Bu, bir var oluşun aynı zamanda da yok oluşun hikâyesi... Bu, benim gibilerin korkunç ama gerçek hikâyesi... Bizler var olurken yok oluyorduk. Yok olurken de tekrar var oluyorduk hiç usanmadan... Hayır, kelimesinin anlamını bilerek büyüdüm ben. Hayır demek kötü bir şey değildi. Babamdan bunu öğrendim, ancak büyüdüğüm zaman ben hayır dediğim de kimse dinlemedi. Bana yardım ederler sandım. Çocukça bir masumiyetle azalarak çoğalacağımıza inandım. Sesimizi duyanlar, bizim sesimiz olacaktı. Bize sahip çıkanlarla hakkımızı arayacaktık. Oysa biz hiç azalmadığımız gibi çoğalmadık da... Daha kötüsü de toplumun ikiyüzlü olmasıydı. Artık bütün bunlara dur deme zamanı. Şimdi hüküm zamanı... Annesinin yokluğunu en acısı sanıyordu küçük Bilge... Daha da acısı varmış, babasının yokluğu... Dünyada yaşanabilecek en acı duyguları tattığını sanan Bilge, her seferinde daha farklı bir acı ile sınanırken hep ayakta kalmaya çalıştı. O kara gün geldiğinde ise yandı, kavruldu. Dünyası tam da o gün durdu Bilge'nin...