-2- MAVİ

41.5K 2.4K 1.9K
                                    

"Sessizlik yeni düşüncelere yelken açmak için uygun bir limandır."

Üzerine giymiş olduğu beyaz, ince kumaştan yapılan okul gömleğinin düğmelerini iliklerken aklından geçen söz ile duraksadı. Gözü bir süre ayakkabılıkta ki bir çift siyah spor ayakkabısının üzerinde oyalanırken girmiş olduğu transtan irkilerek çıktı. Ensesinde ki tüyleri diken diken eden bu ürperti, içinde bazı şeyleri tekrar tekrar sorgulamasına neden olurken yutkunarak kafasını iki yana salladı ve aynadan bakışlarını açıkta kalan beyaz boynuna dikti.

Yavaş bir şekilde bedenini dikkatle incelerken her hangi bir kusur aradı kendinde. Ancak bulamadı. Siyah dağınık saçları alnına gelişi güzel dökülürken koyu kahverengi gözleri ifadesiz bir şekilde bakıyordu. Elmacık kemikleri hafif çıkık, gür kirpikleri belki de suratında dikkat çeken en önemli şeydi. Simsiyah ve upuzundu kirpikleri, gözlerini açıp kapayınca yüzüne yakışan kaşlarına kadar çıkıyordu. Kalın dudakları her zaman kırmızı ve ıslaktı. Yutkunup belirgin olan adem elmasını incelediğinde aynadan kendine yamuk ağız bir şekilde sırıttı. Güzel görünüyordu.

İnce beline taktığı kemeri biraz daha sıkılaştırırken gömleğinide pantolonunun içine sokmuştu. Son olarak siyah spor ayakkabasını ve koyu mavi renkte ki montunuda üzerine geçirdiğinde nefret ettiği yere (yani okula) gitmeye hazırdı. Her zaman ki gibi kulaklıklarını kulağına taktı ve her hangi bir müzik açmadan siyah deri çantasınıda tek omzuna astı. Aynadan son kez kendini süzerken tamamiyle hazır olduğuna kanaat getirdi ve adımlarını dış kapıya doğru yönlendirdi.

Yüzünü ifadesizleştirirken evden çıkmadan önce kapının yanında ki krem rengi küçük masanın üzerinden kitabını eline aldı ve anahtarlarını cebine atarak kendisini evden attı. Her zaman ki gibi hava buz kesiyordu.

Tek eli yünlü montunun cebinde, diğer eli ise kitabını sıkı sıkı kavramış bir şekilde ilerlerken önünden geçtiği pastacıya yandan bir bakış attı. İçeriye girip çalışan abiye başıyla selam verdiğinde, abi ise ona kocaman gülümsemişti. "Günaydın Doğan, her zamankinden mi?" Dedi alaylı bir ses tonuyla konuşup. Doğan onun bu şakacı haline sırıttı ve elini ensesine atarak çekingen bir şekilde orda ki saçlarıyla oynadı. "Her zamankinden Bülent abi."

Adam kafasını sallayıp kasadan biraz uzaklaştı ve her sabah Doğan için ayırdığı özel, ılıklaştırılmış süt şişesini aldı ve kasaya geri döndü. Doğan'a babacan bir şekilde gülümseyip sütü uzattığında Doğan ona samimi bir şekilde iyi günler dileyip sütün parasını ödedi ve kendisini sıcak ortamdan ayırarak dışarıya çıktı.

Sakin adımlarla ilerleyip okul'un ön bahçesine çıkan ara sokağa girdiğinde bacağını dolanan ufak şeyle ilk irkilsede daha sonra ses etmeden onun için ayırdığı küçük kaba doğru ilerledi. Şişeyi açıp sütü içine döktüğünde ayak bileğine dolanan ufaklık kendisinden ayrılarak hızla kaba yönelmişti. Doğan yamuk bir gülümsemeyle minik kediyi okşarken, kedi ise uslu bir şekilde sütünü içmeye devam etti.

"Rıfkı, gidiyorum ben okula geç kaldım. Çıkışta evinizi ziyarete gelirim. Bekle beni tamam mı?" Evet, minicik kediye 'Rıfkı' adını vermişti.

Bir süre cevap gelmesini bekleyerek kendi aptallığına içinden bir kaç küfür etti ve boş sokağa hoş bir kıkırtı bıraktı. Ardından Rıfkı'nın beyaz tüylerini son kez okşadı ve ayağa kalkarak onu geride bıraktı. İçine bir öküz otursa da çıkışta onun ve ailesi için yaptığı evi ziyaret edeceğini hatırlatarak boğazına oturan yumrudan kurtuldu. Bugün kendisini biraz daha duygusal hissediyordu.

Silkelenip kendisine geldi ve adımlarını biraz daha hızlandırarak kalabalık okul bahçesine girdi. Sol bileğine taktığı saati kontrol edip daha dersin başlamasına on beş dakika olduğunu gördü ve rahat bir nefes aldı. Geç kalmak istemezdi sonuçta. Biraz kitap okumanın iyi olacağını düşünerek koyu kahverengilerini kıstı ve hızla bahçeyi tarayarak boş bir bank aradı. Sonunda en köşede, tenhada duran eski püskü kırık bankı boş görünce gülümsedi. Sessizliği seviyordu.

Oraya doğru yönelirken adımları acelesizdi. Bedenine dönen bir kaç yargılayıcı bakışı hissederken ve alaylı sözleri duyumsarken ifadesiz yüzünü bozmamaya çalıştı. İnsanlar bazen gerçekten de sinir bozucu olabiliyorlardı.

Banka geldiğinde kırık olan yerlere dikkat ederek oturdu ve kulaklıklarını kulağına biraz daha sıkı bastırarak kitabında kaldığı sayfayı açtı. Sırtını geriye doğru yaslarken omuzlarını dikleştirdi ve bütün dikkatini kitaba verdi. İçinde hissettiği anlamsız huzur ile sakin bir şekilde kitabı okumaya devam ederken bir kaç hışırtı sesi duyduğunda kaşları biraz çatılmıştı.

"Ayağının ayarına sokayım Yakup!"

Duyduğu yabancı ses ile irkilirken bir tepki vermeden kitabı okumaya devam etti ancak bütün dikkati dağılmıştı. Tam olarak arkasında ki çalılıklardan yükselen hışırtılı sesler ile bedeni kasılırken, kulağının birini oraya verdi.

"Ya Yamaç, sessiz olsana duyacak şimdi!"

"Kör müsün oğlum? Çocuk kulaklık takıyor nasıl duysun bizi?"

Doğan'ın dudakları istemsizce iki yana kıvrılırken kafasını belli belirsiz iki yana salladı. Onların sandığı aksine, tüm konuştuklarını net bir şekilde duyuyordu.

"Oğlum ürktüm ben biraz, neden hareket etmiyor bu çocuk?"

"Ağlama Aras, az önce atıp tutuyordun ne oldu?"

Onlar aralarında hâlâ tartışmaya devam ederken Doğan biraz eğlenmekte bir sakınca görmedi. Alt dudağını dişlerken gözlerini kapattı ve kitabının kapağını nazikçe kapatırken kafasını ve bedenini yavaşça oynatmaya başladı. Bir süre arkasında ki sesler kesilmişti.

"euzubillahimineşşeytanirracim."

"Yamaç, Yamaç hareket ediyor bu çocuk!"

"Görebiliyorum Aras, yalnız Yakup'un rengi attı tipe bak."

"Abi yeter bu kadar gördük, ettik! Haydi gidelim bak."

"Lan Yakup ağlıyor musun?"

Onlar bir süre daha saçmalamaya devam ederken Doğan gözlerini devirerek sakince gerindi. Sesler tekrar kesikleşirken ayaklanmak için hazırlanıyordu ki duyduğu sözle kaşları havalanırken yerinde öylece durdu.

"Aras, iddiayı unutma! Bu çocuğu konuşturman lazım. Ya şimdi ya hiç, bu kadar yaklaşmışken pes edemeyiz."

Doğan'ın kaşları çatılırken sinirle alt dudağını dişlemeye başladı. Duyduklarıyla kalbi acırken burnunu çekerek hafiften dolan gözlerini kırpıştırdı. Yine birisi onun konuşması üzerine iddiaya girmişti. Tıpkı bir oyuncak gibi üzerinden iddiaya girilmişti yeniden.

Önce omzunu sıkıca kavrayan eli hissetti Doğan. Ne olursa olsun gelen kişiye hiç bir tepki vermeyecekti. Onu yumruklamak isteyen elinin avuç içine tırnaklarını geçirdi ve tekrardan sakinleşmek için derin bir nefes aldı. İfadesiz bir şekilde duracaktı ve sonrada burdan siktir olup gidecekti.

Arkasında ki kişi yavaşça önüne gelip titreyen sesiyle ona 'hey' derken gözlerini kırpıştırarak araladı ve donuk bakışlarını omzunu kavrayan bedenin gözlerine sabitledi.

Gördüğü açık mavi, tedirgin bir çift gözle afallarken yüzünde ki sarsılmaz ifade aynı anda tuzla buz oldu. Çocuğun çekingen ve bir o kadar da tedirgin bakan mavilerinden gözlerini bir an olsun çekemezken, hissetiği tanıdıklık hissiyle bakışları an ve an derinleşmişti...

*

Yorumlarınız benim için değerli, keyifli okumalar. 💜🌈

DOĞAN (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin