(Şarkıyı açınız)
Hoseok gözlerinin ne ara dolduğunu ve ne ara ağlamaya başladığını bilmiyordu. Sessizce ağlarken, uzanarak eşinin anlından öptü.
"Bana neden bunu yapıyorsun?" içinde ki kurt uyandığında Hoseok yutkundu.
"Bilmiyorum." diyerek içini yanıtladığında, kurdun hırladığını hissetti. İçlerinde ki kurtlarla iletişim halinde olabiliyordular.
"Hiçbir şey bilmiyorsun zaten! O benim eşim. Onun hasretinden ölüyorum!"
"Biliyorum."
"O zaman bize bu eziyeti neden yapıyorsun?"
"Daehwi' i seviyorum." dediği an kurdun içini parçalamasıyla dudaklarından ufak bir inilti çıktı. Ayrıca dudağının kenarından ufak bir damla kan akmıştı. Normalde kurtlar içlerinde ki kurtla barış içinde yaşamayı seçiyordu. Çünkü insan formunda bile olsa yara aldığı zaman çabuk iyileşebilirken, kurdun kendini yaralaması sonucu oluşan yara kolayca iyileşmezdi. Yoongi eşinin acısını hissetmişcesine acıyla inleyerek Hoseok' a sokulduğunda içinde ki kurt da acıyla inledi. Öyle özlemişti ki eşini...
Hoseok Daehwi' n yanında kurdunu uyutabiliyordu.
Ama Yoongi..
Onun yanındayken tamamen uyanık oluyordu kurdu. Bu yüzden pek yanına gelmezdi.
"Çok özledim." dedi cevap olarak kurdu. Hoseok dişlerini sıkarken, Yoongi elini onun göğsüne koyup yavaşça okşadığında içindeki yaranın iyileştiğini hissetti.
"Çok özledim." diye yeniledi kurdu.Eğer ruhları görebilseydiniz iki ruh görürdünüz.
İlk ruh beyaz bir kurdun, kırmızı kurda sokulması olurdu. Kırmızı kurt eşine sokuluyor, onun tüylerini yalayarak sevgisini dile getiriyordu.
Tüm verdiğin sözler,
ve tüm planlarımız
Ne oldu onlara?
Ne oldu onlara?
İkinci ruh ise, birbirine sıkıca sarılan bir çift.
Aşk beni hatırlayacak.
Bunu kalbimin içinden biliyorum
Daima; daima bizim olacak
Unutmaya çalışsak da
Aşk hatırlayacak.
Belki de hatırlamayacaktı. Kim bilebilirdi ki...
Hoseok sabah olduğunda Yoongi' n yanından gitmişti. Onun uyanmasını beklememişti, Yoongi' de onu yanında görmeyi beklememişti. Derin bir nefes alıp hizmetçilerden duş hazırlamalarını istemişti. Odaya giren hizmetçiler Kral Alfa' n kalan feromanlarından dolayı işlerini hızla halletmiş , odadan çıkmıştı. Yoongi fark etmemişti, hatta Hoseok bile fark etmemişti ama Hoseok onu kokusuyla sarıp sarmalamıştı. Yoongi banyosunu yaptıktan sonra oğlunun odasına gitti. Minik oğlu kocaman yatakta küçücük duruyordu. Gülümseyerek yatağa yaklaştı. Yatağın kenarına oturup oğlunun dağılan saçlarını yanlara iterken seslendi.
"Prensim." Babasının sesini duyan Changkyun hızla gözlerini açıp babasına kocaman gülümsedi. Yoongi kollarını açtığında, Changkyun hızla yatakta doğrulup kendini babasının kollarına bıraktı.
"Anne." dediğinde Yoongi onun saçlarını öpüyordu. Changkyun ona anne demekten zevk alıyordu. Bazen anne diyor, bazen baba diyordu. Yoongi bunu üstelemiyordu.
"Efendim, can tanem." Changkyun lakabını duymasıyla kıkırdadı. Ardından babasından uzaklaşıp dudaklarını büzdü. Bir şeyler olduğu belliydi. Yoongi kaşlarını çatarken oğlunun minik yüzünü avuçları arasına aldı.
"Ne oldu bir tanem."
"Neden diğer babam gibi kokuyorsun?" Yoongi bunu duymasıyla gerilerken kaşlarını çattı.
"Ne?" diyebildi sadece. Küçük çocuk babalarının yeniden birlikte olduğu düşüncesiyle kocaman gülümsemiş ve yatağında zıplamaya başlamıştı.
Tanrı sonunda dualarını duymuştu. Yoongi hala oğlunun dediklerini düşünüyordu. Hoseok feromanlarıyla onu sarıp sarmalamıştı. Hizmetçiler bu yüzden odadan hızla çıkmıştı demek. İyi de bunu neden yapmıştı.Aklına Junhoe gelmesiyle derin bir nefes verdi. Ona bunu yapamazdı. Ama mantıklı düşünmek gerekirse aralarında herhangi bir şey olmamıştı. Gece uyumuşlardı sadece. Yoongi genç hekime bir şans vermiş olsa da Hoseok' a mühürlüydü. Onu seviyordu.
"Günaydın." Junhoe odaya girerken konuştuğunda Yoongi başını hekime çevirdi. Junhoe onun surat ifadesini görünce kaşlarını çatmıştı. Güzel omeganın cildi sararmış, bakışları pişmanlıkla harmanlanmıştı. Ardından o da kokuyu aldı. Yüz ifadesi gerilerken, gözlerinde ki hayal kırıklık apacık belliydi.
"Alfa." dedi Yoongi yataktan kalkarken. Junhoe bakışlarını indirmişti.
"Özür dilerim Kral' m rahatsız ettim." soğuk sesiyle Yoongi üşüdüğünü hissetmişti. Junhoe arkasını dönüp odadan çıktığında, Yoongi' de peşinden çıktı ve uzaklaşmaya başlayan Alfa' n bileğinden tuttu.
"Düşündüğün gibi değil." diyerek söze başladığında Junhoe eğmiş olduğu başını kaldırıp dolu gözlerle güzel omegaya baktı.
"Ne öyleyse?"
"Sadece uyuduk."
"Uyuduk." onu tekrarlamış ardından kahkaha atmıştı.
"Seni feromanlarına boğmuş. Bu ne demek biliyor musun?" öfkeli sesi sonlara doğru kırgın çıkıyordu. Yoongi derin bir nefes verirken onun diğer elini de tuttu.
"Sana yemin ederim bir şey olmadı. Neden bunu yaptı bilmiyorum Alfa. Bak." dilini kuruyan dudaklarında gezdirip derin bir nefes alırken yanaklarını güzel bir pembelik kaplamıştı.
"Senden hoşlanmaya başladım. Huzurlu ve mutluyum senin yanında. Ama o benim eşim Alfa. Benden bir şey istediğinde geri çeviremem." son dediği şeyle hızla başını salladı. Oldukça yanlış anlaşılmaya müsait bir cümleydi.
"Öyle değil. Her şey değil. Sadece uyumak istedi. Kabul ettim. O kadar gerçekten." derken onun gözlerine bakıyordu. Junhoe yutkunup sol elini onun elinden çekip, yüzünü avuçladığında, Yoongi gülümseyerek gözlerini kapattı. Junhoe derin bir nefes alıp ona uzandı ve anlına ufak bir öpücük kondurdu. Dudaklarını çekmemişti, Yoongi' de anlını o sıcak dudaklara bastırıyordu.Uzaktan onları izleyen öfke dolu bakışlara sahip Alfa' yı görmüyorlardı. Uzayan pençeleri avucunu keserken, sıkmaktan dişleri çatlıyordu.
Hoseok gördüklerinden hiç mutlu değildi.
(Az bile oldu pezevenk sana.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tomorrow We Fight|Sope
Fantasy"Çok güzelsin." Dedi Alfa omegasına bakmadan. "Hemde çok. " dedi. Omega sessizce yanında duruyor, başı dik, omuzları geride. Gururlu bir şekilde yanında dikiliyordu, mavi gözleri yaşlı. "Ama bu beni sevmen için bir neden değil. " dedi. Alfa gözler...