Uğur Yücel - Gemide ( On Board) Soundtrack ♫Günlerimin böyle olacağını düşünmezdim.
"En değer verdiğin insanın gideceğini ya da yara alacağını, onun yarası ile yaralanacağını."
Kuzey benim herşeyimdi onu kaybetme korkusu örümcek ağı gibi sarmıştı kalbimi.
Ama biliyordum.
"Kuzey gözlerini açacak, açmalıydı."Kolumdaki saate bakıp ayağa kalkmıştım artık gitme vaktiydi.
Ayağa kalkıp yürümeye başlamıştım, ellerim ceplerimde ilerlerken denizin kokusunu ciğerlerime kadar çekmek bir nebze iyi gelmişti.
Karşıya geçtiğim an boş gelen taksi ile yüzüm az da olsa gülümsemişti.
Taksiye binip gideceğim yeri söyledikten sonra dışarıyı izlemeye koyulmuştu gözlerim sokaklar, caddeler, otobüs durakları gözlerimden film şeridi gibi geçiyordu.
Bir süre sonra Kumsal çiçekçinin tam önünde durmuştu araç çantamın içinden bir miktar para vererek inmiştim. Derin bi nefes alarak sağ ayağım ile adım atmamla gördüğüm rengarenk çiçekler kafamdaki kötü düşünceleri geçici de olsa unutturmuştu.
Güller, papatyalar, menekşeler ve daha bir sürü çiçek.
-Merhaba hanımefendi nasıl yardımcı olabilirim ?
Duyduğum tanıdık sesten sonra irkilerek hızla arkamı dönüp konuşmaya başlamıştım;
-E-Emin ?
-İzmir?
Hızla yanıma gelip sarılmıştı.
"Emir Toprak benim ortaokul arkadaşımdı."
-E-Emin sen ne zaman geldin İzmir'e ?Seni gördüğüme çok şaşırdım. Bundan yaklaşık 4 5 ay öncesine kadar Zeynep Teyze vardı yanlış hatırlamıyorsam burada.
- Bende seni gördüğüme çok şaşırdım. 3 ay önce geldim İzmir'e, Zeynep Teyze'den aldım bir süre önce o da memleketine döndü bunları boşver nasılsın kızım ne kadar çok değişmişsin.!
-İ-iyiyim teşekkür ederim, hayırlı olsun o zaman.
-Teşekkür ederim İzmir'cim.
-Yardımcı olayım sana kafanda bir çiçek var mı gül, papatya, menekşe, lale, karanfil, zambak nergis, sümbül, nilüfer ?
Şaşırmış gözlerle ona bakıyordum.
-Sakin Emin taramalı tüfek gibisin o kadar çiçek saydın tutturamadın ne yazık ki sardunya alacağım.
İkimizde kahkaha içinde gülmüştük.
Kısa bir süre sonra boğazını temizleyerek konuşmaya başlamıştı.
-Güzel seçim takip et beni hadi sardunyalar hemen şurada. Çoğu kimse sardunya bitkisini ya evinde ya da ofisinde dekorasyonu güzelleştirmesi ve ayrı bir hava katması için yetiştirmeyi tercih eder, sen neden alıyorsun peki ?
-Sardunya bitkisi yaz aylarında çiçek açar ve bitki büyürken sürekli bir sulamaya ihtiyaç duymazlar çocukluğumdan beri en sevdiğim çiçektir alacağım kişinin de hoşuna gideceğine eminim.
-Anladım, sen geç ben getiriyorum o zaman canım.
-Bekliyorum.
Emin'i beklerken güllere göz gezdiriyordum kokuları kadar kendileri de çok güzellerdi.
-Hazır al bakalım.
-Teşekkür ederim ama diğer elindeki gül demeti ?
-Kırmızı gül aşkın sembolüdür ve en çok bu yönüyle tanınır alacağın kişinin hoşuna gideceğine de eminim hediyem olsun.
Gülümseyen gözlerimle gözlerime bakıyordu.
-Teşekkür ederim Emin.
-Rica ederim, kendine iyi bak. Yeniden görüşmek dileği ile İzmir Karabulut.
- Sende kendine iyi bak, görüşmek dileği ile Emin Toprak.
Kumsal çiçekçiden çıktığımda mutluluğum yüzümdeki gülümsemeye sebep olmuştu.
Taksi durağına sonrasında da eve gitmek için yola koyuldum.
Evin içerisine girdiğimde yine hüzünler sarmıştı ruhumu. Kötü düşünceleri zihnimden atmak için perdeleri ve camları açıp evi havalandırmıştım. Duştan çıktığımda odama gidip dolabımın önüne gelmiştim. Askılara asılı kıyafetlerimin çoğu koyu renkti neredeyse ama kot bir elbisem vardı Kuzy'in en son ki doğum günümde ki hediyesiydi ve bir kez bile giyecek zamanım olmamıştı. Hızlıca giyinip makyaj masamın önüne oturmuştum. Yüzümün renk alması için önce allık sonra da maskara sürmüştüm kirpiklerime, lip gloss da sürdükten sonra ayakkabı dolabından beyaz spor ayakkabılarımı alıp giydikten sonra hızkıca çiçekleri de alarak çıkmıştım binadan.
Dışarı çıktığımda Gaye ve Kayra'yı görmem bir oldu.
Gülümseyen gözlerle bana doğru geliyorlardı.
-İzmir çok güzel olmuşsun kıııızım diyerek bağırmıştı Gaye.
-Teşekkür ederim Gaye bana mı gelmiştiniz ?
-Evet İzmir'cim evde olabileceğini düşündük bu arada çok güzel görünüyorsun bebeğim nereye ?
-Teşekkür ederim hastaneye gelecektim.
-Beraber gidelim hastaneye bu arada ellerindeki çiçekler ne kadar güzeller
-Kuzey'e.
Kayra gözlerimin içine imâlı bir şekilde bakmaya başlamıştı.
Omzuna hızla vurup konuşmaya başlamıştım;
-Kayra o gözlerini çek benim üzerimden Kuzey benim arkadaşım.
-Senin için öyle olabilir ama Kuzey senden hoşlanıyor kızım adım kadar eminim. Sana bakarken gözleri parlıyor çocuğun senelerdir.
Gözlerimi Gaye'ye çevirdiğimde onaylarcasına kafasını sallamıştı.
Derin bir nefes verip koltuğa iyice yaslandım ve alnımdaki ter damlacıklarını sildim.
Araba ilerlemeye devam etti.
Kötü düşünceleri zihnimden atmak için camdan dışarıya bakarken telefonum titredi. Parmaklarım ekrana dokunmamak gözlerim ise o ismi okumamak için dirense de bundan kaçamayacağımı biliyordum. Ne kadar varlıklarını yok saymak istesem de yüzleşmek zorunda kaldıklarım vardı. Telefonu kulağıma bezgince götürdüm.
Araba yeni bir dönemeçten kıvrıldı ve sallandım."Evet biliyorum Sarel Hanım." Telefonu kulağımdan biraz daha uzaklaştırdım ve sesinin etkisini hissetmek istemediğimi kendime itiraf ettim. Duyarsam üzülürüm.
Son cümlesini bitirdiğinde ikinci kez nefes vermiştim.
"Geliyorum Sarel Hanım."
Gaye'nin kaçamak bakışlarla aynadan bana bakmasını umursamadım, sesimdeki hüzünü saklayabilmek güçtü.
Telefonun ucundaki ses titredi ve bir süre sonra telefon yüzüme kapandı.
Araba soldaki köşeyi döndü ve hastanenin girişi görüş alanıma girdi.
Gaye'nin seslenmesi ile bakışlarımı ona çevirdim.
-İyi misin İzmir ?
-İyiyim, ne zaman iniyoruz ?
Öfkeden çatallaşan sesim kulağıma yabancı birine aitmiş gibi geliyordu. Sarel Hanım'ın sesi ruhuma sivri buz parçaları gibi batmıştı.
Ağlamamak için yanaklarımı kemirdim, bedenim gerilmiş ve ellerim birbirine dolanmıştı adeta.
Gaye aracı park ettikten sonra giriş kapısına doğru ağır adımlarla ilerliyorduk, asansöre bindiğimiz sıra da tüm yol boyunca içime hapsettiğim gözyaşlarımı tutmak daha da zorlaşmıştı, şimdi her an akacak gibi hazırda bekliyorlardı. Sol elimle arkamı dönerek gözlerimi sildim.
Yaşananlar benim için çok fazlaydı.
"İzmir? Ağlıyor musun? Bebeğim..." Diye fısıldadı Gaye.
"Saçmalama ağlamıyorum."
Kalbimde derin bir acı hissettim. Zihnime aniden düşen o ihtimal boğazımı bir el gibi sarıyordu.
"Ya Kuzey uyanmazsa?"
Çoğu insanın beni zerre umursamadığı bu pis dünya da daha da kaybolurdum.
Bunu istemiyordum.
Islak dudaklarımı sıkıntıyla kemirmeye başlarken Kuzey'in olduğu kata gelmiş oda numarasına doğru ilerliyorduk.
Gördüğüm manzara beni şoka uğratmıştı.
Kuzey'in odasına bir sürü doktor ve hemşire koşar adımlarla ilerliyorlardı.
Elimdeki çiçekleri yere atarak koşmaya başlamıştım.
Odaya girdiğimde belimi saran bir el ile kendimi odanın dışında buldum.
"İ-İzmir girme odaya."
"Özgür, Kuzey'e ne oluyor?"
Derin bi nefes alarak konuşmaya başlamıştı, sesi titriyordu;
"Kalp spazmı geçiriyormuş içerideki hemşire odaya girdiğinde farketmiş."
Öfkeyle soludum, daha fazla dayanamıyordum. Gözlerimden akan yaşlar sel gibi akıyordu gözlerimden yanaklarıma. Gözlerim alev alev yanıyordu.
Özgür'ün sarılması ile ağlamamın şiddeti daha da arttı.
"Özgür Kuzey ölecek mi ?"
"İzmir, güzelim böyle şeyler düşünme hadi gel lavaboya götüreyim seni."
Çaresizlik her yanımı sarıp sarmalamıştı, onaylarcasına kafamı sallamıştım.
Karşı da gördüğüm kapıya ilerledim,yavaşça araladığımda burnuma temiz bir koku çarptı. Musluğa ilerledim ve aynadaki hâlime baktım. Elimi yüzümü yıkayıp boynuma soğuk su çarptım.
Nihayet gözlerimin yanması biraz geçmiş ve sakinleştikten sonra lavabodan çıktım. Özgür kapının önünde elinde ki su şişesini bana uzatarak beni konuşturmaya çalışmıştı.
Beraber odaya girdiğimizde Suzan Hanım Sarel Hanım'a bilgi veriyordu.
"Sarel Hanım, Kuzey çok güçlü bir çocukmuş hayati bir tehlikesi yok ama, 2 3 gün hastanemizde göz altında tutulmasını isterim. iyi günler dilerim."
Duyduklarım ile Sarel Hanım ile göz göze gelmemiz bir olmuştu. Herkes şaşırmış ve mutlu olmuş gözlerle birbirlerine bakıyorlardı.
Babam bana koşarak sarılmıştı.
"İzmir'im ben sana ne demiştim duydun mu bak ?
Babamın kollarında mutluluktan hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
"Kuzey bizi bırakmadı."
Başımı babamın gögsüne koyduğumda şükür mesajları iletiyordum Tanrı'ya.
Sarel Hanım, Uraz Bey, annem, babam, Kayra, Lara, Özgür, Gaye hepimiz buradaydık.
Herkes mutluluktan gözyaşıyla karışık gülümsüyordu, içimdeki sıkıntı yavaş yavaş eksilmeye başlamıştı Kuzey'i gördüğümde tamamen sona erecekti biliyorum.
Bir iki saat geçtikten sonra sırayla içeri alıyorlardı bizi 5 dakika bile olsa görebilmek ve konuşabilmek için.
Başım babamın göğsünde koridordaki koltuklarda oturuyorduk. Suzan Hanım'ın seslenmesi ile aniden ayağa kalktım.
"İzmir Hanım sıra sizde girebilirsiniz ama sadece 5 dakika hastamızı yormayalım lütfen."
Odaya girdiğimde gözlerim Kuzey'i gördüğünde içim içime sığmamıştı adeta. Dağınık saçları alnına düşmüş, güneş ışıklarının gölgelendirdiği yüzü, biçimli çenesi ve masmavi gözleri dikkat çekmeyecek gibi değildi. Çok yorgun görünüyordu. Beni görünce gözleri kocaman olmuştu.
"İ-İzmir'im, ah sen misin gel yamacıma lütfen."
"Benim, doğrulmaya kalkışma canın yanmasınlütfen."
"Ben buraya nasıl geldim İzmir ?"
"Sen iyileş hepsini anlatacağım yorulma sen şimdi dinlen güzelce."
"İzmir, seni çok özlemişim."
"Bende seni gökyüzü gözlüm, bende seni, sana birşey olacak diye canımdan can gitti, beni bırakıp gideceksin sandım biliyor musun?"
Kollarımdan çekip bir an da sarılmıştı, elleri belimde, dakikalarca tek kelime konuşmadan sarılmıştık. Gülümsedim, dudaklarım beceriksizce kıvrıldı.Gülümsemeyi özlemişim en çok da Kuzey tarafından gülümsetilmeyi saatler bana yıllar gibi gelmişti.
Bir elini kaldırıp parmaklarını yüzümde dolaştırdığında gözleri geçmişten bir şeyler görüyor ve hüzünlü bir anıyı tekrar anımsıyor gibi doldu. Yüzünde buruk bir tebessüm kaldı." Ah güzelim ne kadar güzelsin."
Gözlerimi gözlerine dikip hayranlıkla çehresini izliyordum.
Bana tekrar sıkıca sarıldı.
Mutluluk ve şaşkınlık duygusu karışmış, tepkisizliğe dönmüştü.
Bana bakıp hafifçe gülümsedi ve hiçbir şey söylemeden yanağıma bi buse kondurdu.
"Hep yanımda ol Kuzey'in İzmir'i"
Islak dudaklarımı aralayarak konuşmaya çalışmıştım, içimde ki his midemi bulandırmaya başlamıştı.
"Hep yanındayım."
Gözlerim yatağın yanındaki komidindeki çiçekleri görünce dudağım ufak bir tebessümle kıvrıldı.
İşaret parmağımı yavaşça kaldırdım ve konuşmaya başladım.
"Sardunyaları ve gülleri almışsın."
"Evet senin getirdiğini söyledi hemşire. Teşekkür ederim çiçeğim, güller de en az senin kadar güzel kokuyorlar."
Utanmıştım.
Odanın kapısı çalınınca hızlıca doğrulup ayağa kalkmıştım.
"Gelebilirsiniz."
Gelen Suzan Doktor'du gözlerimi devirerek ona doğru bakmıştım.
"İzmir Hanım görüşmeniz yeterli olmuştur umarım hastamızın dinlenmesi gerekiyor."
"Tabi, çıkarsanız geleceğim."
Aramızdaki anlamsız gerilmeden sonra Kuzey'in gülmesi ile gözlerimi ona diktim.
"Şampiyon sakin ol çok özlemişsın sen beni"
"Kuzeeeey!"
"Tamam, tamam sustum bende seni çok özledim yine gel olur mu özletme o güzel kokunu seni seviyorum ?"
"Geleceğim toparlanmaya bak bende seni seviyorum."
Odadan çıkıp derin bir nefes aldım, üzerimdeki gerginlik bitmişti. Koridorun sonundaki camı açarak temiz havanın yüzümü okşamasına izin vermiştim. Temiz hava yüzümü okşadığında kendimi daha iyi hissettim. Saçlarım hafif bir esinti ile dalgalandı.
Daha sonrasında babamı arayıp eve gideceğimi söyleyerek hastaneden çıktım.
Taksiye binip eve dönerken içim huzurlu bir şekilde dönüyordum. Ama bedenimi çok yorgun hissediyordum.
Eve geldiğimde önce lavaboya giderek elimi yüzümü yıkadım, duşa girdim ve sonrasında da pıjamalarımı giyerek bitkin bedenimi yatağa bıraktım daha mutlu uyanma dileği ile gözlerimi kapatarak uykuya daldım.Bölüm sonlarında yorum ve oy bırakırsanız çok sevinirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıklar Senfonisi
Teen FictionGeçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez derler. Peki geçmişten birisi ihanetinize rağmen senelerce hiç kendisini belli etmeden adım adım takip ediyorsa sizi? Özlemek sevginin dikenleridir, mesafeler ise intihara sürükleniş. O mesafeleri aştım gel...