ve son gelir ansızın.

1.1K 131 81
                                    

Changkyun öfkeyle babasına bakarken gözlerinin dolmasına engel olamıyordu. Jooheon eşinin hüznünü hissedince ona döndü. Odaya girdiğinden beri yüzünde ki tek mimik alaycılık olan bu Kral Alfa' nın bakışları eşine döndüğünde yumuşadı. İçi ezildi o an onun hüznünü hissettiğinde. Feromanları salgılamayı durdurmadı ama eşine ilerleyip onun yüzünü avuçları arasına aldı.

"Sorun yok." diye fısıldamış ardından hafifçe gülümsemişti. Gülümsediğinde yanaklarında ki gamzeleri belirginleşmişti. Changkyun onun gamzelerini bir farklı seviyordu. İçinde çiçekler açıyordu sanki. Changkyun eşinin gözlerine bakıp başıyla onayladı sanki. Hoseok hareket edemiyordu ama zaten duyduklarından sonra pek hareket edeceğini de zannetmiyordu.

"Öldürmek mi?" diye sordu sadece. Changkyun yüzünü eşinin avuçları arasından çekip babasına baktı.

"Evet baba. " duraksadı ve devam etti.

"Öldürmek." dedi tek nefeste. Babası aklına geldikçe ağlama isteğine karşı koyamıyordu. O andan itibaren iğrenç babasının karşısına geçmek, ona neden bunu yaptın diye sormak istiyordu. Diğer babamı neden sevmedin demek istiyordu. Eşini neden sevmedin. Onu neden azat etmedin, onu neden öldürdün baba...

Lakin nutku tutulmuş gibiydi. Hiçbir şey diyemiyor sadece şok olan diğer babasına bakıyordu.

"Ben onu öldürmedim Changkyun.. O kaçıp gitti." dediğinde Changkyun bir kahkaha atıp yatakta sessize ağlayan diğer omegaya baktı. Biliyordu ki her şey onun başının altından çıkıyordu.

"Bir gece.." dedi yutkundu. O günü, geceyi hatırlamayı hiç istemiyordu.

"Odamıza beş alfa daldı ve bizi feromanlarıyla etkisiz hale getirdiler."Changkyun hatırladıklarıyla ürperdi. Gözleri dolarken burnunu çektiğinde, Jooheon ona bakıp kederle gülümsedi.

"Gözlerimizi  ve ellerimizi bağladılar. Bizi bir dağa çıkardılar. Çok soğuktu ve babam onlara yalvarıyordu beni bırakmaları için." dediği anda alt dudağı titremiş ve ilk hıçkırık odada yankılanmıştı.  Derin bir nefes alıp devam etti.

"Ama onlar gülüyordu sadece. Durdular ve bizi bir ağacın dibine.."

-Kaçırıldıkları gece-

Yoongi bedeninin ağaca çarpmasıyla acıyla inledi. Changyun' da babasının yanına fırlatılmıştı. Küçük bedeni acıyla sızlıyor, gözyaşları görmesini engelliyordu.  Yoongi oğluna doğru sürünürken bir alfa onun saçlarından tutup kendine çekip güldü.

"Güzel bir omegaymış. Daewhi 'in neden kurtulmak istediğini daha iyi anlıyorum." dediğinde diğerleri de güldü. Changkyun yerde sürünerek babasına gitmeye çalışıyordu ama nafileydi. İçlerinden en irisi Changkyun' un haline kahkaha atmaya başladığında, diğerleri de ona katıldı. 

"Küçük piç." demiş yüzüne ayağı ile tekme atmasıyla Changkyun  yuvarlanmaya başladı. 

Sarı saçlı olan peşinden gidecekken diğeri onu tuttu.

"Boş ver onu. Geberir zaten burada." demiş ve Yoongi' yi öldürmüşlerdi. Yaptıklarından büyük bir keyif alarak evlerine ve onu bekleyen hazinelere doğru geri döndüler. Changkyun başını taşa çarpınca bayılmıştı. Kendine geldiği zaman sabah olmuştu bile. Gözlerini defalarca açıp kapıyor nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sonunda nerede olduğunu ve ne olduğunu hatırladığı zaman ağlamaya başladı. Ne yapabilirdi ki? Küçük bir çocuktu daha. Çalıların arasından bir ses duyduğu zaman korkuyla geriledi ve içinden dua etmeye başladı. 

Yaşlı bir baba ve kendi yaşlarında bir çocuk çıktı.  Toprak ve kanla kaplı korku dolu çocuğa baktıklarında endişelenmişlerdi. Jooheon babasının arkasına saklanırken yaşlı adam ellerini havaya kaldırdı.

"Küçüğüm korkma, seni çözmeme izin ver." dediği an Changkyun çığlık atıp geriye kaçmaya çalıştı. Jooheon babasının arkasından bakarken bir an ikisi de göz göze geldiler . Changkyung çığlık atmayı ve kaçmaya çalışmayı bırakmış sadece çocuğa bakıyordu.  Jooheon küçük adımlarla yanına gitmiş ve cebinden çıkardığı ufak çakıyla düğümleri kesti. Bilekleri ve ayakları iplerken kurtulduğu anda aklına babası gelmesiyle arkasına döndü. Düştüğü yerin izi belliydi. Yukarıya doğru koşarken yaşlı adam ve Jooheon' da peşinden koşmaya başladılar ve gördükleri görüntüyle yerlerinde dondular. Changkyun yerde ölen adama sarılıp ağlıyordu. 

Sonra bayılmıştı. Yaşlı adam onu yanına almış ve evladı olarak görmüştü. Changkyun birkaç yıl hiç konuşmamıştı. Geceleri kabuslarından dolayı uyuyamıyordu. Jooheon her gece onun başında bekliyor, kabus gördüğünde saçlarını okşayarak onu rahatlatıyordu. Changkyun konuşmaya başladıktan kısa bir süre sonrada her şeyi anlatmıştı. Zaten çok sürmedi yaşlı adam vefat etti. Yaşlı adam kasabada sevilen biriydi. İyi kalpli, kendi işinde olan pamuk gibi bir adamdı. 

Tabi yıllar ilerlerken kasaba ve halk da değişmişti. Kıtlıktan dolayı hırsızlıklar, cinayet ve ölümler başlamıştı. Kış hiç son bulmuyordu. Buna rağmen Kral ve eşi bir eli yağda bir eli baldaydı.  Çocuklar ölüyordu ama Kral' ın eşinin yeni çocukları olunca ziyafet veriyordu. Binlerce yıl süren insanlar ve kurtlar arasında ki barış son bulmuştu. 

 İkisi de reşit oldukları an evlenmiş ve mühürlenmişlerdi. Jooheon olanları bildiği için gizli örgütü kurmuştu.  Şimdi ise her şeyin sorumlusu Kral' ın karşısındaydılar. Hoseok duyduklarını hazmetmeye çalışıyordu. Jooheon genişçe gülümsemiş ve Hoseok' a ilerlemişti.  yavaşça kolunu kaldırdığı anda  tişörtü aşağı süzülürken bileğinde ki üç halka kendini göstermişti. 

karanlık gelmişti yıldızla beraber. 

Hoseok anladı. Kahin haklıydı ve her şeyin sorumlusu kendisiydi. Changkyun derin bir nefes almıştı. Omega olabilirdi ama genleri güçlüydü. Mühürlü eşi , babası ve büyükbabası da Kral Alfa' ydı.  Büyükbabasına yapılanları biliyordu.

Babasının üstüne atlayarak elini göğüs kafesinin içine geçirdi ve kalbini söktü. 

Not: bunu eklemeyi unutmuşum. Hikaye henüz bitmedi kuzucuklarım ^.^

Tomorrow We Fight|SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin