Daniel, Emma ile buluşmak için hazırlanmıştı. Dışarı çıkmadan önce Tom'un yanına gidip çıkacağını söyledi. Bir şey isteyip istemediğini sorduktan sonra onun yanından ayrılıp dışarıya çıktı.
Tom'da onun gitmesinden yaklaşık beş dakika sonra dışarıya çıkmıştı. Hızlıca peşine takıldı. Arabasını almadığını gördüğünden dolayı gittiği yeri kolayca tahmin edebilmişti. Geçen gün ki buluştukları yere gidiyordu, hem de yeniden!
Duygularını tamemen kıskançlık yönetiyordu, her şeyi devralmıştı. Umuyordu ki saçma sapan bir şeyler yapmazdı.
Daniel sonunda parka varmıştı. Gelmeden önce pastaneye uğrayıp geçen seferki gibi kurabiyeler almıştı. Emma'nın da kahve getireceğinden emindi.
Yine insanlara görünmemek için biraz iç taraflarda kalan yeşil alana doğru ilerledi. Emma'yı yere serdiği örtünün üzerinde kahvesini yudumlarken bulmuştu. Üstünde kendisine yakışan uzun, hoş, zarif bir kar beyazı etek ve buna uygun bir gömlek vardı. Gömlek eteğin içine doğru kıvrılmıştı. Saçları salık ve hafif dalgalıydı. Hasır bir şapka takmıştı. Yüzünde ise doğal ve hafif bir makyaj vardı.
Daniel hızlıca yanına yaklaşıp onunki gibi örtünün üstüne oturdu. Emma gülümseyip selam verdi. Dan de aynı şekilde karşılayıp poşetteki kurabiyeleri örtünün üzerine serdi.
Tom, onların nerede olduğunu bildiği için geçen seferki gittiği yoldan ilerledi. Aslında onları ilk gördüğünde tamamen rastlantıdan ibaretti. Oraya sadece yürüyüş yapmak için gitmişti, eh biraz da paparazilerden kaçmak içindi, fakat ne rastlantıdır ki orada Dan ile bir kızı oturup muhabbet ederken görmüştü.
Yaklaşık on beş dakika sonra istediği yere varmıştı. Hah, neye bu kadar şaşırıyorsa! Yine o kızla buluşmuştu işte. Ama bir dakika bu konu onu neden ilgilendirsindi ki? Sadece sarhoşken seviştikleri için mi, yoksa onda hoşlandı- hayır, hayır! Bu olamazdı bile onun için, kesinlikle hatırlamadıkları sevişmeleri yüzündendi. Ama madem olmaması gereken bir geceydi, niye bu kadar kafaya takmıştı ki? Delirdiğini hissediyordu. Kesinlikle birisiyle konuşması lazımdı. Yoksa kafayı sıyıracaktı. Sanırım tek çaresi kalmıştı; Onunla konuşmak...
Tom, yine o kızın yüzünü göremediği için Dan'in yanına gitmeyi elbette ki düşünmüş ama sonra nasıl bir açıklamada bulunacağını bilemediği için vazgeçip onu aramaya koyulmuştu. Aradığı kişi telefon çağrısını cevapladıktan sonra Dan'e dizi teklifini sunmaya gittiği gün ki buluştukları yerde yeniden buluşmaya karar kılmışlardı.
Emma, Daniel'da bir şeylerin olduğunu anlamıştı. Çok sıkıntılı ve gergin duruyordu. Belli ki anlatacağı şeyden çekiniyordu. Onu zor durumda bırakmamak için destek olmak istercesine bir elini sırtına koyup sıvazlamıştı. Sonrasında ise en rahatlatıcı bir tonla neyi olup olmadığını sordu.
"Ah, bunu sana nasıl anlatacağımı inan ki bilmiyorum. Ama bir yerden başlamam gerek, değil mi?"
"Bak, Daniel. Ne olduğunu bilmiyorum ama eminim ki kötü bir şey değildir. Eğer öyleyse bile üzülme, acını benimle paylaş. Tamam mı?"
"Haklısın..." Dan derin bir nefes alıp verdikten sonra anlatmaya başladı.
"Şöyleki o gün biz işte konuşuyorduk falan, sonra içki içelim mi diye sordum. Çünkü sıkıntılı görünüyordu, biraz gevşerse iyi gelir dedim. İşte içmeye falan başladık. Sonra ne olduysa sanırım kendimizi kaptırmışız. Galiba dolu bir üçüncü bardaktan sonrasını tam olarak hatırlamıyorum. Her şey kesit kesit..."Daniel biraz bekledikten sonra asıl konuya giriş yapmak için kendini telkin etmeye başladı. Zor kısım gelmişti yani.
"Peki, buraya kadar ki kısım normal. Yani iki kişi karşılıklı olarak içip sohbet edebilir. Sadece daha dikkatli olmanız gerekirdi ama bazen iyi gelir insanın kendisini ana bırakması."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Boy Who Chooses Love || Feltcliffe -ASKIDA-
FanfictionSon zamanlarda hayatı hep monoton geçen Daniel'ın bir gün kapısı çalınıp karşısında hiç beklemediği birini buluncaya kadar hayatında yeni maceraların onu beklediğini bilmiyordu. Ve bu yeni maceralar onun ayaklarını yerden kesip hiç olmadığı kadar tü...