Nova Norda- Beteri Yok Uslanmaktan
Kendimden Hallice- Sakince Yoruldum
**
**
Giriş🔗
**06.10.2013
Minez Çağlayan
Hayatta her daim güzelliklerin karşımıza çıkacağına inanırdım. Biz ne yaşarsak yaşalım, ne zorluklar atlatırsak atlatalım güzelliklerin bir şekilde bizi bulacağını ve umut vereceğine inanırdım.
Umut...
Ne güzel şeydi. Umut, hissetmekti. Yaşadığını hissedebilmekti. Çok şanslıydım ki tüm hayatım boyunca bir saniye bile umutsuzluğa düşmemiş, umudumu asla kaybetmemiştim. Kötü şeyler her insanın hayatında olabiliyordu fakat bu olanların sonucunda umudumuzu da kaybedersek işte o zaman daha da kötü şeyler bizi bekliyor demekti. Ben oldum olası umut manyağı biriydim.
Artık 18 yaşına gelmiştim ve çocukluğumdan beri yürekten inandığım bir şey vardı o da hayatın bu kadar olmadığıydı. Görmediğim, duymadığım hikâyeler, hiç tanışmadığım insanlar, hiç ziyaret etmediğim yerler vardı. Bütün bunların hepsi bir umut ipliğine bağlıydı ve ben bu ipliğe her daim inanacaktım. Biliyordum.Şimdi ise adımlarım nereye gittiğini bilmeden yürüyordum. Annem ve babamla yaşadığımız kavga beni ilk başta sinirlendirse de şu anda kendimi oldukça sakin hissediyordum. Sanırım temiz hava iyi gelmişti. Ailemle aram genel olarak iyiydi fakat artık 18 yaşıma basmıştım ve onlarla yaşamak istemiyordum. Bu hayatı kendim deneyimleyip hata yapacaksam da kendim hata yapmak istiyordum. Artık korunup kollanmak, prensesmişim gibi davranılmasını istemiyordum. Hiçbir zaman istememiştim. Yani, kırılacak bir bibloymuşum gibi üzerime titreyen ailem artık beni gerçekten çok bunaltmıştı.
Halbuki 17 yaşıma bastığımda babamdan bunun sözünü almıştım. 18 olduğumda kendime yeni bir hayat kuracaktım. Biraz da olsa hayatın zorluklarını görmek, siyah taraflarını deneyimlemek istiyordum. Hayatın bu kadar tozpembe olmadığını biliyordum fakat küçüklüğümden beri böyle yetiştirilmiştim işte. Siyah tarafları hiç uğramamıştı hayatıma ve ister istemez o taraflarını görmek istiyor, merak ediyordum. Belki delilik belki şımarıklık belki de gençlik heyecanıydı bu isteğim, bilmiyordum fakat bunu yapacağıma emindim.
Sakin adımlarım o sırada bir sahil kenarına iliştiğinde etrafa göz attım. Çok kişi yoktu. Gözlerim o sırada bankta oturan yaşlı amca ile yanındaki yaşlı kadına takılı kaldı birkaç saniye. Ellerinde simitleri, konuşarak bir şeyler paylaşıyorlardı. Ne güzellerdi. İçimi ısıtmışlardı, çok mutlu görünüyorlardı. Umarım gelecekte ben de bu şekilde sevdiğim insanla huzurlu olabilirim diye düşünmeden edemedim. Daha sonra ise gözlerim yaşlı amca ve teyzenin yan bankında oturan kıza takıldı. İlk önce çökük omuzları takıldı ruhuma. Sanki dünyanın bütün yükünü taşıyormuş da o yükler onu kambur bırakmış gibi çökmüştü omuzları. Başı önüne eğik olduğu için yüzünü tam olarak göremesem de benim yaşlarımda olduğunu anlayabilmiştim. Üzerinde siyah bir kaban vardı, saçları açık bir şekilde rüzgarda savruluyordu. Tam yanı başında ise kahverengi renkte bir bavul duruyordu. İster istemez dikkatimi çekmişti bu kız. Çok. Çok umutsuz görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYUS
Teen FictionHer şey, bir gece yarısı bulunduğu coğrafyanın en ünlü yazarlarından biri olan Deren Aksu'nun intihar etmesiyle başladı. Genç yazarın, ardında bıraktığı mektup ölümüne dair sevenlerine birçok ipucu bıraksa da neden intihar ettiği henüz kimse tarafı...