Çınar yanılıyor muydu, doğruları diline mi bağlamıştı anlayamadı, Mahir. Mahalleye gidip sokaklarında yürürken karşılaştığı insanların suratlarında ne bir katran izi ne de iblislerin dokunuşlarını görüyordu. Aşağı, eskisi gibi değildi. Mahallenin doğu tarafı eskiden arsalar ile doluydu. Şimdi ise o arsaların yerini yeni olduğu çok belli olan mavi apartmanlar almıştı. Bir site gibi değildi ve bu mahallenin bir parçasıymış gibi görünüyordu. Yürüdüğü her sokakta yeni bir ayrıntı keşfediyordu. Yeşillikler, yeni dükkanlar, tanıdık olmayan suratlar... Yerde asfalt vardı. Şaşkındı Mahir. Aşağı'da asfalt vardı. Oysa buralar eskiden arnavut kaldırımıydı. Buralar topraktı, taştı, çöptü.
Hızlı ancak bir o kadar dikkatli adımlar atıyordu Mahir. Attığı her adımda, kara gözleriyle gördüğü her şeyi inceliyor, içeriden dışarıya yansıyan bir hayretin yanında dinç bir merak ile etrafı inceliyordu. Bakıyordu, insanlara, evlere, elektrik direklerine, tabelalara, çöp kutularına, arsalardaki moloz yığınlarının arasından kafasını çıkartmış çiçeklere, sokak hayvanlarına... Kediler vardı. Eskiden insanların tekmelediği o kediler geri dönmüştü. O kediler çatılardaydı, sokakta, çöp kutularının içinde, her yerdeydi.
Aşağı'nın zemini nedeniyle yolları yokuş olduğu için bir tarafı yukarıda bir tarafı aşağıdaydı. Şu an kendisi yukarının doğu taraflarında gezdiği için başını sağa çevirdiğinde yokuşları görüyor, o yokuşların ardındaki binaların çatısına gözlerini gezdiriyordu. Çınar, ben orada yaşıyorum, deyince epey şaşırmıştı. Hiçbir zaman hem Çınar'ın güvenliği hem de kendisinin Çınar'a güvenmesi için mahallesinin, abilerinin ya da çetelerin adını vermemişti. Ancak o bir şekilde yolunu bulmuştu. Zaten öğrenmemek de aptallık olurdu biraz, mantıklı düşününce. Çınar'da o zamanlar adını bilmediği bir mahalleye yardım etmenin ahmakça olduğunu düşünmüş olacak ki, belki tesadüfi belki bilerek Aşağı'yı öğrenmişti. Ancak, Mahir'in kafasını kurcalayan elbette Çınar'ın bilgileri değildi. Çınar'ın ona haykırdığı cümlelerdi. Bitmedi demişti. Devam ediyor demişti. Polis sirenleri, silah sesleri, çığlıklar, gürültüler...
O kadar tanıdıktı ki Çınar'ın tarif ettikleri, eski günleri hatırladı Mahir. Sanki her şey aynıydı, hiçbir şey değişmedi; böylece devam etti. Ancak bu yollarda gördüğü bir şey vardı. Sanki her şey değişmiş gibiydi. Her şey yenilenmiş, güzelleşmiş gibiydi. Mahir'in yüreğini sarmalayan karıncaların ısırığı gibi bir acı sızı ya da bir kemirgenin derisinde geziniyormuşçasına üzerindeki gerginliği had safhadaydı. Yoksa bunların hepsi yalnızca bir göz boyama mıydı? Bir sahnede miydi ve sahnenin arkasını görmeye gözleri yetmemiş miydi? Bu karmaşıklığın verdiği acının tarifi yoktu. Yıkılmak için çok erken, sevinmek için elinde hiçbir şey yokmuş gibiydi. Güvensiz ve umutsuz bir yolun içine girmek elbette kimse istemezdi ancak Mahir kime güveneceğini, neyi gözleriyle tartması gerektiği konusunda kararsızdı ancak susma kararı aldı. Her zamanki gibi sakin olacak ve gözlemleyecekti. Hiçbir zaman abileri gibi ortalığı kaosa çevirmeyecekti.
Yürüdü, sokaklardan geçti. Onu gören insanlar oldu. Hepsi onu tanıdı. Küçük çocuklar dahil. Kimse yanına yanaşamadı ama herkes durdu. Tek bir bakış yetti, kendilerini durdurmaya. Herkes sustu, baktı. Adeta donmuşlardı. Gençlerin ve küçük çocukların efsanesiydi, Mahir. Geceleri anneler, babalar çocuklarını onun hikayesiyle uyutur, kıraathanelerde onun adı eksilmez, genç kızlar evlenirken çeyizlik havlularına onun adını işler, her bayram bir kendilerine ise, iki de onun için kutlarlardı. Şimdi o dillerdeki, fotoğraflardaki adam karşılarındaydı. Üstelik epey genç, pek yakışıklı. Yıllar güzelliğine acımış, fayda etmemiş hiçbir acı onun suratını kirletmeye. Öyle parlak gözler, öyle derin bakışlar, o gür kaşlar, o asil yürüyüş; bir ananın rahminden düşen bebeğin masumluğunda ifadeler ve heybetinden ödün vermeyen beden. Gözlerin değdiği adam gerçek miydi? Gerçekti ya, öyle gerçekti ki onun bir fotoğrafına tutulmuş genç kızlar, şimdi onun gerçeğine tutulması bir kaç saniye sürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİZİK
General FictionHayat karmaşık ve gizemli olmakla birlikte tek düze ve tahmin edilebilir yaşamı da alternatif olarak sunar. Bu düzen kişinin yaşam tarzına, çevresine, tercihlerine ve aldığı kararlara bağlı olabilir. Alınan her kararda insanın karşısına çeşitli yoll...