Bütün amalara rağmen Hoseok eşine bile bakmadan çıktı odasından. Kalbinde hissettiği ağırlığı unutmayı seçti. İçinde ki kurdu içini parçalıyordu sanki. Eşini özleyen kurdu ona hasretti.Lakin eşine bakmak Hoseok'u çok üzüyordu. Sanki o ulaşmaması gereken bir elmaydı. Ona bakmamalı, dokunmamalı ve sevmemeliydi. Onsuz kalmalı Daehwi 'de benliğini kaybetmeliydi.
Lakin kendine itiraf edemediği bir huzursuzluk vardı. Daehwi 'n yanında adeta beyni uyuşuyordu. Onun kölesi haline geliyordu.Ve aşk buydu sanki. Yanlışlara, yalanlara rağmen.
Daehwi isterse kendi canını bile verecekti Hoseok. Gözyaşlarına dünyayı yakardı. Gülüşü için binlerce altın verebilirdi. Onun her halini öyle seviyordu ki, kalbi sanki göğüs kafesini parçalayacaktı.
Yoongi gözlerini tavana dikmiş genç hekimin dediklerini düşünüyordu. Bunca yıl sevgisiz bir eşe sahip olmak. Onu çok yormuştu. Onu umutla beklemişti genç omega. Bıkmadan, usanmadan. Yüreği yorgun düşmüştü tek kişilik savaşında.Ne yaparsa yapsın Hoseok hep gidiyordu. Bütün amalara rağmen gidiyordu hemde.
Hoseok' n bu davranışları Yoongi' n kendisini kirli ve çirkin hissetmesini sağlıyordu. Aldatılan kendisi değil, Hoseok' muş gibi..
Her gün bir önceki güne göre daha fazla kırılıyordu. En büyük kırgınlığı bir baba olmasına rağmen oğluyla ilgilenmeyişiydi. Kendini sevmemesini kaldırabilirdi lakin Changkyun sadece kendisinin değil Hoseok' n da oğluydu. Changkyun oldukça güzel bir çocuktu. Akıllı, sevimli, söz dinleyen, yetenekli.
Changkyun bazen babasına resimler yapardı. Yoongi oğlunu çizim yaparken izlemeyi çok severdi. Küçük dudaklarını büzer, kaşlarını çatardı. Mükemmelliyetçiydi Changkyun o yaşına rağmen. Yoongi bazen kendini tutamaz konsantre olmuş oğluna sarılarak, onu öpücüklere boğardı. O zamanlar bu soğuk sarayda küçük çocuğun neşeli kahkahaları yankı yapardı. İş yapan hizmetliler bir kaç dakika durur o güzel kahkahaları keyifle dinlerdiler.
Yoongi onun o adamla mutlu oluşunu hissediyordu. Bazı geceler onların aile olma hayalleri kurduğunu duyuyordu. Eğer Yoongi şuanda hayattaysa bunun en büyük sebebi oğluydu. Eğer oğlu olmasaydı Yoongi hayata gözlerini çoktan yummuştu. Bu kırgınlıklar onun zayıf bedenine fazlaydı. sevilmeyen bir eş olmak, içindeki kurdu acıya boğuyordu.
Bir bedende iki kişilerdi hepsi.
İki ayrı zihin.
Gözyaşları yanaklarını ıslatmaya başladı her gece olduğu gibi.Zavallı omega. Böyle olacağını bileydi bebekken hayata tutunmaya çalışır mıydı acaba? Herkes ondan vazgeçmişken..Ailesini özlüyordu. Gerçek bir ailenin varlığını çok özlüyordu. Kocaman sarayda sadece oğlu ve kendisi vardı.Kral' eşi olmasına rağmen o adam, ondan daha çok söz hakkı vardı. Bir hayaletti Yoongi.
Ve bundan fazlasıyla sıkılmıştı..
Hatırlıyordu da.
Bir gün Daehwi' e sesini yükselttiği için Hoseok ona tokat atmıştı. Üç yıl geçmesine rağmen o tokat hala yanağında tazeydi. Günlerce yatağından çıkamamış, yemeden içmeden kesilmişti. Çok yorulmuştu ve bu yorgunluğun tarifi yoktu. Sebebini anlamıyordu. İnsan anlayamadığı bir şeyin çözümünü de bulamazdı.
Teninde kış yanığını hissediyordu, bileği kırılmış, kırılmasına rağmen kendini çok zorlamıştı.
"Wooyoung." diyerek seslendiğinde kapı açılmış, cılız bir omega girmişti içeriye.
"Bana sıcak bir duş hazırlar mısın?" diye sorduğunda Wooyoung dolu gözleriyle başını sallayıp odadan çıkmıştı.
Derler ki;
Sevgisiz bırakılan bir omega çok yaşayamaz.Derler ki;
Yaşamak bir lüzum,
Ölüm ise bir hediyedir.Derler ki;
Ölüm geldiğinde,
Tamamen unutulur.
Boş mezarı olur yatağı.
Siyahlar olur beyaz,
Güneş doğmaz.
Ay ısıtmaz.
Yıldız ağlar,
Karanlık ziyafet çeker.Derler ki;
Sevgisiz bırakılan omega çok yaşamaz.
Olur hediyesi Tanrı' dan hediye ölüm.Derler ki;
Diğer omegaların yanına gider sevgiyle.
Bulur sevgiyi anca o zaman.Derler ki;
Kim omegasını sevgisiz bırakır,
Gün doğmaz,
Güneş gülmez,
Ay ölmez.
Gün yüzü doğmaz.
Ölümlerin en beteri olur cezası,
Çeker sefayı ateşlere.Derler ki;
Ölürse omegası,
Fark etmez ise eşi,
Ölür kurdu,
Fark etmez.
Eşi gibi.Yoongi derin bir nefes alırken Wooyoung ve birkaç hizmetçinin sıcak suyu hazırladığını gördü. Ardından Junhoe içeri girdi.
"Kontrol etmeye gelmiştim." dediğinde hizmetçiler eğilerek odadan çıktı.Aslında saray halkı her şeyin farkındaydı.
Junhoe' n Kral' eşine olan düşkünlüğünü,sevgisinin.
Daehwi' n Kral' ı parmağında oynatmasının..
Ama korkuyordular ağızlarını açmaya.
Açarlarsa biliyordular sonları celladın baltasında olacağını. O yüzden sarayda çalışanlar üç maymunu oynuyor, ama sessizce ağıt yakıyordular. Junhoe yavaşça Yoongi' yi kucakladı ve onu hazırlanan suyun içine bırakırken üstende ki kıyafetleri yavaşça çıkardı. Zaten genç omega sadece sabahlık ve ince bir üstle duruyordu. Yavaşça, korkarak sıcak suyu doldurduğu kaseden omuzlarına, uzun saçlarına döküyordu. Genç hekimin elleri titrerken onu incitmekten ölesiye korkuyordu.
Yoongi gözlerinin dolduğunu anlayınca derin bir nefes aldı. Eşinden görmediği sevgi, ilgiyi başkasından görüyordu. Bir süre sonra o da sevgi görmek istiyordu. Ama gördüğü kişi eşi değildi. Yoongi yavaşça başını arkaya çevirdiğinde Junhoe'n de dolan gözlerini gördü. Yoongi bakışlarını bir süre genç adamın yüzünde gezdirdi. Alt dudağını yalarken konuştu.
"Tamam" dedi çatlayan sesiyle.
"Deneyelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tomorrow We Fight|Sope
Fantasy"Çok güzelsin." Dedi Alfa omegasına bakmadan. "Hemde çok. " dedi. Omega sessizce yanında duruyor, başı dik, omuzları geride. Gururlu bir şekilde yanında dikiliyordu, mavi gözleri yaşlı. "Ama bu beni sevmen için bir neden değil. " dedi. Alfa gözler...