Aşırı duygusal bir bölüm oldu, kontrol etmeden atıyorum hatam varsa üzgünüm, umarım sıkılmazsınız... ♡
~
Göğsünde uzanan bedenin çıplak omuzlarına minik buseler kondururken, burnunu boynuna bastırıp ciğerlerine temiz kokusunu çekti. Elleri, belinin iki yanında dolaşıyor, parmak uçlarıyla yumuşak ve beyaz tenin her bir santimini ezberlemek istercesine nazik dokunuşlar bırakıyordu.
"Bundan bir ay öncesinde," diye söze girdi Aras. Gözleri huzurla kapanmış, dudaklarında mayhoş bir gülümseme vardı. Ses tonu hafif buğulu ve ortamın büyüsünü bozmamak istercesine son derece kısıktı. Perdenin arasından usulca sızan sokak lambası ve görkemli ayın ışıkları, çıplak gövdesine değiyor ve Doğan'a güzel bir görüntü sunuyordu.
"Seninle böyle bir durumun içinde olacağımı söyleseler, onlara kahkahalar ile gülerdim."
Aras kıkırdayarak konuştuğunda, Doğan da istemsizce gülümsedi. Burnunu, siyah parlak saçların bittiği enseye dayayıp bir kaç küçük mırıltı çıkardı. Kokusu burnuna dolduğu an, bedeni titremişti adeta. Gözlerini kapatarak derin soluklar aldı ve dudaklarını bir süre ensesinde gezdirdi.
"Neden?" Meraklı bir şekilde, gözlerini kırpıştırarak sormuştu. Aras, bu soru karşısında içine titrek bir nefes çekti ve yutkundu. Kafasını biraz daha geriye yaslayarak ellerini Doğan'ın belini saran kollarına yerleştirdi ve işaret parmağıyla baştan sona okşamaya başladı.
"Doğan, sen öylesine farklı ve öylesine özelsin ki, insanlar sana yaklaşmak için adeta deliriyorlar, kendinin farkında değilsin inan bana." Ağzının içinde mırıldanarak söylemişti. Doğan'ın kaşları havalanırken, başını yan çevirerek yumuşak yanağını Aras'ın omzuna yasladı ve hafif aralık ıslak dudaklarını sürttü hassas tene.
"Bana yaklaşmak için deliriyorlar mı? Herkes benden nefret ediyor Aras, herkes ucube olduğumu düşünüyor. Sanki- sanki bana korkunç bir canavarmışım gibi davranıyorlar."
Sesi öylesine kırık ve masum çıkmıştı ki, Aras kapalı göz kapaklarını aralayarak Doğan'ın kollarının arasında dikleşti. Biraz öne kayarak sırtından tamamen kurtuldu ve geniş yatakta bedenini ona doğru çevirdi. Bacaklarını, Doğan'ın uyluklarının iki yanına atarak biraz daha ona yaklaştı ve kollarını omzuna sıkıca doladı. Alt taraflarının birbirine temas etmesi ile bedeni kasılmıştı. Bu çocuk sayesinde aklını kaçıracaktı.
"Senden kim nefret edebilir ki? O kadar temiz ve masumsun ki, sana ulaşamadıkları için çıldırıyorlar yalnızca. Senin bu güzel tenine dokunabilmek, ses tonunu işitebilmek için deliriyorlar." Doğan pür dikkat onu dinliyordu şimdi. İstemsizce dudakları aşağı bükülmüştü bir çocuk gibi.
"Hayır, beni kandırıyorsun." Dedi kaşlarını çatıp omuz silkerken. Aras kıkırdadı ve gözlerinin içine masum bir gülümsemeyle bakıp ensesinde ki saçlar ile yavaş yavaş oynamaya başladı. Başını biraz eğip dudaklarından öptüğünde, Doğan'ın yüz hattı anında yumuşamış, bedeni gevşemişti. Pamuk şeker kıvamına gelmişti adeta.
Sesli bir öpüşle dudaklarına ayırdı. Ardından sertçe bir kez daha öptü dolgun iki et parçasını. Sonra bir kez daha ve bir kez daha...
"Seni kandırmıyorum." Dedi dudaklarını dudaklarına, burnunun ucunu burnuna sürterken. Doğan ellerini beline sararak tamamen bedenlerinin bir bütün olmasını sağlamıştı. Şimdi güzel kokuları birbirlerinin ciğlerine doluyor, sık nefesleri birbirine karışıyordu. "Benim şuan yaşadığım bu tarif edilemez hissi, yaşamak isteyen çok kişi var. İnan bana." Diye de tamamladı sözlerini Aras. Doğan omuz silkti.