bir

1.3K 126 111
                                    

Dün geceyi aklımdan çıkaramıyordum.

Sikeyim, dünkü yayın o kadar fenaydı ki tam anlamıyla dağılmıştım. Gün neredeyse bitmek ve akşam olmak üzereydi fakat ben tam bir takıntılı gibi sürekli yayını düşünüp durmuş ve gün içerisindeki derslere bile odağımı verememiştim. Şu an bölüm öğrencileriyle proje toplantısı için otururken bile çenemi elime yaslamış, dünü düşünüp duruyordum.

"Jeongguk sunbae!"

İsmimi duymamla birlikte ani bir farkındalıkla başımı kaldırdım. Masada oturan ve proje yapacağımız birinci sınıflar garip bakışlarla bana baktığında utanmadan edememiştim. Onlar gerçek sorunlarla uğraşırken benim aklımı kurcalayan şeyleri bir bilselerdi, Tanrım, düşüncesi bile korkunçtu.

"Lider belirliyorduk da, sen olursun diye düşündük." Karşımda oturan genç kızın sevimlice gülümseyip elini bana doğru işaret etmesini beklemiyordum. Kaşlarım şaşkınlıkla havalandığında tıpkı onun gibi ben de kendimi işaret etmeye başlamıştım.

"Ne? Ben mi?"

Hemen yanındaki oğlan da başını sallayıp onayladığında ellerim olumsuz anlamda havada sallanmaya başlamıştı bile. Böyle şeylerde iyi değildim, sorumluluk almak istediğimi de pek sanmıyordum.

"Ama ben daha önce hiç grup projesini yönetmedim."

"Hadi ama sunbae! Sen bizden büyüksün, daha deneyimlisin. Daha iyi bir iş çıkaracağını biliyoruz." Kararsızlıkla onlara baktıktan bir süre sonra omuzlarım yenilgiyle çökerken kafa karışıklığıyla elimi enseme attım. Bana umutla bakarlarken onları reddetmem imkansız gibiydi.

"Öyle olsun madem."

"Teşekkürler sunbaennim!" Karşımdaki kız ellerini sevinçle çırparken yanındaki oğlan arkasına anlamadığım bir hızla dönmüştü. "Profesör, biz hallettik, çıkabilir miyiz?"

Ve büyük masada oturan yaşlı profesörün onayını aldıklarında ben ne olduğunu anlamadan ayaklanmışlar ve kapıya doğru ilerlerlerken şaşkınlıkla onlara bakan beni gerilerinde bırakmışlardı ve o anda, aslında bu sorumluluktan kaçmak istediklerini anlamıştım.

Aptalın tekiydim. Onlardan büyük olmama rağmen elimi masaya vurup karşı çıkamamış, sözümü bile geçirememiştim.

Masada öylece kaç dakika oturdum, bilmiyordum. Askerden yeni döndüğüm için okulda yalnız takılıyordum ve bu duruma alışmış sayılırdım. Gözlerim etrafta gezindiğinde kimsenin benim gibi tek başına oturmadığını görmek canımı sıksa da dakikalar sonra gözlerim yalnızca bir masaya takıldı.

Kendi aralarında samimice anlaştıktan sonra yemek yemek adına ayağa kalkan gruptan gözüme takılan çocuğa bakmaya devam etmiştim, ta ki bakışlarımı hissederek bana dönene kadar.

Çok tuhaf bir andı, avcısına masumca bakan av gibi hissetmiştim kendimi ve beni fark ettiği anda utançla başımı eğip oradan ayrılmayı düşünüyordum ki adımı işitmemle planlarım suya düştü.

"Hey! Sen, Jeon Jeongguk olmalısın."

Bakışlarım sersemce o çocuğu bulduğunda ne diyeceğimi bilmiyordum. Yalnızca üst sınıf olduğunu bildiğim için aceleyle ayaklanmış ve saygıyla eğilmiştim hafifçe. Bana karşı ilk bakışı oldukça ifadesiz olmuşsa da tam tersi bir sevecenlikle yanıma doğru gelmiş ve benimle konuşmaya çalışmıştı.

"Bizim bölümde çok fazla erkek olmadığı için hepinizin adını aklımda tutmaya çalışıyorum." Gülerken hafifçe kısılan gözleri ve gülümsediğinde kare şeklini alan dudaklarıyla birlikte konuşurken yapabildiğim tek şey mırıltılarla onu onaylamak ve şaşkınlıkla bakmaya devam etmekti.

BJ VanteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin