KELİMELER

174 4 0
                                    

Her şeyin başladığı ve her şeyin bittiğini, bir yabancının gözlerine bakarak anlar mıydın?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Her şeyin başladığı ve her şeyin bittiğini, bir yabancının gözlerine bakarak anlar mıydın?

Bir gece, sokağımın sonunda bir adam tanıdım; yağmur damlalarının altında dans ederken, o şehrin ışıkları altında karşımdaydı. Her gece tenimize değen yağmur damlaları, o gece gökyüzünde asılı kalmıştı; sanki tavan arasına sakladığım hayallerim gibi, oradaydı, tam üstümüzde, bu gece. Kaldırım taşları ıslanırken, yağmur hızıyla arttı. Dans adımlarım yavaşladı; karşısında deve kuşu gibi kanatlarımı açmak, parmak uçlarımda yükselerek bütün güzelliğimi gözleri önüne sermek istedim. Ruhumun bütün çıplaklığını karşısında soymak ve işte buradayım, demek istedim. Sonra, kaybın gölgesinin üstümüzü örttüğünü hissettim... Kaderin tenimizde bıraktığı lekeleri, ruhumu aşındıran gözlerini, kemiklerime kadar sıyıran yakıcı sözleri hissettim. Sayfalarca dolu cümlelerim, artık sadece bir kaç kelimeden ibaretti.

“Sevgilim, başlarken kaybettik.”

Bana bir meleğin kanatlarını çalmışım gibi baktılar; o ise hep sırtımda varmış gibi inandı. Yanıma yaklaştı, ruhumdan öptü ve kanatlarımı okşadı. Teni tenime değene kadar renklerimi kaybettiğime inandırılmıştım; hayır, ruhum vardı, her gece uykuya dalarken ruhumdan bana kalan parçaları ve kalbime batanları sayarak uykuya dalardım.

Ama o adamla... Kanatlarım hala sırtımdaydı; dokunuşuyla titriyorlar, sesiyle şarkılar söylüyorlardı. Parmaklarıyla sokak lambasının altında dans ediyorlar, ilahi bir dokunuşla omuzlarımın üstünde yeniden yükseliyorlardı.

Ama tüylerimden kan damlıyordu; odamın tavanından, babamın dişçi koltuğundan, annemin sandığından, abimin üniformasından, erkek kardeşimin oyuncaklarından... Evimizin koridorlarında yankılanan tartışmalardan, çarpılan kapılardan, yatak odasında sessizce dökülen yaşlardan, annemin saçlarının beyazlığından, babamın sessizliğinden, abimin aşkından, kardeşimin çocukluğundan... Odamın duvarlarından, gardırobumun köşesine sakladığım hikayelerimden, aynalı dolabımın karşında her gün beni izleyen göz altı morluklarımdan kan akıyordu; ve hepsinin adı sırtımdaki kanatlarımda yazılıydı. Her şey sırtımdaydı, ve durmaksızın kanıyorlardı.

“Özgür bırak, Mekselina,” dedi ilahi bir sesle, sesi sanki sabahın 5’i, dalgası olmayan deniz gibi. “Kanıyorsun.”

“Varsın parçalansın, ne fark eder?”

Ben, bir çölün ortasında yetişen bir kaktüstüm; halının altına itilen kırılmış cam parçası, güneşin altında bekletilen kışlık erzaktım. Sessizce ve kendimle, şarkılar içinde uykuya dalan bir kızdım.

Hiçbir şey beni yıldırmazdı.

Ta ki, bu gece, yatağımın altındaki kutunun içinde sakladığım kalbimi, üstündeki tozları öperek saklandığı yerden çıkarıp avucumun içine bütün gerçekliğiyle yerleştirinceye dek.
Zamanları, çağları, felaketleri, bütün kötülükleri aşabilecek iki kişiydik; bir gece, bir sokakta kaderin hayaletleri ruhumuzu sarmalayıncaya dek. Birlikte hissettik; ölüm meleğinin getirdiği karanlığı, etrafımızı saran soğukluğun  parmak uçlarımızdan başlayarak ruhumuzu kaldırışını, bedenimizi hissetmeyi bırakana kadar yok oluşumuzu, boğazımda biriken bütün kelimelerin ruhumuzu dolduruşuyla, kaybettiğimizi kabul etmedik mi?

“Her şey daha kötüye gidecek,” dedi. Rüzgar nefesini tenime değdirdi, sihir gibiydi. Her şey bu kadar kötüyken, nefesinin kokusu örter miydi her şeyi?

Lütfen, izin ver aşkım, her nefesini ensemde hissedeyim.

Lütfen... Nefesini hiçbir şey örtmesin.

O gece yağmur hiç durmadı, sokağımın sonundaki adam oradan kaybolmadı, şehrin ışıkları yolumuzu aydınlatmadı ve dansım yarım kalmadı ama zaman, bizi bir anıya astı. O sokakta, o gece, hem başlangıcı hemde sonu gördü gözlerim.

Bir hayali çaldık kaderin sayfalarına; bir kalp ritmi kadar yükseldik, yükseldik... Yolumu belirledim ve çizdim: Kalbim, hiç kazanamadığım bir savaşın cephesinde yaprak gibi titredi.
Yağmur damlaları ilk defa tenime değmedi, ama ruhumu yıkamaya yetti. Elleri cebinde, ben buradayım, dedi;
odana dön ve pencerenin buğusunda senin için yapabileceklerimi izle, dedi.

Dinlemedim. İnanmadım. Beklemedim.

Zamana meydan okur gibi, varlığına meydan okudum.

Her gecenin sonunda, her şeye yeniden başlayabileceğimize inandım.

Yanıldım mı?

Herkese merhaba, ben ruhundabirikenler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Herkese merhaba, ben ruhundabirikenler.

Yıllar önce yazdığım ve yıllarca zihnimde kurguladığım, bir daha asla yeniden başlayamayacağıma inandığım kitabıma en uzun gecede, yeniden çıkmak istedim karşınıza. Hala hiç inancım yok, ama onlar bana yıllarca inandı. Birlikte uyudum, birlikte kurguladım, birlikte ağladım, birlikte kaderimi çizdim onlarla.

İnandığım yerden kırıldığım yere yeniden adım atıyorum.

Bir gün pes etmemek umuduyla yeniden başlıyorum.

Yeni bölümde görüşmek üzere ✨

KELİMELER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin