Hoseok gözlerini araladı. Bembeyaz bir odadaydı. Uzandığı yerden kalkıp etrafına baktığında bir kapı aralandı. İçinde bir korku veya endişe yoktu. Sanki evindeydi de bir odaya giriyordu.
Babası Jongin kurda dönüşmüş acıyla inliyordu. Amcaları etrafında onu rahatlatmaya çalışıyor, Junmyeon amcası da karnını kesmeye çalışıyordu. Ama derisi sanki kayadandı. Tek bir çizik yoktu karnında, tek bir kan damlası. Kahin kenarda durmuş, kapıya bakıyordu. O anda içeri Yoongi' in babaları Namjoon ve acıyla ağlayan Jimin girdiğinde hepsi dondu. Kahin başını çevirip Hoseok' a baktı.
"Başaramadın büyük Kral olmayı."
"Neden bana bu kehaneti erdin kahin?"
"Bu kehaneti ben vermedim evladım. Başlangıçta verilmiş bu size. "
"Neden biz? Neden ben? Neden lanetlendim." dediğinde Kahin Seokjin ona yaklaştı.
"Bu bir hediyeydi. Lanet yapan sensin."
"Anlamıyorum." dedi etrafına bakarken.
"Anlamak istemedin evladım." dediğinde bir pencerenin kenarında durdu. Hoseok onun yanına gittiğinde Seokjin başıyla gökyüzünü işaret etti. Hoseok onun kendisiyle dalga geçtiğini düşünüyordu ama yine de merakına yenik düşerek pencereden baktığında güneşin ve ayın yan yana durduklarını gördü. Ve o anda bir bebek ağlamasını duydu. Hemen arkasına döndüğünde kendi bebekliğiyle karşı karşıyaydı. Ama bir sessizlik sürdü aniden, Her şey o kadar hızlı oluyordu k, Hoseok anlamakta zorluk çekiyordu. Jimin kucağında ki bebeğine bakarak ağlıyordu, Namjoon ise yere çökmüş ağlıyordu. Bebek ölüydü..
Hoseok kanının çekildiğini hissetti. Kahin gülümseyerek Jongin' in kucağında ki Hoseok' u almış ve Jimin' in yanına gitmişti.
"Kaderleri birdir. Biri olmayınca," diyerek Hoseok' un elini tutmuş,
"Diğeri," Yoongi' in elini de tutmuştu
"Yarım kalır." demiş ve ikisinin ellerini üst üste koyunca Yoongi ağlamaya başlamıştı. Hoseok gördükleri karşısında hıçkırarak ağlamaya başladı. Gerçekten doğmak için eşini beklemişti, eşi gelince dünyaya gelmiş, ama eşi ölü doğmuştu. Kaderleri onları yeniden bir araya getirmiş, Yoongi' ye bir nefes vermişti. Ne yapmıştı böyle!
Oda bir anda çok parlak olunca Hoseok gözlerini yumarak eliyle ışığı siper etmeye çalıştı.
"Babaa." küçük Hoseok babasının omuzlarında onun saçlarını tutarken gülüyordu. Kyungsoo ise koskoca sarayda omuzunda ki oğluyla koşuyordu. Hoseok sadece gülümsedi.
Bir anda kendini bahçede buldu. Kyungsoo ve küçüklüğü top oynuyordu. Ama küçük Hoseok bir an dengesini kaybedip yüz üstü yere düştü. Kyungsoo oğluna koşup onu yerden kaldırdığında kocaman gülümsüyordu. Hoseok burnunu çekip babasına sarıldı.
"Canım acıdı." dudaklarını büzdüğünde, Kyungsoo oğlunu kucağına alıp onlar için özel gelen hediye olan salıncağa oturdu.
Çocuk kurtların iyileşme süreci biraz daha yavaş işlerdi. Kyungsoo dizine oturttuğu oğlunun dizine baktı. Ufak bir yara vardı. Cebinden çıkardığı mendille orayı sildi.
"Şimdi iyileşir bir tanem." demesine kalmadan yarası iyileşti.
Sonra kendini çocukken kullandığı odada buldu. Cılız bir mum ışığı odayı pek aydınlatmıyordu ama yanan şöminenin ışığı her şeyi net görebilmesine yardımcı oluyordu. Küçük Hoseok aniden yatağından sıçradığında Kyungsoo babası odadan girip oğluna sarılmış, terden ıslanan saçlarını geriye yatırıp öperek onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tomorrow We Fight|Sope
Fantasi"Çok güzelsin." Dedi Alfa omegasına bakmadan. "Hemde çok. " dedi. Omega sessizce yanında duruyor, başı dik, omuzları geride. Gururlu bir şekilde yanında dikiliyordu, mavi gözleri yaşlı. "Ama bu beni sevmen için bir neden değil. " dedi. Alfa gözler...