0.1

170 19 32
                                    

"Bazen hayatta seçme şansımızın olmadığı şeyler yapmamız gerekir."

-john boyne

halsey - colors

evanascence - my immortal

*******************************

Koşuyordum.

Dik bir tepeye doğru bacaklarım yırtılırcasına koşuyordum. Soluk alıp vermem o kadar hızlı ve derin gerçekleşiyordu ki soluk borumun içinden geçen, beni bir buz sarkıtı yutmuşum hissi veren soğuk havanın ciğerlerimi yaktığını hissediyordum. Havanın soğukluğuna karşın güneş tepede geceleri karanlıkta parlayan binlerce yıldız gibi parlıyordu. Gözlerimi güneşten çektim ve ayaklarıma indirdim. Yalın ayaktım. Bacaklarım titriyordu ve ayaklarım, ayaklarıma batan çalılıklardan ve taşlardan dolayı kan içindeydi. Tuhaf olan hiçbir acıyı hissetmiyor oluşumdu. Üzerimde çocukken annemin bana hediye aldığı tavşanlı battaniyeye çok benzer bir elbise vardı, bu istemsizce yüzümde bir gülümseme oluşmasına neden oldu.

Derin bir nefes aldım ve koşmaya devam ettim çünkü o tepeye çıkmalıydım. Orada beni güzel bir şeyin beklediğini hissediyordum. Uzunca uğraşlarım sonunda tepeye çıktım ve beni bekleyen şeyin ne olduğunu aramaya başladım.

Hiçbir şey yoktu.

Sonra bir ses duydum. Kahkaha sesiydi. Hayır sadece kahkaha değildi aynı zamanda iç çekme sesiydi. Sesler bir yaklaşıp bir uzaklaşıyordu. İstemsizce ürperdim ve arkamı döndüm. Küçük bir kız çocuğu bana bakıyor ve ağlıyordu. Hıçkırıklarını sessizce bastırıyordu. Bana doğru bir adım attı ve elini uzattı.

"Lütfen benimle gel. Sen bize aitsin. Oraya değil." dedi ve sol tarafa doğru parmağını kaldırdı.

"Sen kimsin? Beni nereden tanıyorsun?" dedim.

"Hemen bizimle gelmelisin yoksa çok geç kalmış olacaksın. Hadi gel." dedi ve arkasını döndü, koşmaya başladı. Ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde istemsizce kızı takip etmeye başladım. Tam ilerliyordum ki kulağımın dibinde kahkaha sesleri duymaya başladım.

Ne oluyordu bana?

Adım atamıyor, ellerimi oynatamıyordum. Vücudum tıpkı derin dondurucudan çıkarılmış et parçaları gibi buz tutmuştu. Küçük kız hızla gözden kayboluyor, ben bir şey tarafından geri çekiliyordum. Ne olduğuna dönüp bakacak kadar bile hareket edemiyordum. Sadece kahkaha sesleri vardı ve gitgide yükseliyordu. Kalbim resmen ağzımda atıyordu. O kadar korkmuştum ki midemden yükselen ateşi hissedebiliyordum. Bir anda arkaya doğru düştüm. Yanımda biri vardı nefesini duyabiliyordum. Yanımdaki kişi ayağa kalktı ve karşıma geçti ama asla durmadan kahkaha atıyordu. Kulaklarımı koparmak istiyordum, sesi korkunçtu. Kafamı kaldırdım ve yüzüne baktım.

Babamdı. Lanet olası babamdı.

Bana yaklaştı ve "Hiçbir zaman oraya gidemeyeceksin. Benim yanımda benden önce çürüyeceksin. Kanına kurtçuklar karışacak ve sen hiçbir şey yapamayacaksın. Şu an olduğu gibi sadece aptalca suratıma bakacaksın." dedi.

Gitgide yüzünü yüzüme yaklaştırıyordu ve yüzü tıpkı Salvador Dali'nin tablosundaki nesneler gibi eriyordu. Ağzı hariç. Kahkahası durmuyordu.

İHBAR | AcklesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin