Beş

461 59 26
                                    

Yavuz uykusuzluktan sızlayan yorgun gözlerini aralayarak duvarda asılı olan eski saate çevirdi. Yine sabah olmuştu, o sadece iki saat gözlerini dinlendirebilmişti. Üç gündür eve gitmek yerine burada, Evren'le hep buluştukları evde kalıyordu. Üç gündür sevdiğinden bir doğru düzgün bir haber yoktu. Gittiği günün akşamına Öznur Yavuz'un yanına gelip Evren'in iyi olduğunu ve bu konu hakkında ev halkıyla konuştuklarını söyleyip gitmişti. Elbette bu açıklama Yavuz'u tatmin etmemişti, o sevdiğinden gelen bir açıklamayı bekliyordu ve bunun da epey bir zor olduğunun bilincindeydi.

Büyük ihtimalle Evren'in ailesi onun dışarı çıkmasına izin vermiyorlardı, elinden telefonunu da almış olmalıydılar yoksa Evren'in Yavuz'a haber vermemesi mümkün değildi. O Yavuz'u merakta bırakmazdı.

Yavuz üç gün öncesine kadar sevdiği adamla yattığı çekyattan tek başına doğrularak dudaklarının arasından sıkıntılı bir nefes verdi. Günlerdir ne ağzına tek bir lokma sokabiliyordu, ne de doğru düzgün uyuyabiliyordu. Evren uyuyabiliyor mu? Yemek yiyebiliyor mu? Rahat edebiliyor mu? diye düşünmekten kendini alıkoyamıyordu, eğer o rahat edemiyorsa kendisi de rahat etmeyecekti.

Masanın üzerinde duran eski, külüstür telefonunu ellerinin arasına alarak aramalarına baktı, belki o iki saatlik uykudayken Evren aramış olabilirdi. Annesinin aramaları dışında bir arama göremeyince umutsuzlukla omuzlarını düşürerek telefonu tekrardan masaya bıraktı. Annesi günlerdir onu arıyordu, eve gelmesini istiyordu fakat Yavuz'un eve yürümeye bile mecali yoktu. Bir süre şehirdeki bir arkadaşının evinde kalacağını söylese de annesi her gün düzenli bir şekilde aramaya devam ediyordu.

Sıkıntıyla arkasına yaslanıp bekledi. Evren'in evine gitmeyi bile aklından geçirmişti fakat bu sefer daha kötü şeyler olur, ona zarar verirler diye kendini zorlukla dizginleyebiliyordu. Aslında bir kaç saniye sesini duysa, onun iyi olduğunu bilse içi rahat edecekti. Sesini duysa başka hiçbir şey istemezdi.

Bir anda kapının çalmasıyla Yavuz oturduğu çekyattan ayağa fırladı. Yüreği heyecanla çarpmaya başlamıştı, üç günün sonunda kapı çalıyordu ve gelenin Evren olduğunu biliyordu. Hızla kapıya doğru koşarak kolu aşağı çekti ve kapıyı araladı. Sevdiğinin o güzel yüzünü görmenin rahatlığıyla dudaklarının arasından derin bir nefes verdi. Utanmasa şu an onu gördüğü için hüngür hüngür ağlayacaktı, gözleri şimdiden dolmuştu. Hızla Evren'i kolundan içeri çekerek kapıyı kapattı ve özlediği bedeni sarıp sarmaladı. Evren'in üzerindeki siyah şişme monttan bu biraz zor olsa da ikisi de kollarını büyük bir özlemle birbirlerine sarmışlardı.

Yavuz yüzünü karşısındaki adamın soğuk boynuna gizleyip kokusunu ciğerlerine çekti, sevdiğinin kokusu ciğerlerine baharı getirmişti sanki. Kalbi büyük bir neşeyle ve heyecanla çarpıyordu. Nihayet birbirlerinden ayrılabildiklerinde Yavuz titreyen elleriyle karşısındaki adamın yüzünü okşadı, dolu gözleriyle onun yüzünün her detayını inceliyordu.

"Çok korktum iyi değilsin, sağlığın yerinde değil diye."dedi Yavuz alt dudağını dişleyerek karşısındaki ölüp bittiği kehribar rengi gözlere bakarken. Öyle çok aşıktı ki bu adama, istese yüreğini çıkartıp eline verecekti."Çok şükür iyisin."diye mırıldandıktan sonra elini yüzünden çekip onu tekrar kollarının arasına çekti ve saçlarına büyük bir öpücük kondurarak derin bir oh çekti.

Sonunda ayrıldıklarında Evren çekyata doğru yürüdü, üzerinde Yavuz'un daha önce hiç görmediği bir gariplik vardı fakat Yavuz bunu evde konuşulan şeylere yordu.

"Sobayı yakayım."diyerek kapıya ilerleyeceği sırada Evren başını hızla iki yana salladı ve eliyle yanındaki boşluğa Yavuz'un oturması için iki kez vurdu. Geldiğinden beri tek kelime dahi etmemişti, hareketleri ve bakışları Yavuz'a karşı çok farklıydı. Yavuz üşümemesi için bir şeyler söylemek için dudaklarını bir kaç kez aralasa da Evren'in bakışlarının farklılığı onu fazlasıyla etkilediği için bir şey söylemeden başını salladı ve sevdiğinin işaret ettiği yere yavaşça oturdu.

Yavuz, Evren'in yüzüne bakınca evin soğukluğuna alışmasına rağmen titredi.

"Bir şey mi yaptılar Evren'im?"diye mırıldandı başını sevdiğine doğru eğerek, Evren başını olumsuz anlamda sallasa da Yavuz kontrol etme gereği duyarak Evren'in üzerindeki montu çıkarttı ve kazağını hafifçe kaldırarak vücuduna, kollarına, sırtına baktı. Evren hiçbir şey söylemeden kehribar rengi gözleriyle Yavuz'u takip ediyordu. Yavuz vücudunda bir şey olmadığından emin olduktan sonra montu tekrardan üşümemesi için sevdiğine giydirdi.

"Anlat, dinliyorum seni."diye mırıldandı kendinden emin bir şekilde fakat duyacağı şeylerden de korkuyordu. Çünkü Evren'in bu tavırları ona göre normal değildi, Evren ona hiç böyle davranmazdı.

Evren bir kaç kez konuşmak için dudaklarını araladı fakat konuşamayacağını farkedip dudaklarını sürekli kapattı. Sanki konuşsa kendine hakim olamayıp hüngür hüngür ağlayacakmış gibi görünüyordu, içinde fırtınalar kopuyor gibiydi. Bakışlarını Yavuz dışında her yerde gezdirirken Yavuz sabırsızlıkla onun yüzüne bakmaya devam ediyordu. En sonunda Evren bakışlarını kara gözlere çevirip dudaklarına buruk bir gülümseme yerleştirdi.

"Fazla vaktim yok, evden eniştemle birlikte çıktım hemen gitmem gerekiyor."diye mırıldandı hiç bir duygu barındırmayan ses tonuyla. Yavuz kaşlarını çattı, Evren'in söylemek istediği şeyin bu olmadığından emindi."Tamam, gidersin."

"Seni çok özledim."diye fısıldadı çatallaşan sesiyle, gözleri doluvermişti hemen. Yavuz'un duyduğu cümle kalbine bir bıçak misali saplandı. Dudaklarına buruk bir gülümseme yerleştirerek elini sevdiğinin yanağına koydu. Evren'in gözleri hemen kapanmış, yanağını Yavuz'un avuç içine bastırmıştı.

"Hele ben, nasıl özledim bilsen bir."diye mırıldandığında Evren burnundan derin bir nefes verip kehribar rengi, hüzünle bakan gözlerini araladı.

"Çok zor artık seni görebilmem, babam bahçeye adım dahi attırmıyor."diye mırıldandı Evren yüzünü asarak."Bugün eniştem iş yerine götüreceğini, bana göz kulak olacağını söyledi de ancak öyle izin verdi."

"Olsun sevgilim, illaki bitecek bu hapis hayatı. Bitene kadar beklerim ben seni, bir kaç ay görmesek de olur birbirimizi."diye mırıldandı Yavuz içinin yangınına inat gayet sakin bir ses tonuyla. Evren başını yere eğdi bir anda, gözlerinden bir kaç yaş firar etmiş yanağına doğru süzülmüştü bile. Yavuz hemen onun başını kaldırarak yanağındaki yaşları sildi.

"Geçecek, üstesinden geleceğiz."diye teselli etmeye çalıştı karşısındaki adamı fakat kendisinin ondan daha çok teselliye ihtiyacı vardı. Tekrar birbirlerine sarılılar. Bir süre o şekilde durduktan sonra Evren ayaklandı, gitmek vakti gelmişti.

"Kendine iyi bak."diye fısıldadı Evren acı kokan sesiyle. Yavuz yutkundu, vedalaşıyorlardı şu an. Sevdiğine bir kaç adım atıp aralarındaki ufak mesafeyi kapattı ve kehribar gözlere bakıp derin bir iç çekti. Nasıl uzak kalacaktı uzun bir süre bu güzel yüzden? Bu güzel gözler ona bakmadığı sürece nasıl rahat edecekti? Uzanıp yanağına koklayarak büyük bir öpücük kondurdu.

"Seni çok seviyorum."diye mırıldandı içten bir sesle, Evren'in yine yanakları ıslanmıştı. Başını sallayarak elinin tersiyle yanaklarını sildi. Öyle üzgündü ki, burada, sevdiğinin yanında ölmeyi bile diledi."Ben de seni çok seviyorum Yavuz'um."

Son kez birbirlerine sımsıkı sarılıp kokularını ciğerlerine çektiker, bir daha ne zaman birbirlerine sarılacaklarını dahi bilmiyorlardı.

Ardından Evren daha fazla burada kalırsa gidemeyeceğini bildiğinden arkasını döndü ve son bir kez daha Yavuz'a bakamadan evden çıkıp gitti.

Yavuz'un boğazından acı bir hıçkırık yükseldi.

Elleriyle yüzünü kapatarak sevdiğinin arkasından saatlerce hıçkıra hıçkıra ağladı.

Beni Sevdi Benden Çok | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin