Bir hikâyede her zaman bir kahraman vardır. Başkasını kurtarmak için kendini feda eden bir kahraman. O hikâyelere nazaran benim hikayem de kahraman yoktu. Avcı yeşil gözlü adam benim kahramanım olmazdı. Benden ise zaten bir kahraman olmazdı. Biz kendimizi korumak için gözümüzü kırpmadan başkasını satan kişileriz... Bu hikâyede biri ölecek acımak yok demiştik. Acıma duygusu bende yoktu fakat onda vardı. Benim aksime avcı yeşil gözlerinin sahibindeki iyilik kırıntılarını çıkarıp kullandım. Öyle iyi rol yaptımki kendimi kaptırmaktan alıkoymadım. Ve onun pes etme eşiğine geldiğini şu sözleri ile anladım. "Mayın tarlasındayım adım atmamam gerek ama karşımda sen varsın. Ve ben öleceğimi bilsem de sana ulaşmak için o adımı atarım Jeryy." İçtiği şarapın çarptığını anlamıştım almak için hamle yaptığım da izin vermedi. "Çok içmemelisin çarpmış." Bu sözüm ile gamzesini göstererek güldü. "Onu değil kendini benden uzaklaştır." Söyledikleri ile kalbim anlamsız şekilde atmaya başlarken kaşlarımı çattım. "Ne saçmalıyorsun?" Aramızdaki mesafeyi kapattmak istercesine yaklaştı. Elimi tutup kalbinin üzerine koydu. "Hissediyormusun ne kadar hızlı atıyor. Bunu şarap değil kokun yapıyor Jeryy." Elimi çekmek istedim fakat izin vermedi. "Sarhoşsun ne dediğini bilmiyorsun." Acı çekiyormuş gibi baktı yüzüme."Biliyorum güzellim sana aşık olmaya başladığımı. Eğer gideceksen beni daha fazla öldürmeden git." Buruk tebessüm kondu dudaklarıma. "Ölmekten mi korkuyorsun?" Gülümsedi. "Ölünce seni görememekten korkuyorum." Öldürme beni demişti aylar öncesi konuşmamızı unutmuş gibi. Bu yolda birinin sağ çıkamayacağını bilerek girmiştik. Fakat ikimizde aşk ölümünden bahsetmemişti. Bahsetseydi girermiydik böyle yola?