Kontrol etmeden atıyorum, yorum şey ederseniz sevinirim :*
~
"O seste neyin nesiydi öyle?"
Kafasını göğsüne yaslayıp burnunu çeken bedenden kendisini zorlukla ayırdı ve onu hiç umursamadan eşyalarını alıp hızla sınıfın kapısına yöneldi Doğan.
"Doğan! Nereye gidiyorsun?"
Caner'in kırık sesi kulaklarına dolarken dişlerini sıkarak kulaklıklarını kulağına bastırdı. Endişeden ve stresten ne yapacağını şaşırmıştı adeta. Aras'ın açık mavilerinde ki hayal kırıklığı gözlerinin önünden gitmiyordu. Bakmaya doyamadığı gözlerinden, yaş aktığını görünce beyni durmuştu sanki.
Caner'e son kez dönüp bakmadan kendisini sınıftan attığında dişlerini olabildiğince sıkarak ilerliyordu. Aras'ın düşüncelerini az çok tahmin edebiliyordu. Yüksek ihtimal ona nasıl davranıyorsa, Caner'e de aynı şekilde davrandığını düşünüyordu. Üstelik kulaklarında kulaklık görmemeside içine kurt düşürmüş olmalıydı.
"Nasıl bir kara bahtım varmış benim anlamadım ki?"
Kendi kendine ağzının içinde söylenerek okuldan çıktığında bazı öğrencilerin gözü ona dönmüştü. Hiç birini umursamadan telefonunu çıkarttı ve Aras'a titreyen elleriyle mesaj yazmaya çalıştı.
Nerdesin? Yemin ederim göründüğü gibi değil, yanlış anladın.
Soğuktan dolayı burnunun ucu hafif kızarmıştı Doğan'ın. Dudaklarını dişleyerek geri dönüş bekledi. Ama Aras bir türlü mesajına cevap vermiyordu.
Aras, lütfen cevap ver. Her şeyi açıklamama izin vermelisin.
Kaldırımın köşesine çöküp titreyen elini ağzına götürdü ve ince derisini dişlemeye başladı. Bir kaç dakika sonra telefon elinde titrediğinde neredeyse düşürecekti. Hızla mesajı açıp seri bir şekilde okudu.
Dudaklarında masum bir gülümseme belirirken, tek eliyle sıkı sıkıya kavramış olduğu kulaklığı serbest bıraktı. Ardından hızla kaldırımdan kalkarak Aras'ın bulunduğu yere ilerlemeye başladı.
Ve fark ettiği bir şey vardı ki, az önce parmaklarıyla sıkıca kavradığı kulaklık bile gerginliğini, stresini alamamıştı.
Onun artık yalnızca Aras'a ve açık mavilerine ihtiyacı vardı. Bunu yeni yeni fark ediyordu ve bu fark ettiği şey içinin korkuyla kasılmasına sebep oluyordu. Aras'ın benliğini ve kalbini yavaş yavaş ele geçirdiğini biliyordu ancak bunun önüne garip bir şekilde geçmek istemiyordu.
Belki de yapması gereken tek şey, Aras'a izin verip, kalbini ona tamamen açmaktı. Belki o zaman huzurla gülümseyebilir ve biraz olsun yaşamak için sevinç duyabilirdi. Kim bilir, belki âşık bile olabilir, bu karamsarlıktan kurtulabilirdi.
Ya da çoktan âşık olmuş bile olabilirdi...
~
Girdiği ara sokakta başı yere eğik bir şekilde, burnunu çeke çeke dudaklarını büzüyordu. Bir kaç göz yaşı dudaklarına değince yüzünü buruşturdu. Göz yaşının tadı midesini bulandırıyordu.
"Ne sanmıştın ki? Aptal! Gerçekten sana karşı herkesten farklı olacağını mı düşündün? Onun için herkes gibisin sen de işte."
Ağzının içinde kısık bir şekilde, huysuz sesiyle mırıldanarak apartmanın basamaklarına çıktı ve merdivenlere oturdu. Soğuk beton sayesinde kıçı donuyordu şimdi de. Merdivenlere sövmeye başlayıp avuç içiyle sertçe vurduğunda, acıyan yalnızca kendi eli olmuştu.