanki kendi ismini de duymuştu. Bekle, şimdi de ona iyi ki varsın felan mı diyordu. O zaman aklına dank etti, bu kesin geçen gün ki parkta Dan'in yanında olan ve yüzünü göremediği kızdı. O zaman da samimi gibiydiler ve şimdi ya flört ya da- ya da sevgilisi? Ah, işte bu onun kalbini kırmıştı.

Tek kelime dahi etmeden onunla birlikte arabaya binip bir süreliğine kendi evleri olan yere doğru gittiler.

Dan, bu tribine şaşırmıştı lâkin bir anlam verememişti. Ne oluyordu ki? Yani hiçbir şey yapmamıştı, neye bu kadar sinirlenmiş olabilirdi ki?

Eve vardıklarında Daniel, Tom'a bugün bir arkadaşıyla buluşacağını söyleyip hazırlanmaya odasına çıkmıştı.

Kumral saçlı olan ise bu durumu daha fazla kaldıramadığı için hem merakından hem de kıskandığı için, ki bunu kendisine asla itiraf dahi edemiyordu, o da odasına çıkıp Dan'i takip etmek amacıyla hazırlanmaya başladı.

Bu işin sonu nereye varıyordu, Tanrı bilir. Ama herkesin anlayabileceği bir şey var ki bu iki çocukta sürekli bir şeyleri yanlış anlıyorlardı. Kim bilir belki de çoktandır birbirlerine aşık olduklarını fark etmeye başlamaları yüzündendir bu garip tavırları. Kim bilir...

* * *

Eheh, bu bölümünde sonuna geldik. Diğer bölümde Tom'un kıskançlığını ve o özel geceye ait olan olayların Dan'in Emma'ya anlatmasını  göreceğiz inş.

İyi gecelerr🌟

The Boy Who Chooses Love || Feltcliffe -ASKIDA-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin