❦ 0.2

398 38 32
                                    

Korkuyordum, yanımda duran ve kimin tarafında olduğunu anlayamadığım biri beni koruyordu. Ancak o an kimseye güvenmemeliyim gibi hissediyordum. Aralarında geçen kısa konuşma sonrası, hem boynuma isabet eden, hem de ölümümü engellemek isteyen iki kılıç boynumdan inmişti.

Ancak rahatladığımı hissedemiyordum. Çünkü hala etrafımız askerlerle çevriliydi.

Yine aralarında geçen kısa konuşmadan sonra, yanımda duran zırhlı adam çelimsiz bedenime doğru uzanmış ve beni yerden kaldırmıştı. Ne konuştuklarını anlayamıyordum. Ancak iyi şeyler olmadığını hissediyordum.

Büyükbabam ölmeden önce, zaman tünelinde kaybolduğumu ve gün geçtikçe yolumu bulacağımı söylemişti. Ancak bu lanetli bir çocuk olarak her şeyden uzak büyüdüğüm gerçeğini değiştirmiyordu.

Birkaç saniye önce kolumdan tutarak beni ayağa kaldıran adam, hiçbir şey olmamış gibi kenara çekilmiş ve bana yol göstermişti. Diğer askerler de kenara çekildiğinde korkuyla yutkunmuștum.

Ölecek miydim, yoksa daha kötü şeyler mi olacaktı kestiremiyordum.

Yürüdüğümüz ağaçların arasında, merakla yanımdaki adama bakıyor ve neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Ayaklarımızı bastığımız ve parçalanarak çıtırtı sesleri çıkaran yapraklara aldırmadan, en sonunda konuşmaya başlamıștım.

"Kim olduğunuzu sorabilir miyim?"

Gözleri beni bulduğunda, nedense az önceki karamsar duygularım kendini göstermeye başlamıştı.

"Kim olduğumu bilmiyor musun?"

Sesi kırgın geliyordu. Yanlış bir şey söylemiş gibi hissediyordum.

"Daha önce sizi tanıyor muydum? Tanıdığım çok az insan var, sizi tanıyor olmam imkansız."

"Halbuki seni tanımak benim için hiç zor olmadı."

Ona bakmayı sürdürürken, birden kolunu önüme uzatarak beni durdurmuştu. Hemen sonrasında da belindeki kılıcı çekmiş ve kılıcını çarpmak üzere olduğum dalın altına koyarak yukarı kaldırmıştı. Kılıcıyla bir nevi gösteri mi yapmaktı amacı emin değildim. Ancak ellerimle ağacın yapraklarına dokundum.

"Zehirli meșe, dokunmanı önermem."

"Efendim?"

"Zehirli meşe. Daha önce duymadın mı?"

Kesinlikle bu Dünya tek başıma idare edebileceğim bir yer değildi. Hızla ağacın yapraklarından elimi çekmiş ve bir süre parmaklarıma bakarak yürümeye devam etmiştim. Eğer atlar kaçmamıș olsaydı elbisemin eteği bu çamurlu yollarda mahvolmamıș olacaktı. Ve muhtemelen annem bu halimi görseydi sinir krizleri geçirirdi.

"Kesebilirim."

Tek kaşımı kaldırarak yanımdaki adama bakmıştım.

"Neyden bahsediyorsun?"

"Yürüyemiyorsun."

Bu söylediğine göz devirmiş ve uzun eteğimi parmaklarım arasında sıkıştırarak yukarı kaldırmıștım. Sanırım giydiğim hanbok'un etek uçlarından bahsediyordu.

"Gayet de iyi yürüyorum. Hem nereye gidiyoruz? Benim eve dönmem lazım."

"Artık bir evin olduğunu sanmıyorum."

Duraklayarak bir süre yere bakmış, ardından endişeyle başımı kaldırmıștım. Bu ne anlama geliyordu bilmiyordum, ancak beni korkutuyordu.

"Ne demek istiyorsun?"

En sonunda o da durmuș ve bana dönmüştü. Benden birkaç adım öndeydi ve telaşlandığımı anlamış olmalıydı.

"Hepsi öldüler, artık gidecek bir yerin yok."

Şaka yapıyor olmalıydı. Her ne kadar saraydaki odalardan birinde gizli ve sessiz bir yaşam sürmüş olsam da bu söylediği gerçek olamazdı.

"Yalan söylüyorsun."

"Geriye kalanları görmek istemezsin diye düşünüyorum."

Gitmek istiyordum, orası benim doğup büyüdüğüm yerdi. Geri dönmem gerekiyordu. O yüzden koşarak kolundan tutmuş ve yalvarır bakışlarla gözlerine bakmıştım.

"Beni oraya götür."

"Neden bunu yapayım?"

"Sen iyi birisin."

Bu söylediğimle bir süre gözlerime bakmıştı. Aklından ne geçtiğini anlayamıyordum.

"Beni tanımıyorsun bile, nasıl buna emin olabiliyorsun?"

"Eğer kötü biri olsaydın ölmeme göz yumardın."

"Hatırlamıyorsun ama ben seni öldürmüștüm Kim Jennie. Bana güvenmemelisin."

Kolunu parmaklarım arasından uzaklaștırmıș ve geriye doğru adım atmıştı. Adımı biliyor ve ilk defa biri prenses unvanımı belirtmeden bana sesleniyordu.

"Bugün seni korumuş olabilirim ama bu hayatına dahil olacağım anlamına gelmiyor. Artık tek başınasın."

Ve ben daha ne olduğunu anlamadan arkasını dönerek uzaklaşmıştı. Ben ise uzun kurumuș otların arasında tek başıma kalmıştım. Nerede olduğumu veya ne yapacağımı bilmiyordum.

TURN BACK TIME ❦ JenKaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin