-6- OYUN

26.6K 1.9K 1.2K
                                    

Hatam varsa üzgünüm, kontrol etmeden atıyorum...

~

"Günaydın prenses!"

Önünde ki sandalyeyi çekip karşısına gevşek bir şekilde kurulan bedeni gördüğünde gözlerini devirdi. Caner, ona çapkınca olduğunu düşündüğü bir gülümseme sunarken, elinde tuttuğu çilekli sütüde önüne bırakmıştı. Doğan ona aldırmadan gözlerini kaçırdı ve tostunu kemirmeye devam etti.

"Benimle konuşman için illa zoru mu kullanmam gerekiyor?" Tehlikeli bir ses tonuyla fısıldadığında, Doğan dudaklarını dişleyerek yerinden ayaklandı. Kantinde bile rahat yoktu.

Kulaklıklarının kulağından düşmemesine gayret ederek üzerine düşen ekmek ufaklarını silkeledi ve kapşonlusunun fermuarını açarak derin bir nefes aldı. İçerisi insan yoğunluğundan dolayı yeterince sıcaktı zaten ve bunalmıştı. Caner'e göz ucuyla bile bakmadan ilerlemeye başlamıştı ki, bileğine sıkıca dolanan parmaklar sayesinde durmak zorunda kaldı.

"Bana bak Doğan, kaç gündür seninle konuşmaya çalışıyorum. İnan bana iddia falan umrumda bile değil, yalnızca arkadaşın olmaya çabalıyorum."

Bu dediğiyle beraber Doğan alaylı bir şekilde gülümsedi ve bileğini sertçe çekerek Caner'in parmakları arasından kurtardı. Onun yüzüne nefret dolu bir bakış atıp ağzını açmasına fırsat vermeden ilerlemeye son hızıyla devam etti. Yalandan nefret ederdi ve Caner, ona yalan söylüyordu.

Daha bir kaç ders öncesinde onu arkadaşları ile iddia üzerine konuşurken duymuştu. Bir kaç gün kalmıştı ve eğer bu bir kaç günün sonunda ikiside Doğan'ı konuşturamazsa, eteği beraber giyeceklerdi.

Doğan aklına doluşan görüntüler ile istemsizce sırıtırken, koridorda ki öğrencilerin ona uzaylıymış gibi baktığının farkında bile değildi...

"Bir insan ilgiye bu kadar muhtaç olabilir mi ya? Acıyorum ona bazen, sırf hakkında konuşulsun diye ağzını açmıyor çocuk!"

"Saçmalama, onun ilgiye ihtiyacı olduğunu mu zannediyorsun? Baksana bir yüzüne, resmen kusursuz. Konuşsa da konuşmasa da ilgi onun üzerinde her daim olur zaten. Kıskançlık yapmayı kes!"

Kulaklarına dolan sözler ile beraber onu savunan kıza göz ucuyla baktı ve dinlediğini çaktırmadan müzik dinliyormuş gibi yapmaya devam etti. Sınıfının olduğu koridora girdiğinde, benzer sözler de kulaklarını doldurmuştu.

"Bakın bakın! Geldi zır deli!"

"Şeytan diyor çek şu kulaklığı kulağından, kır at çöpe! Eski püskü bir şey zaten."

"Oğlum saçmalama, geçen dönem olanları hatırlamıyor musun? Yakup kulaklığa dokunmaya çalıştığında çocuğun kolunu kırıyordu az daha!"

"Aynen aynen, Yamaç zor almıştı elinden Yakup'u. Hatırladım da acıdım şuan çocuğa, korkuyor hâlâ Doğan'dan."

Doğan içten içe sırıtarak sınıfına girdi. O çocuğu hatırlıyordu, Aras'ın arkadaşlarından birisiydi.

Sırasına ilerleyip sakin bir şekilde oturdu ve eline almış olduğu kapşonlusunu yan tarafına bıraktı. Öğle arasının bitmesine çok az bir süre kalmıştı. Bu süreyi kitap okuyarak değerlendirmek istesede, sınıfın önünde ki hareketlilik ile tüm dikkati dağılmıştı.

"Yamaç ittirme lan beni!"

"Gerekirse saçlarından tutup yerlerde sürüklerim seni Aras."

"Lan Yakup, sen niye titriyorsun?"

"Abi çocuğa bakınca bile dizlerimin bağı çözülüyor, ne yapayım korkuyorum."

"Sessiz olun biraz duyacak şimdi."

"Yamaç sen konuş gözünü seveyim."

