Hoseok Yoongi'nin peşinden koşmaya devam ederken yorulduğunu hissediyordu. Ama Yoongi sadece yürüyordu. Nasıl olur da bu kadar çabuk uzaklaştırdı ondan. Yoongi sonunda durmuş ona baktığında Hoseok kaybolan gücüne rağmen daha hızlı koşmaya çalıştı. Sonunda bir uçurumun kenarında durdular. Yoongi ona gelmesini işaret ettiğinde Hoseok düşünmeden uçurumun ucuna yürüdü, ve son adımında düştü. Bunu hak etmişti.
Hoseok yerinde sıçrayarak uyandığı zaman güneş henüz doğmamıştı. Elini boynuna atıp sıvazlarken mührüne dokundu istemsizce. O anda Yoongi' nin varlığını hissetmesi ile üstünde ki yorganı atarak odadan koşarak çıktı. Nefesi kesiliyor, eşini göreceği için mutlulukla atıyordu kalbi. Ama onun odasına geldiği zaman başka bir alfanın feroman kokusunu aldığında yerinde donakaldı. Junhoe onun odasından çıktığında kaşlarını çattı.
Neler oluyordu böyle? Junhoe öfkeli gözlerle ona bakmış, mecburiyetin getirdiği saygıyla eğilip yanından ayrılmıştı. O gittiği anda içeriye girdiğinde, Yoongi' nin yüzünde ki hafif gülümsemeyi, kızarmış yanaklarını gördü. Uzun saçlarını örmüş, onlarla oynuyordu dalgın dalgın. O kadar güzel görünüyordu ki şuan. Onu göğüs kafesine saklamak istemişti.
"Yoongi." dedi sadece varlığını belli etmek istercesine. Aslında şuan delicesine ona sarılmak, af dilemek ve herşeye yeniden başlamak istiyordu. Ama diğer yanı onu bırakmasını çünkü Daehwi ile mutlu olduklarını haykırıyordu. Yoongi eşine döndüğünde bakışları donuklaştı, yanaklarında ki pembelik yok oldu. Güzel mavi gözleri ruhsuz...
"Bende seninle konuşacaktım Alfa." dedi yatağından kalkıp.
"Nedir?" dedi.
Aptal ona sarılsana, al kollarına af dile.
Aptal özür dile, ayaklarına kapan.
Yok say tüm kanunları.
Yok say tüm kehanetleri.
Hatırla geçmişi ve geleceği,
Aptal.
"Mührü kıralım."
"Neden?" dedi sadece. İlk defa içinin kan ağlamasının ne demek olduğunu öğrendi. O an anladı kan ağlamak ne demekti. İçinin parçalanıyor oluşunu ilk defa hissetti ve anladı.
"Mührü kıralım. "
"Neden?" dedi yeniden. Bunu bekliyor, ama beklemiyordu da.
"Hekim ile beraber olmak istiyorum." dediğinde ise Hoseok ona sarılmış, kokusunu içine çekmişti.
"İzin vermemem."
"Bana umut verme Hoseok. Her seferinde sonumuz aynı oluyor. Ben bundan çok sıkıldım. Bana umut verme, gitmeme izin ver." dediğinde Hoseok derin bir nefes alıp geriye çekildi ve onun yüzünü avuçladı. Haklıydı.
Yoongi mutlu olmayı hak ediyordu.
"Tamam." dedi ağlamaklı sesiyle.
"Biliyorum bunu demeye yüzüm yok. Ama seni üzerse, seni incitirse... Burası senin evin Yoongi. İstediğin zaman gelebilirsin. Kapım her zaman sana açık." dediğinde Yoongi kocaman gülümsedi. İşin aslı nasıl özlemiş bu gülümsemeyi.
İçi ısınmıştı o saniyelerde. Sonra onun odasından çıkıp oğlunun odasına gitti. Minik oğlu yere diz çökmüş Tanrı' ya dua ediyordu.
"Oğlum. " dedi belki gelecekte ki ufak şeyleri değiştirebilir umuduyla. Changkyun büyük bir umutla babasına döndü ve ona koşup sarıldığında Hoseok 'da oğluna sarılıp kucağına aldı. Yatağa oturduğunda Changkyun merakla babasına bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tomorrow We Fight|Sope
Fantasy"Çok güzelsin." Dedi Alfa omegasına bakmadan. "Hemde çok. " dedi. Omega sessizce yanında duruyor, başı dik, omuzları geride. Gururlu bir şekilde yanında dikiliyordu, mavi gözleri yaşlı. "Ama bu beni sevmen için bir neden değil. " dedi. Alfa gözler...