0.2

558 74 175
                                    

Tom'un teklifi sunmasından sadece bir gün geçmişti. Dan hiç uyuyamamış, sürekli olarak Tom ile baş rolü paylaşmanın nasıl bir şey olacağını düşünmüştü. Belki de teklifi kabul etmeliydi yada etmemeliydi. Karar veremiyordu bir türlü. Neden diye soruyordu kendine, neden Tom var diye bu kadar çekiniyorum neden? Sonuna kadar düz olduğu için mi yoksa ondan rahatsız olduğumdan mı? Tamam, kabul etmek lazım ki ikinci seçenek doğru değildi bile. Evet kesinlikle sonuna kadar düz olduğunu düşündüğündendi bu endişesi. Ne de olsa kızlardan hoşlandığı için onunla el ele tutuşurken yada ne bileyim öpüşürken iğrenmez miydi?

Dan duyguları ve düşüncelerinde boğuluyordu. Kesinlikle biriyle konuşmaya, bunları birine anlatmaya ihtiyacı vardı. Yoksa üstesinden kalkamayacak hale gelecekti.

Hızlıca yatağından kalkıp banyoya girdi. İşlerini hallettikten sonra odasına yine aynı hızda geri döndü ve eline cep telefonunu alıp bir telefon numarasını çevirdi.

Telefon çalıyor çalıyordu ama karşı taraftan cevap veren kimse yoktu. Yeniden aynı numarayı çevirdi. Yine açan kimse olmadı. Bu durum onun sinirini bozarken bir anda telefonu çalmaya başladı. Sevinçle ve heyecanla aramayı tam açacakken hızla elindekini yatağa fırlattı. Beklediği kişinin aksine onu 'Tom' arıyordu. Korkudan kalbinin çıkacağını hissetmişti. Ne yapacağını bilemediği için de telefonu yatağa fırlatmıştı.

Telefon sonunda susmuştu, tam eline alacakken yeniden çalmaya başlayınca hemen geri çekilivermişti. Yine o arıyordu. Peki ya neden cevap vermiyordu ki, neyden bu kadar korkuyordu? Tanrı bilir neyden bu kadar çekindiğini.

Üst üste tam beş kez aramıştı Tom, onu. En sonunda açmayacağını anlamış olmalı ki geri bir daha aramamıştı. Dan bi' yarım saat kendine gelememişti. Bu durumun ne kadar saçmalık olduğuna karar verip hızlıca üstünü değiştirdi. Telefonunu, cüzdanını ve anahtarını da aldıktan sonra evden çıktı.

Arabasına atladığı gibi soluğu şehir merkezinde yer alan tatlı ve sevimli bir kitapçıda aldı. Buraya genelde gergin ve sinirli olduğu zamanlarda gelirdi.

Mistik bir havası olan kitapçı tarihi şölen gibiydi adeta. Sizi 1800'lü yıllara götüren burası değerini bilene neler anlatıyordu neler. Eskimiş raflar, eskimiş sandalyeler ve çok eskilerden kalan olağanüstü kitaplar. Daha kapıdan adım atar atmaz insanın içini huzur kaplıyordu. Yani sakinleşmek için çok ideal bir yerdi.

Dan'de aynı şekilde daha ilk adımı atar atmaz o gergin havası kaybolmuştu. Derin bir nefes aldıktan sonra kitapçının sahibi olan sevimli yaşlı amcanın yanına gitti. Hoş sohbetli biriydi. Onunla konuştukça konuşası gelirdi her sohbetlerinde. Hem biraz rahatlamış olacaktı, fena mı?

Yaşlı amcayla sohbet ettikten sonra biraz daha kitapçı da dolaşıp bir iki kitap da satın alıp oradan ayrılmıştı. Hızlıca arabasına binip şehirde dolaşmaya başladı. Kitapçıdayken aklına gelmemişti ama oradan ayrıldıktan hemen sonra düşünceler yine kafasına üşüşmeye başlamıştı. Bu durumu birine anlatmazsa rahatlamayacağını çok iyi biliyordu. Zaten sabahtan beri de bu yüzden onu sürekli aramıştı ama lanet olsun ki o telefonlarını bir türlü cevaplamıyordu. Şuan gerçekten sinirliydi ve kaza yapmamak için evine doğru arabayı  sürmeye başladı.

Evinin yakınlarında olan bir pastanenin önünde durup arabadan hızlıca iniverdi. Şirin olan bu küçük dükkana giriş yaptığında burnu enfes kokularla sarmalanmıştı. Kasanın başında duran kız ilk önce küçük bir çığlık atıp sonrasında ise etrafında el çırparak bir kaç kez döndü. Hızlıca Dan'in yanına gidip sıcak bir gülümseme gönderdi. Bu durumlara halihazırda alışık olan Dan çokta şaşırmayıp o da aynı şekilde kıza içten bir gülümseme gönderdi. Kız onunla bir kaç kez selfie çekimi yaptıktan sonra Dan, bir paket fırından yeni çıkmış taptaze elmalı kurabiye ve biraz da makaron alıp şirin dükkandan çıktı. Arabasının yakınına geldiğinde bir elin omzunu kavradığını hissetti. Elindekilerle beraber arkasına döndüğünde hiç beklemediği biriyle karşılaşmıştı.

The Boy Who Chooses Love || Feltcliffe -ASKIDA-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin