Bu bölümü yanyantmissekiz ithaf ediyorum, son kez keyifli okumalar! 💜🌈
Doğan'dan...
Yumuşak, beyaz eli avuçlarımın arasına alarak dudaklarıma götürdüğümde, aldığı kesik ve heyecanlı soluklar kulaklarıma dolmuştu. İstemsizce yüzümde yer edinen gülümsemeyle birlikte, avuç içine hafif ıslak dudaklarımı yavaşça bastırdım. Aynı anda titreyen bedenlerimiz, kalbimin hızını bir hayli arttırırken bir kaç naif öpücük daha bıraktım avuç içlerine, derin bir nefes alarak gözlerimi kırpıştırdım, hoş kokusunu ciğerlerime çektim.
"Üşümüşsün." Açık mavi gözlerinde ki mutlu parıltılar, yüzümün her bir köşesinde usulca gezinirken, dokunmaya kıyamadığım kirpiklerini kırpıştırdı ve nefes almak uğruna öptüğüm güzel dudaklarında kırık bir gülümseme belirdi. Oturduğu banktan biraz daha bedenime yaklaşarak, üzerime eğildi. Siyah parlak saçlarımın gelişi güzel döküldüğü alnıma dudaklarını bastırarak kokumu içine çekti. Hissettiğim huzur boğazımı düğüm düğüm ederken, dudaklarının alnımın üzerinde kıvrıldığını hissedebilmiştim.
"Kalbim hala sımsıcak..."
Huzur dolu boğuk sesi, kulaklarıma dolduğunda istemsizce kıkırdadım. Çoğu zaman yanımda romantik olmaya çalışıyordu, tabi başarabildiği muammaydı. Ancak bunun için çaba sarf etmesi bile içimi sıcacık yapıyordu. Dudakları alnımdan ayrılıp başını geriye çektiğinde, gözleri gözlerime kenetlenmişti.
"Bu gece, seni bir yere götüreceğim."
Hevesli sesiyle beraber adeta şakıyarak konuştuğunda tek kaşım havalandı. Soğuktan dolayı kuruyan dudaklarımı ıslatarak ona sorarcasına baktım. Yalnızca omuz silkmekle yetinmişti. "Aklından neler geçiyor?" Muzip bir ses tonuyla konuştuğumda gözlerini devirmişti. Sırıtarak omzundan tutup kendime çektim ve göğsüme yasladım bedenini.
Benim montum üzerindeydi yine, zorla şapkamıda kafasına geçirmiştim. Minik burnunun ucuna ufak bir öpücük kondurduğumda dudakları aşağı doğru büzülerek tatlı bir görüntü sunmuştu bana. Kendime engel olamayarak dudağının kenarından da uzunca öptüm. Hassas ve bir o kadarda yumuşak olan tenini, dudaklarım oldukça seviyordu.
"Doğan... biraz konuşabilir miyiz?"
Caner'in kısık ses tonu kulaklarıma dolduğunda afalladım. Aras'ın bedeni, kollarımın arasında gerilmişti, hissedebiliyordum. Kafamı yan tarafıma çevirerek, sarmaş dolaş bir şekilde olan bedenlerimize bakan Caner'i net bir şekilde görebilmiştim. Koyu yeşillerinde ki ışığın söndüğü bariz belli oluyordu.
Gözlerimi kaçırarak Aras'a baktığımda, dişlerini sıkarak gözlerini kapattı ve bir kaç saniye öyle kaldı. Ardından çenesinin ucuyla onayladığında derin bir nefes alarak ayaklandım. Caner'in yanına gitmeden önce, belimi biraz eğerek Aras'ın ensesine parmaklarımı sardım ve şakaklarına kokusunu içime çekerek ufak bir öpücük kondurdum. Güven verircesine gülümsediğimde, aynı şekilde gülümsemişti bana.
Okul'un arka bahçesindeydik. Caner, tereddütlü olduğunu tahmin ettiğim adımlar atarak ilerliyordu. Ben de onun gri saçlarının bittiği ensesine bakarak yürüyordum yalnızca. Benimle ne konuşacağını merak ediyordum, ağlayarak bedenime sarıldığı günden beri onu görmemiştim.
En sonunda biraz ilerideki sarı yapraklarını dökmekte olan ağacın altında durduğunda, karşısına geçtim. Ellerimi pantolonumun cebine koyarak gözlerimi yüzüne diktiğimde bir kaç saniye içi gidermiş gibi suratıma baktı. Ardından gözlerini kaçırarak dudaklarını araladı.