Fotoğrafta Duru, Ulaş, Selenay ve Tolga var.
Alec Benjamin - Let Me Down Slowly
İyi okumalar...
Ulaş
Hastaneden içeriye hızlıca girip Tolga'nın telefonda bahsettiği yöne doğru yürürken endişemi bastırmaya çalışıyordum. Ona 'ablanı dışarı çıkarmalısın' fikrini veren bendim, fikrimin de hâlâ arkasındaydım ancak ilk deneyimlerinin böyle sonuçlanması yüreğimi yakıyordu. Duru için, ablası için endişeleniyordum. Zaten her şey için kendisini suçluyordu, kim bilir şu an nasıl hissediyordu...
Sonunda Tolga'nın bahsettiği kata geldiğimde adımlarımı yavaşlattım ve etrafıma bakındım. Biraz ileride Tolga'nın elini Duru'nun omzuna koyduğunu ve kendince ona destek verdiğini görebiliyordum. Bakışlarımı tamamen Duru'nun omzunu sıkan eline odaklarken gözlerim kısıldı.
Şimdi sırası mı, Ulaş?
Zihnimden geçenlere hak veriyordum. Şimdi kıskançlığın ne yeri ne de sırasıydı. Yavaşlayan adımlarımı hızlandırıp Duru'nun yanına vardım ve fark etmeden de olsa Tolga'nın elini indirip oraya kendi elimi koydum. Bunu cidden fark etmeden yapmıştım ve ben de şaşkındım.
"Duru, iyi misin? Ablan nasıl?"
Cevap vermemişti, beni duyduğundan da şüpheliydim. Başımı Tolga'ya çevirip sordum. "Nasıl oldu?"
"Ablasının tansiyonu düşmüş, bayılmış. Deniz de fark etmedi haliyle, tekerlekli sandalyeyle ilerlerken ablası bir anda yere serildi. Açıkçası ben de fark etmedim, baktım o kadar ama uyuyor sandım, hatta ne güzel uyuyor bile diyor insan."
Kaşlarımı kaldırdığımda Tolga, gözlerini kaçırmıştı. Elini kıvırcık saçlarından geçirdi. "Baktım derken şey için..."
"Ne için baktığın beni ilgilendirmiyor." Bakışlarımı tekrar donup kalmış Duru'ya çevirdim. Burada olduğumun farkında mıydı acaba?
"Bu arada, Deniz'i kan tutuyor. Ben dışarıda beklemesini önerdim, hastane sonuçta. Her yerden kan çıkabilir ama istemedi, ben de ısrar edemedim. Haberin olsun."
"Tamam." diye mırıldandıktan sonra parmaklarımı Duru'nun dirseğine sardım ve onu kaldırdım. Bana zorluk çıkarmamıştı, hareketlerime uyum sağlıyordu.
"Biraz dışarıya çıkalım, nefes alalım sonra geliriz buraya. Tamam mı?" Soruma cevap vermemişti ama hareketleri beni takip ediyordu. Duru'nun dirseğindeki elimi çekip koluna sardım, diğer elimle de elini tutmuş ve yürümeye başlamıştık. Ne durumdaydı bilmiyordum ancak kötü görünüyordu. Olur da düşerse onu kolaylıkla tutabileceğim bir pozisyonda yürümek istemiştim.
Hastane koridorlarında ilerlerken etrafıma dikkatlice bakınıyordum. Sonuçta hastane ortamıydı, burada kan görmek oldukça yüksek bir ihtimaldi ve Duru'nun görmesini istemediğim için keskin bakışlarımı etrafta gezdiriyordum. Olur da böyle bir durumla karşılaşırsak ondan önce görüp müdahale edebilmek için...
Çabamın boşuna olmadığını karşıdan gelen adamın ellerindeki kanı görünce anlamıştım. Refleks olarak Duru'nun başını göğsüme doğru çektim ve ellerimi gözlerinin üzerine kapattım. O, göğsüme sığınıp korkusuyla yüzleşmekten kaçınırken ben en büyük korkuma sarılmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAN KARAKTER | Texting
Short StoryUlaş: Hani sen bana ilk mesajında demiştin ya Ulaş: Dizi, film ve kitaplarda herkesin sevdiği yan karakterler gibisin diye Ulaş: O zamanlar bu benim için bir iltifattı Ulaş: Ama şimdi değil Ulaş: Kendime neyi yediremediğimi sormuştun Ulaş: İşte bunu...