İki adam bilardo oynarken bong-sik masasına oturmuş hesaplamaya uğraşıyordu. Camlardan neredeyse çok az giren ışık etrafı azda olsa aydınlatırken kapı sesi geldi.
"hoşgeldiniz"
Bong-sik kafasını bile kaldırmadan işlerine davm ederken adamlar öylece kala kalmıştı. Bi süre konuşamazken biri cesaret edip patronuna seslendi.
"patronn"
"evet?"Bong-sik durumu fark ettiğinde çok geçti. Arkasına yaslanmış Han'ı izliyordu. Han ise sandalye alıp karşısına oturdu.
"silahlı soyguncular kumarhaneyi soydu. Emin olmak için geldim. Son zamanlarda silah sattın mı?"
Bu denli kibar konuştuğundan bong-sik gelişi güzel cevaplar vermeye başladı.
"ne kullanmışlar?"
"iki pompalı, bir M4 ve bir tabanca"Bong-sik korkuyla biraz daha arkasına yaslandı. Korktuğunu belli etmemeye çalışıyordu. Uzun bir sessizlik olduğunda Kimden bahsedildiğini anladı. omuzlarını silip konuşmaya devam etti.
"bizim dükkandan değil. Yakın zamanda onlardan satmadım. Başka birinden almışlardır. Ya da kaçakçılardan."
Han dik bir şekilde arkasına yaslandı. Bong-sik adamın gözlerine bile bakamazken kafasını bilardo oynayan adamlarına çevirdi.
"çocuklar, aklınıza kimse geliyor mu?"
"hayır, pek sayılmaz"Tam o sıra Han konuşmaya atladı.
"beyefendi?"
"efendim"
"tekrar soracağım"Sesi beklendiğinden daha sert çıkmıştı ve konuşmaya devam etti Han.
"gerçekten birşey bilmiyor musun?"
Bong-sik uzunca düşündü. Eğer müşterilerinin bilgilerini satarsa veya söylerse nasıl ona tekrar güvenirlerdi? Bütün hayatı biterdi.
Gülerek konuşmaya başladı bong-sik."saklamak için sebebim yok"
Aslında çok fazla sebebi vardı. Söyledikleri sadece bir söz yığınından başka hiç birşey değildi.
Han gülerek cebinde ki sigarayı çıkardı. Bong-sik te gülüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Time To Hunt - Liskook
Action"명심해, 어디에 있든 벗어날 수 없어" "Aklınızda bulundurun, nerede olursanız olun kaçamazsınız."