"İddiaya giren sensin yavşak, dua et yardım etmeye çalışıyoruz sana. Tehdit etmeseydin onuda yapmazdık ya neyse."

"Doğru dedin, ne kadar şerefsiz bir insanmışım lan ben."

"Abi altıma yapacağım galiba ben."

"Sus artık Yakup, çenenin bağını sikeyim Yakup."

Doğan göz ucuyla sınıf kapısına bakmaya devam ederken gördüğü görüntüyle gülmemek için yanaklarının içini dişlemeye başladı.

Üst üste dizilmiş üç kafa, kıstıkları gözleri ile sınıfın içinde ki Doğan'a kaçamak bakışlar atıp aralarında fısıldaşıyorlardı. Aras'a cesaret vermeye çalıştıklarını anlamıştı.

Bir kaç saniye sonra duyduğu gürültüyle irkilirken, şaşkınca bedenini tamamen sınıf kapısına dönderdi ve gördüğü görüntü ile elleri ağzını bulurken, yüksek sesle gülmemek için kendisini olabildiğince kastı. Gözleri irileşmişti.

En üstten kafasını sarkıtan Yakup, hemen altında ki Yamaç'ın üzerine adeta uçarak düştüğünde Yamaç'ın ağzından acı dolu bir inleme çıkmıştı. Bununla sınırlı kalmayan bu absürt olay, Yamaç'ın sırtında ki Yakup ile onlara göre biraz daha kısa ve zayıf olan Aras'ın üzerine düşmesiyle iyice tuhaflaşmıştı. Doğan onların aptallığına sessizce gülerken, bu durumdan memnun olan tek kişi kendisiydi.

"Ahhh! Sırtım!"

"Aras iyi misin!?"

"Konuşacağına kalksana üzerimden piç!"

"Kalkabilsem kalkacağım, kalçam ağrıyor!"

"Şükürler olsun ki olan size oldu, ben de bir şey yok valla turp gibiyim!"

Yamaç ve Aras yüzlerini buruşturup yerden ayaklanırken, Yamaç kaçmakta olan Yakup'a bir küfür savurdu ve acı içinde ki Aras'a dönerek sırtını patpatladı. Aras acı içinde yüzünü buruşturduğunda, Doğan gerçekten canının yandığını anladı ve yüzünde ki gülümseme soldu.

Aras güçlükle hareket etmeye çalıştığında Doğan offlayarak yerinden doğruldu ve sınıf kapısının önüne doğru ilerledi. Doğan'ı gören Yamaç korkuyla yutkunup geri geri adımlar atmaya başladı ve Aras'ın ona bakmamasını fırsat bilerek anında oradan tüydü. Doğan onun bu korkaklığına yalnızca gözlerini devirdi. Sanki insan yiyordu!

Aras'ın açık mavilerini sıkı sıkı yumduğunu gördüğünde içini büyük bir telaş kaplamıştı ve kendisi bile ne yaptığını anlamayarak, tek elini çocuğun yumuşak yanağına yasladı. Başını kaldırıp göz göze gelmelerini sağladığında Aras'ın afalladığını anlayabiliyordu.

"Ş-şey ben.." Aras ne diyeceğini bilemeyerek gözlerini kaçırdığında Doğan yavaş yavaş yüzünün her bir santimini ezberlemek istercesine gözlerini bir an olsun ondan ayırmadı.

"Yani iyiyim ben! Evet evet, iyiyim. Seninle konuşmak için gelmiştim ama elime yüzüme bulaştırdım işte."

Huysuzca konuştuğunda onları şaşkınlıkla izleyen gözleri umursamadan gülümsedi Doğan. Çocuğun elmacık kemiğini kimseye fark ettirmeden naif bir şekilde okşadı ve geriye çekildi. Aras'ın açık mavilerinde ki şaşkınlığı ve afallamışlığı görebilmişti.

Ardından son bir kez Aras'a derin bakışlarıyla bakıp bacaklarını hareket ettirerek sınıfına geri döndü. Yüzünde sinsice bir sırıtış belirivermişti.

Pekâlâ, o ikisi kendisi üzerinden iddiaya girebiliyorsa, Doğan da elbette onlarla küçük bir oyun oynayabilirdi. Bu düşünceyle keyiflenerek yanmayan peteğe doğru ilerleyip Okul'un arka bahçesini izlemeye başladı.

Aras'ın için neden telaşlandığınıda o an için yok saymaya karar vermişti.

~

Kısa oldu üzgünüm, yavaştan başlıyoruz artık...

Keyifli okumalar~

DOĞAN (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin