Burada okuduğunuz herşey kurgudan ibarettir. Uslup bozukluğu gibi şeyler hikayede yer almaktadır. Lütfen ciddiye almayın.
Kişiler arasında anlatım değiştiği zaman ~isim~ şekilde gösterilir.
İyi okumalar..."o nasıl oldu?" ls
"yurt dışında tişört satan biri var. Onun aracılığıyla satacağız" tae
"ahh gerçekten, Bi k'arımız olmayacak" ls
"hepsi markaya bağlı ama tazarımcı.."tae
"tasarımcı, aptal" ls
"üç tasarımcı tişörtü bir dolar" tae
"hhaah, üçü bir dolar mı?" ls
"evet" tae
"ciddi misin?" ls
"300 tişört 100 dolar" tae
"bizimde bir gururumuz var. Neden kullanılmış tişört satalım? " ls
"gurur karın doyurmuyor. Beş parasız kaldık. seçici olma lüksümüz yok" tae
"aiiişş siktir. ben yokum" ls
"böyle yapacağını biliyordum lisa" tae
"heyyy, bu benim tişörtüm değil mi? Çıkar şunu" ls
"benimki bu, rengi farklı. Bu mavi renk" tae
"siktir git, benimki olduğuna eminim"ls
"seninki koyu mavi" tae
"sus ve ücreti öde"ls
"sen öde, sana vermiştim ben!" tae
"ne zaman?" ls
"verdim işte bok kafalı" tae
"verdin pardon" ls
"aiişşş" tae
"bunu satmaya kalkarsan seni polise ihbar ederim" ls
"niye satayım, benim bu" tae
"kes zırvalamayı, benim o" ls
"seninki koyu mavi, benimki düz mavi" tae
"renk körümüsün sen?" ls
"yalancı it" tae
"tam bir dalyarak" ls
"göster bakalım ne çaldın?" tae
"bir bok çalmadım" ls
"çaldığını gördüm" tae
"artık çalmıyorum" ls
"sürekli saçmalıyorsun" tae
"bin şuna..... Binsene lan" lsMarketten çıkmış parayı zorlada olsa ödemiştim. O göt herif benim tişörtümü giymediğini söylesede tişörtümü nerede görsem tanırım. Hava sisliydi. Göz gözü zar zor görürken evsizler kaldırıma oturmuş ısınmaya çalışıyordu.
Köşedeki arabaya binip şehrin öbür tarafına geçmek için yola koyulduk. Bir süre sonra girişe gelmiştik. Polisler sırayla dizilmiş güvenliği sağlıyolardı. Etraf toz duman, insanlar ellerinde kartonlarla karşı çıkmaya çalışıyolardı. Meşaleler yakılmış direnmeye çalışıyolardı.
Şehrin öbür tarafına geçtiğimizde pek farklı bir manzara yoktu. Arabaların üzerine oturmuş gençler şakalaşırken duvarlar boydan boya grafiti ile süslenmişti.
Arabayı köşeye park etmiş cezaevi'nin önünde bekliyorduk. Etrafı izlerken yanımda ki Taehyung sigarasını içmekle meşguldü.
"vakti geldi, niye çıkmıyor?" ls
"saat doğrumu?" tae
"ne? Evet" lsKapı sesisle ikimizde oraya döndük. Beyaz eşofmanıyla cidden komik gözüküyordu. Tae Sigarasını yere atıp üzerine bastığın da ikimizde onu izliyorduk. Derin bir nefes alıp sırtında ki çantayı Taehyunga fırlattı.
Ellerini iki yana açtığında gülümseyerek saçlarını düzeltip kollarımı boynuna doladım. Jungkook'un Uzamış saçları dalgalanırken hala eskisi gibi yakışıklıydı. Ve o mükemmel soruyu sordu.
"tofum nerede?" jk
"tofu falan yok" tae
"yapan varmı ki artık?"
"iyi iş çıkardın." tae
"hadi içmeye gidelim"Uzun zaman sonra tekrar bizimleydi. Arabaya binip yola koyulduk. İlk durağımız...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Time To Hunt - Liskook
Action"명심해, 어디에 있든 벗어날 수 없어" "Aklınızda bulundurun, nerede olursanız olun kaçamazsınız."