Fotoğrafta Duru ve Ulaş var.
Emre Aydın - Sen Gitme
İyi okumalar...
Duru
Sessizce yerimde dikilip Ulaş'ın konuşmasını beklerken yüzümdeki gülüş, onun düz surat ifadesine baktıkça solmuştu. Konuşmamız gerektiğini ben de biliyordum, ilk adımı o atmasa buradan eve gidince direkt ona yazacak ve gereksiz yere çıkıştığım için özür dileyecektim. Kırmak istediğim en son insan bile değildi.
Sessizlik gittikçe uzarken rahatsız edici olmaya başlıyordu. Bunun üzerine Ulaş'ın gerginliği de eklenince... İyice katlanılmaz hale gelmişti. Daha fazla dayanamayıp konuştum. "Evet, ben de seninle konuşmak istiyordum."
"Öyle mi? O zaman sen başla."
"Pekala..." diye mırıldandıktan sonra birlikte yürümeye başlamıştık. Bir yandan da konuşuyordum. "O gün olanlar için üzgünüm. Ablam konusunda çok hassasım, seni suçladığımı düşünmeni istemem yani. Sen şimdi gelip konuşmak istemesen ben akşam yazacaktım sana."
Ulaş, hafifçe gülüp kafasını çevirdi. "Tolga'dan vakit kalırsa tabii."
Ağzının içinde mırıldandıklarını duymakta zorlanmıştım. Adımlarımı durdurup "Anlamadım?" diye mırıldandığımda o da adımlarını durdurup karşıma geçmişti.
"Tolga'yla konuştuğunu söylemeyi düşünüyor muydun bana?"
"Evet, düşünüyordum. Dediğim gibi, akşam-... Bir dakika, sen bunu nereden biliyorsun?"
Ulaş, ellerini deri ceketinin cebine sokup omuzlarını geriye attığında yüzündeki ifadeyi tanıyamıyordum. Şu an çok başka biri gibiydi. Sinirliydi, onu gözlerinden görebiliyordum ancak Ulaş'ın bu gibi duyguları içinde taşıyabildiğinden habersizdim. O hep içi dışı bir olan, içinde hiçbir şey tutmayan ve anında söyleyip kurtulan biriydi.
Sevincini de üzüntüsünü de dışa yansıtırdı, böylece içine daha azı kalırdı. Omzuna ağır yükler yüklenmesine engel olurdu. Ancak şimdi... Çok farklı görünüyordu.
"Evinin önünde gördüm onu. Ablanın olayını sana hemen anlatmadığım için suçluluk içerisindeydim, bu yüzden kapına geldim barışmak için. Sonra seni onunla gördüm."
"Neden geldiğini haber vermeden gittin?"
"Çok meşgul görünüyordun."
"Sana vakit ayırabilirdim." diye mırıldandım. Ulaş, alayla güldüğünde bana inanmıyor gibi bir hali vardı ve şu an bu muameleyi görmek gerçekten canımı sıkıyordu. Evet, beni Tolga'yla görmek onun canını sıkabilirdi. Bunu anlıyordum. Tolga, onu sırtından bıçaklamış biriydi ancak başka bir çarem yoktu.
"Tolga ile neden görüştüğüm konusunda bir fikrin var mı bari Ulaş? Böyle alayla gülmeden önce bir düşün istiyorsan, neden görüştüm ben Tolga'yla?"
"Düşüneyim hemen." Ulaş, düşünüyor gibi mırıldandığında yüzündeki alaycı gülüş de büyümüştü. Çok geçmeden konuşmaya başladı, bu kısacık süre zarfında hiç düşünmediği de belliydi.
"Kıvırcıklardan hoşlandığını söylemiştin. Belki sebep bu olabilir."
Şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı, ne bir şey söyleyebiliyor ne de yapabiliyordum. Öylece, bulunduğum yerde donakalmıştım. Cidden şaşkındım. Ulaş'ın bunu düşünmesine hak veriyordum. Sonuçta Tolga ve eski sevgilisi onu arkasından bıçaklamıştı ancak bana bunu yakıştırmasını yediremiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAN KARAKTER | Texting
Short StoryUlaş: Hani sen bana ilk mesajında demiştin ya Ulaş: Dizi, film ve kitaplarda herkesin sevdiği yan karakterler gibisin diye Ulaş: O zamanlar bu benim için bir iltifattı Ulaş: Ama şimdi değil Ulaş: Kendime neyi yediremediğimi sormuştun Ulaş: İşte bunu...