Kahverengi Gözler

785 32 3
                                    

Başımı kaldırıp baktığımda bir çift kahverengi göz üzerimdeydi yüzümü süzüyordu. Kaşları çatıktı. Kolumu halâ bırakmamıştı. Üzerinde siyah bir takım vardı. Görebildiğim kadarıyla düzgün bir fiziği vardı. Hemen kolumu geri çektim. Bana yaklaşıp

"Birdaha sakın!"
diye tısladı.

Dişlerini sıkarak konuşuyordu. Belli ki çok sinirliydi.

Arkasını dönüp gidiyordu ki
"Hem suçlu hem güçlü!"
dememle birden geri döndü tüm asabiyeti ve siniriyle bana doğru yürüyordu ki bir araba kapıya hızlıca yanaştı içinden gri takımlı bir çocuk
"Abi çabuk geç kalıyoruz!"
diye seslenince geri döndü.

Belki de o çocuk çağırmasa çoktan selamı vermişlerdi.

Siyahlı adam arabaya binerken dönüp bana baktı. Ben tüm ciddiyetimi muhafaza etmeye çalışıyordum. Kaşlarımı çatarak güçlü görünmeye çalışıyordum. Ama nerdee. Dizlerimin bağı çözülüyordu az kalsın.

Adam arabaya bindi ve araba hareket edene kadar gözü üzerimdeydi baştan ayağa süzüyordu beni. Sanki çok büyük bir suç işlemişim gibi. Tabi bende güçlü durmaya çalışıyordum.

Adam gider gitmez derin bir nefes aldım. Ucuz atlatmıştım galiba.

Nerden geldi bana bu cesaret. Ama bu benim değil onun suçuydu. Haksızlık karşısında susamazdım. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum ki bizimkilerde nişana geldiler. Annem
"Niye içerde değilsin?"
diye sorduğunda
"Size bakmaya gelmiştim."
dedim.

Sonra bizimkilerle beraber içeri girdik. Merve ve Ahmet halâ oturuyorlardı. Baska ne yapacaklardı ki. Merve'ye baktım yüzünden ne hissettiği anlaşılmıyordu. Etraftakilere sahte gülücükler atmakla meşguldü. Limonata kurabiye falan dağıtıldı. Sonra Merve ve Ahmet'in nişan yüzükleri getirildi ve takıldı.

Sonrasında düğün sahipleri çalan müzikle biraz oynadılar. Merve ve Ahmet' de onlara biraz eşlik ettiler. Aslında Ahmet iyi biriydi ama Merve onunla ilgili hislerinden emin değildi. Ahmet onu seviyordu bu belliydi ama Merve tatmin olamamış gibiydi.

Onlar oynamakla meşgul iken bende bir köşede oturmuş bana öfkeyle bakan o kahverengi gözleri düşünüyordum. Neydi o olay öyle? İlk defa başıma böyle birşey gelmişti. Halbuki ben öyle kimseye cevap vermez kendi kabuğumda yaşardım. O adama cevap verme cesaretini nasıl bulabilmiştim? Öyle bir adamın burda ne işi vardı?

Düsüncelerimin içinde dalmışken bir çığlık duydum. Nişan salonunun oda olan kısmında bir adam çıkıyordu ağzı yüzü kan içinde. Hiç tanımıyordum. Sonradan öğrendim ki Ahmet'lerin akrabasıymış ve pek tekin biri değilmiş hep bir olaya karışıyormuş. Etraftakiler kim yaptı bunu diye sorunca oda boşverin manasında elini salladı ve sinirli sinirli çıktı.

Neden nişan boyunca o odanın kapısı açılmamıştı ki? Ya da içerdeki kavgayı neden duymadık? Tabi ki duyamazdık çünkü müzik çalıyordu. Adamı içeride baygın bulmuşlar. Aklıma bunu yapanla ilgili tek birşey geliyordu, o adam.

Yoksa niye bu salondan o kadar sinirli bir şekilde çıksın ki? Evet bunun başka açıklaması olamazdı bence.

Bu olaylı nişandan sonra eve döndük. Kıyafetlerimi çıkarmadan önce aynadan kendime baktığımda çok abartılı giyindiğimi farkettim. Kuaförde o kadar göze çarpmıyordu ama evde bakınca baya abartmıştım mavi elbisemle sanki nişanlanan benmiş gibi giyinmiştim. Ne diye giydim bu elbiseyi? Bunu niye daha önce farkedememiştim ki? Kuaföre gitmemin sebebi de Merve'nin yanında olmaktı. Yoksa sürekli kuaföre giden biri değildim. Kuaförde sadece giyindim. Kendim için hiç bir şey yaptırmadım.

Neyse olan olmuştu artık.

Kıyafetlerimi değiştirdim ve yatsı namazını kıldım. Sonra telefonum çaldı. Arayan Merve'ydi. Biraz nişandan bahsettik sonra konu o dayak yiyen adama geldi.

"Onu tanıyormusun?"
dediğimde

"Ahmet tanıyor. Onun akrabası.Çok tekinsiz biriymiş. Sürekli karakollara düşüyormuş."
dedi.

Tabi normal hayatı olan birinin o siyah giyinmiş adamla ne işi olabilirdi ki?

Merve'ye başımdan geçenleri bir bir anlattım.

Hem suçlu hem güçlü dediğimide söyledim.
"Ne?"
diye karşılık verdi.
"Ne yapabilirdim ki bana haksızlık etti kendi hatasıydı."

"Senin gibi biri o cesareti nerden buldu Hümeyra?"

Merve beni tanıyordu ve etliye sütlüye karışmadığımı, kendi kabuğumda yaşadığımı biliyordu. O yüzden çok şaşırdı.

Her neyse boşver gitsin zaten bir daha o adamı nerde görecektim ki? Merve ile konuşmamız biterken haftaya sahafa gitmek için sözleştik.

Çok yorgundum. Akşam boyunca ayaktaydım ve Merve ile ilgileniyordum.
Kitabımı açtım ve şu mısralarla karşılaştım;

Bir adam bir kadın var içimde iyice anladım
Bana bunu sessizce anlatıyorlardı
Bir yerde onların yönlerinden
alımlı bir zarf katlanmıştı uzaktaki
bulvarların geceye vurdukları
çağırmasız kır günlerini zararsız akrepleri
uzunlamasına yaşayıp yatay bir çocukla kalkan
bir sürü alışkanlıklar taşıyan
insanlığımızı gülüşü yalnızlar çarşısında
çağrılmış gümüş seslerini aynadaki yüzlerin
başkası sevsin diye en seçkin yerine
bir şal gezdirirdi
İnsanlığımıza bir şey getirirdi yalnızlarla

Bir sen varsın hep saçların ağzın
Bir merdiven hücresinde
uzak çağrışımlarla koşardın ya bensem
seni sonsuz gelişinle
saçından tanıyor gülüşünden kaçıyor
eğilip başını içlerimden geçtiğin zaman
uzağa bir yolcuya karşı çıkar gibi
Artık gecikmiş alışıldığım gidişinle
davranılmaz üstünde durulmaz
hiçbir tüfeğe gelmez bir kekliksem..

Şiir olmasa ne yapardım ben?

Yatağıma geçtim ve gözlerimi kapattım gözlerimi kapatmamla o kahverengi gözler tekrar gözlerimin önüne geliyordu. Tüm düşüncelerimi dağıttım..
.
.
Günler böyle geçiyordu ve sonunda sahafa gideceğimiz gün gelip çatmıştı.
Sahafta vakit geçirmek çok güzeldi.

Kitaplar içinde kaybolmayı çok seviyordum.
Buda benim zaafımdı. Sahaftayken tüm dertlerimi unutuyordum. Sahafa gitmek için hazırlanmaya koyuldum.
.
.

Kusurlarım varsa affedin😊
Böyle olsa daha güzel olur dediğiniz kısım varsa önerebilirsiniz💕

HARAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin